SİZİN HİÇ BİLYENİZ ÇALINDI MI?
Tepenin damları düz ovaya benzerdi. Keklik arardık düz ovada avlamak için, lakin ne gezer. Keklikler gubarak gubarak gezmekte ilçemin sessiz ve de metruk coğrafyasında. Bir kekliğin ötüşü mü sizi alır götürür hülyalara yoksa kızartılışı mı çelişkisini bırakarak mevzumuza giriş yapalım.Telden kafesler bize göre değil a canım, demirden kafesler hiç bile. Bir kekliğin acziyeti içinde değiliz, tadımız damağımızda da değil.Gubarak gubarak diye ötü de vermeyiz.
Anlayacağınız kek değiliz, keklik değiliz.
Kırmızı çıplak bacaklara da sahip değiliz. Avcı uzak dur bizden. “Gubarak gubarak” diye ötmüyoruz da! Tazılarımız yok eskisi gibi kapıp gelsin saçma / sapanla vurduğumuz avları. Sanırsınız ki semadan yağmur yağar. O kadar çoktu havada uçan, karada kaçanlarımız. Bir de bize yan bakanlarımız. Caka satanlarımız.
Tepenin akşamları başka idi. Bir sokak lambasının altında toplanılır ve nice oyunlar oynanırdı gecenin yarılarına değin.Gecenin ağustos böcekleri ile şenlenen ve cırcır böcekleri ile ahenklenen anlarında huzur ve yorgunluk dolu gözler uykuya dalardı. Her şeyi çocuk gözüyle yaşamak lazım diye düşünüyorum bugün. Hiç büyümeyecekmiş gibi..Oysa geçmiş çok uzakta , Eski Karakoçan çok uzakta. Hayal meyal el sallar bize bir karanlık yüz, bir flu göz. Kimdi acaba diye düşündünüz mü? Hafıza albümünüzden armaya koyuldunuz mu o silüeti?
“Sizin hiç hayalleriniz çalındı mı?” Deli dolu uğruna koştuğunuz kendinizi heba ettiğiniz, heder eylediğiniz.Birileri camdan bir tabakmış gibi hayallerinizi kırdı mı umursamadan? Kıyamadığınız, gözünüz gibi sakındığınız hayallerinizi? Limanınızı, barınağınızı, dergahınızı başka bir ifade ile hareminizi? Tuvale yanlış atılmış bir fırça gibi ömrümüz bazen. Yanlış renk, yanlış şekil. Ama bizim, bize ait. Kendi fırçamız, kendi yanlışımız, kendi rengimiz.Başkasının fırçası ve rengi bizim olamaz değil mi? Hayallerimiz de bizim.
“Sizin hiç bilyeniz çalındı mı?” diye beklenmedik bir soru cümlesi ile sorgulasam, ne olur? Kapıp kaçanın ardından elinizden en değerli hazineniz alınmış gibi mahcup bir o kadar kızgın ve bir o kadar da ağzı açık kaldınız mı? Aman sineklere dikkat! Ağız açık ya!Sizin bir çocuk oyununda hiç bilyenizi çalındı mı? Ardından donakaldınız mı o yaştaki bir çocuğun en kıymetli hazinesi elinden haksızca alınırken? Koşuşturma ilk çocuklukta başlar ve koşmaya başladı mı birileri son sürat koşar ömrünün ahirine değin. Soluğu yeter mi acep? Birileri hep koşar birileri takip eder, birileri bakar. Nedense bakanlar hep mağdur olanlardır. Elindeki ekmek alındığında bakarlar, bankadaki sırası alındığında bakarlar, karıları ellerinde alındığında bakarlar.(Yok bu olmadı.)
“Sizin hiç koltuğunuz çalındı mı?” diye bir laf etsek inşallah kimseye dokunmamış sayılırız.Oturduğunuz, içine gömüldüğünüzü bu dünyanın tahtı olan, size değer katan, sizi şad eden ve sizi ileride belki de yad edecek olan. Ayağa kalktınız, arkanızdan birisi yaramaz bir çocuk edasıyla ya da tabiri caizse eşek şakası kabul edilecek bir şekilde koltuğunuzu usulden çekti mi? Oturduğunuz vakit cumburlop oldunuz mu? Ağrıyan yerleriniz yüksekten düşmenin fiziksel etkisinin ne denli acı verdiğini anlatmaya kafi oldu mu? Peki ya ruhsal açıdan ele alırsak, birisi ayağınızı kaydırırsa vaziyet ne olur?
“Sizin hiç telden arabanız oldu mu?” Sunay Akın, Oyuncak Müzesi’ne bu telden arabalardan almış mıdır acaba? Kazara birisi bastığında eğilip bükülen? İğne ampullerinin tıpaları ile tekerleklerini süslediğiniz, caka sattığınız makaradan tekerleklerini hareket ettirdiğiniz vakit.Yokluğun telden arabaları ile çocukluk duygularımızı tatmin ettiğimiz ve belki de ömrümüzün en mesut zamanlarını yaşadığımız eski günler uzakta şimdi. Bir arabanın tahayyülü ile kendinden geçip giden gönül.
“Sizin hiç ömrünüzden çalan oldu mu?” Geleceğinizden çalan, mesela en sevdiğiniz çiçeğinizden? Uğruna uyuyamadığınız, her şeyinizi feda ettiğiniz. Kendinizi harabe eylediğiniz birileri, viraneliğinizin üstünde saltanat kurdu mu? Yalancı bir kraliçe gibi dolaştı mı duygularınızın üstünde? Sizi görmezlikten geldi mi, adam yerine koymaktan alıkoydu mu?
Gençliğinizden alıp, ömrünüze ömür katan oldu mu sonra?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.