- 1308 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMANDAN ÂL-İ OSMANA - 3 -
Muslu Beşe öfkeden adeta kuduracaktı.
-Bu ahali vallahi de deyyus, billahi de deyyus. Lafa gelince herkes şikayetçi İbrahim Paşa’dan ve devlet yönetiminden ama harekete geçmeye gelince kimse katılmadı bize. ‘’Dükkanını kapat dersin’’ aldırmaz. ‘’Gel bizimle yürü’’ dersin kovalar. Bırakalım bu pezevenkleri ne halleri varsa görsünler.
Emir Ali
-Gebersinler gavatlar…Ulan daha düne kadar İbrahim Paşa hakkında olmadık şikayetler sıralayan herifler ‘’gel beraber kıyam edelim’’ deyince herifin iyiliklerini sayıp dökmeye başladılar.
-Derviş Mehmet
-Yoldaşlar…İbrahim Paşa aslında kötü bir insan değildi. Bu güne kadar kendisine en büyük düşmanlıkları yapanlara bile hiç ceza verdi mi? Adamda kin yok, ihtiras yok. Ayrıca o kadar hayır işleri yaptırdı ki. Ufacık bir Muşkara’dan koskoca bir Nevşehir yapması bile onun şimdi yaptığı mel’anetleri unutturuyor. Maalesef ‘’Hafıza-ı beşer nisyanla maluldür.’’( Söylediği söz ile verdiği örnek tamamen tezat olsa da bunu anlayacak kimse yoktu aralarında )
Karayılan
-Canlar…Şu an itibariyle ahalinin değil kendi sonumuzu düşünelim. Hepimiz tanındık.
Nihayet Patrona Halil söze girdi.
-Yoldaşlar. Yanlış yol izledik. Meyhaneden çıkıp da ‘’Şeriat isteriz ‘’ diye bağıran üç dört tane sergerde ( serseri )ye kim inanır? Siz olsanız takılır mısınız böylelerinin peşine.? Bu ayaklanmaya halkı da katabilmek için onların bam teline dokunmak lazımdır. Peki bizim milletin bam teli nedir?
Yoldaşları boyunlarını eğdiler. Onlar anlamazlardı öyle bam telinden , lam telimden. Onlara ‘’Öl’’ dersin ölürler , ‘’Öldür ‘’ dersin öldürürlerdi. Başka da bir şey bilmezlerdi.
Patrona Halil devam etti:
-Yarenlerim… Canlar…Bu milletin bam teli dindir. Madem ki şeriat isteriz o halde ne işimiz var meyhanede. Meyhaneden çıkıp Camiye gitmemiz lazım. Kıyamı oradan başlatmamız gerekiyor. O bakımdan da üç gün sonra Cuma günü, Cennet mekan Sultan Bayezıd’ın camii şerifinde toplanarak, Cuma namazından hemen sonra tekbirler getirerek ‘’şeriat isteriz ‘’ diye bağıracağız. Siz o zaman görün bu ahalinin nasıl peşimize takılacağını.
Oduncu Ahmet
-Önemli olan ahali değil. Yeniçeri yoldaşlar da bize katılmazsa işimiz zor. Hele bir de cami ahalasini ayaklandıramazsak var ya gitti bizim kelleler. Biz bu işten vaz mı geçsek acaba?
Patona Halil tekrar söz aldı.
-Yoldaşlarım artık ok yaydan çıktı. Bundan sonra ‘’ Ya devlet başa, ya kuzgun leşe Şimdi hep beraber yemin edelim Bu yoldan asla dönmeyeceğiz.’’
Yoldaşlar hep bir ağızdan bağırdı.
-Ya devlet başa, ya kuzgun leşe, ölmek var dönmek yok
Patrona Halil:
-Gök girsin , kızıl çıksın mı?
Yoldaşlar:
-Gök girsin, kızıl çıksın.
‘’Gök girsin, kızıl çıksın’’ ta Oğuzlardan gelen bir anttı ‘’Falanca işi yapmazsam kılıç bana gök rengiyle girsin, kızıl kan rengiyle çıksın’’ anlamında kullanılmaktaydı.
******************************************************************************
Sultan Ahmed-i Salis ( III. Ahmet ) Sabah namazını kıldıktan sonra tekrar şiirine döndü. Urfalı Nabi’nin etkisinde kalarak pek çok şiir kaleme almıştı. Nabi’yi özellikle kıvrak zekası yüzünden çok sevmekteydi. Onunla yaşadığı bir anı geldi aklına ve gülmeye başladı kendi kendine.
Divan edebiyatı şairlerinden Nabi de çoğu divan şairleri gibi padişah sohbetlerine katılan bir kimseydi. Bir hemşerisi Nabi’ye rica eder; kendisini padişah sohbetine götürmesini ister. Nabi kıramaz, kabul eder. Tabii ki padişah ortamlarında uyulması gereken bazı kurallar söz konusudur. neyse, giderler sohbete.
İkram olarak elma dağıtılır. Elmanın sohbet sonunda yenmesi gerekir.Nabi’nin hemşerisi bunu bilmez, padişahın bulunduğu ortamda sesli bir şekilde yer elmayı. Nabi utanır sıkılır ama nafile... Sohbet sonrasında Nabi iyi bir fırça atar adama. Ama adam sohbeti çok beğenmiştir bir daha gitmek ister ve Nabi’ye resmen yalvarır. Nabi nezaket kurallarına uymasını şart koşarak götürmeyi kabul eder.
Sohbette bu kez lokum dağıtılır. Lokumun hemen yenilmesi gerekmektedir. fakat adam geçen sohbette yaşadığı vakadan ötürü ikramı tüketmez. Sohbet bitiminde padişah konuklarını yolcu ederken herkesle tek tek tokalaşır. Adamın elleri lokumdan dolayı yapış yapış olmuştur ve bu şekilde tokalaşır. Padişahın tepkisi üzerine Nabi beyiti patlatır:
Nabi’yi Nabi yapan hüsn-ü nazar
Urfa Kürdünde zarafet ne gezer
Şair olduğu kadar çok iyi bir hattat olan III. Ahmet günümüzde Topkapı Sarayının dışında ama o dönemde sarayı çevreleyen surların içinde bulunan ve kendi adıyla anılan çeşmenin üst kısmına hem hat, hem de şiir sanatına ne derece vakıf olduğunu çok güzel göstermişti. Günümüzde hâla ayakta olan bu çeşmenin kitabesindeki ‘’Târihi Sultân Ahmed’in cârî zebân-ı lüleden/
Aç Besmeleyle iç suyu Hân Ahmed’e eyle du’â ‘’ Beyiti ve hattı ona aittir.
III. Ahmet oturduğu masadan kalktı. Duvarda asılı olan Kur’an-ı Kerimi aldı. Bir rahle önünde diz çöktü ve başladı Yasin suresini okumaya. Bitirince bütün atalarının ama özellikle de büyük dedesi Ahmed-i Evvel’in ( I. Ahmet ) ruhuna bağışladı. Çünkü onun sayesinde ‘’Nizam-ı Alem ‘’için öldürülmekten kurtulmuştu . I. Ahmet, Fatih Sultan Mehmet’in Kanunname-i Âl-i Osman’ını değiştirerek Ekber ve erşed sistemini getirmeseydi o da şimdi çoktan ibrişim urganla boğdurulmuş ve kara toprağa verilmiş olurdu. Her ne kadar II. Osman’ın kanı akıtılmış olsa da Osmanlı’nın kanını akıtmak çok büyük günah sayıldığından o güne kadar şehzadeler hep boğdurularak ortadan kaldırılmıştı.
‘Allah razı olsun dedem Ahmed-i Evvel’den. Ekber ve erşed sistemiyle şehzade katliamının önüne geçti ‘’ diye düşünüyordu. Yani tahta en yaşlı ve aklı başında hanedan üyesi geçiyordu I. Ahmet’ten sonra.
Sonra aklına IV. Mehmet geldi ve gülümsedi ‘’ Ne ekber( büyük ), ne erşed ( Reşit, aklı başında) ama ha. Yedi yaşında tahta geçti ‘’ dedi.
Okuduğu Kur’an-ı Kerim ruhuna biraz sükunet vermişti. Yerinden kalktı. Üç defa öpüp başına koyduktan sonra Kur’an-ı Kerimi Mushaf kabına koydu. Daha sonra da ellerini çırpıp şehzade Numan, Mustafa ve Abdülhamit’in huzura getirilmelerini istedi.
Beş on dakika sonra üç şehzade huzur-u şâhaneye gelip büyük bir edep içerisinde muhterem pederlerinin önünde el bağladılar.Hepsi de daha sübyan denilecek yaştaydı. Sultan Ahmet onlara hitaben:
-Evlatlarım. Dünya fani ama devlet bakidir. Bu devletin bekası benden sonra sizlerle ve sizden sonra gelecek olanlarla sağlanacaktır. Abdülhamit Evladım. En büyük evladım sensin o bakımdan taht önce sana müyesser olacaktır. Karındaşlarına merhamette kar gibi olasın. Yumuşak ve koruyucu. Sizler Mustafa’m ve Numan’ım ağabeyinize itaatta asla hata eylemeyesiniz. Tahta geçme sırası bana gelsin diye ona karşı hile ve desiseler tertip etmeyesiniz. Lakin sizden daha önce bu taht bilirsiniz ki karındaşımın oğlu Mahmut’a müyesser olacaktır. Çünkü en büyük şehzade odur. O bakımdan Mahmut’a itaatta da zerre-i miskal hata etmeyesiniz.
Şehzadeler böyle bir konuşmanın niçin yapıldığını hiç anlamamışlardı. Şaşkın şaşkın bir babalarına bir de birbirlerine bakıyorlardı. Sultan Ahmet devam etti.
-Uzun zamandır uyumaktayız evlatlarım. Biz uyurken de Çar Petro olacak köpek Bahr-ı Sefid’e ( Akdeniz ) inmek için hesaplar yapmakta, Nemçe gavuruyla ittifaklar kurmaya çalışmaktadır. Hak Teala nasip ederse Rusya’ya sefer açacağım. Yine Hak Teala nasip ederse cennetmekan dedem Mehmet-i Salis( III.Mehmet) ten bu yana ilk defa ordusunun başında bir padişah olarak Rus gavurunun üzerine yürüyeceğim. İşlediğim bunca günahlardan sonra Rabbim inşallah büyük dedem Murad-ı Evvel’e ( I.Murat ) Kosova’da nasip eylediği şahadeti bana da nasip eyler. Ben diyeceklerimi dedim. Haydi Allah’a emanet olun. Şimdi dairelerinize gidebilirsiniz.
Şehzadeler dairelerine giderken III. Ahmet gönlü iyice sükuna kavuşmuştu. ‘’ Bu böyle gitmez. Kendimize çeki düzen vermenin vakti geldi de geçiyor ‘’ diye düşünüyordu.
Çok haklıydı. Maalesef isyan vakti gelip çatmaktaydı. Günlerden 26 Eylül 1730 du ve Yaşlı tarih, yaşına başına bakmadan daha nice kıyamlara gebeydi.
********************************************************************************
İbrahim Paşa da çok huzursuz bir gece geçiriyordu.. Acayip acayip rüyalar görüyordu hep…. Kılık ve kıyafetinden çeri , ya da sipahi olduğu anlaşılan bir gencin kafasını kesiyordu Derviş Mehmet…Daha önce hiç görmediği ,ya da gördüğü ama hatırlayamadığı bir caminin avlusunda hem de. İyi de bir isyan olacaksa bunun elebaşı Patrona Halil değil miydi? Hem kesilecek baş kendisine ait olmalı değil miydi? Mustafa Fehmi Kubilay da kimdi böyle ? İşin en garip tarafı da tüm bu mel’un işler olurken kendisinin oturup menemen yemesiydi.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Siteye giremesemde yazınızın takipçisiyim. Güne düşen yazınız için tebrik ederim hocam. Başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Değerli üstad mizahi kaleminizin güçlü olduğuna şahitiz...Ama asıl branşınız olan tarihi doğrularıyla ve akıcı anlatışınızla içimize nakşetmeniz takdire şayandır...selam ve hürmetlerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hırslar çeşitlidir ki bunlardan sanırım en büyüğü ve insanın başını yiyen de İKTİDAR HIRSDIR;zira iktidarı ele geçiren zaten diğer hırslarını gerçekleştireceğini bilir; insanlık tarihinin başlangıcından beri din, ırk, coğrafya, gelişmişlik/geri kalmışlık, hatta yamyamlık dahi fark etmedin bütün toplumlarda bu hırs olmuştur, hala olagelmektedir; bizden, ABD'den, Avrupadan çokça örnekler sayabiliriz....
Sami Hocam, nefis ve aydınlatıcı bir yazıydı...
Selam ve saygılarımla...
sami biberoğulları
Ben en çok nelere takılıyorum Osmanlıyı okurken veya bu konuyla ilgili bir film izlerken biliyor musunuz? iktidar uğruna, nasıl hiç gözlerini kırpmadan ana, bacı, evlat canları göz kırpmadan
alınmış.
Acep çok fazla dinlerin tohupları içimize karıştığından mı ola? :((
sami biberoğulları
İktidar hırsı çok daha farklı bir şey. Bizans tarihine baktığımızda sevgilisini kral yapabilmek uğruna kendi öz oğlunu hamamda yıkanırken kafasına takunya vurularak öldürten annlere rastlarsınız. Sadece bize has bir durum değil. O koltuğun büyüsü ve insanlara hükmetmetmenin dayanılmaz cazibesi olsa gerek. Ama zaman zaman işin içine dini de karıştırmıyor değiller tabii ki. Çünkü din her toplumda itici güçtür. Jan Dark'ı hatırlayın. Azize mertebesine yükseltilen bu genç kız ateşe atılırken gözünü bile kırpmamıştı.
İlgiyle takip etiğiniz için çok çok teşekkürlerimle birlikte selam ve saygılarımı sunuyorum.
Günaydın hocam...İlgiyle takipteyim...Çok güzel yazıyorsunuz. Açık ve anlaşılır dille....
Tebrikler, sevgi ile...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
ibrahim'in rüyası iyidi yarın bölüme güzel bağlamışsınız hocam
padişahın oğullarıyla yaptığı konuşma çok güzeldi ama pasişah rusya ya savaşmaya gidemeyecek
yine sahnede din her zaman olduğu gibi demek ki biz türkler dinimize çok bağlı değiliz ufacık şeyde din elden giidiyor diye veryansın ediyoruz
takipteyim hocam gözüm yazının üzerinde :))
sami biberoğulları
Dikkatli ve çok iyi bir öğrencisin. Tebrikler...Evet III. Ahmet o sefere hiç gidemeyecek çünkü tahttaki son dört günü. Dinimize bağlılığa gelince: Bağlı olmasına çok bağlıyız da ilim bağlarıyla değil cehalet bağlarıyla bağlıyız. Ama yine de sonuçta sen haklısın çünkü Hz. Peygamber '' ilimsiz din olmaz ''diyor.
İlgin için çok teşekkürlerimle selam ve sevgilerimi yolluyorum.
tacettin yıldırım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
her sabah netin tadı tuzusun....senin ve kemnur...yazılarınızla bizleri gülümsetiyorsunuz canlar allah eksikliğinizi vermesin....saygılar sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Eray Hanım sen de çık aradan. Abim sana yemeklerin tadı tuzu dememiştir. Dese dese biberi demiştir de sen yanlış anlamışsındır. Keeeh keeehhh keeeehhh.
Selam ve sevgiler. Her ikinize de.
tacettin yıldırım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Güzel dileğiniz için çok çok teşekkürlerimle birlikte selam ve saygılarımı sunuyorum.