"FİLOZOF BAYKUŞ"(GECE KORKMAMAK İÇİN)
"FİLOZOF BAYKUŞ"(GECE KORKMAMAK İÇİN)
Filozof ha! Gece gözleri her haltı görürken, gündüz kör ama. Ona tanınan yazık bir ayrıcalık ya da kıskanılacak bir farklılıktır bu...
Askısı yana kayınca omzu çıplak kalmış, sanki kuşlar konuverecek. Konar konmasına elbet, lakin nasıl yer edinecekler çıplak az yanık omuzda. Belki durup mutlu olacak yeni yerinden filozof baykuş./ warettenin akıl sarmaşığında/
Hiç korkmamak gerek. Her gece az gören insanın bir baykuşu olmalı aslında. Ormanın derinlerine inerken çatır çutur ezilen kuru çalıların bile sesinden ürkerken, sağdan soldan ne gelecek olduğunu hesaplamakla meşgulken o arkamızı kollayabilir, aşağıyı da.
En mühim olan "yerdir" nihayetinde. Aşağısı. Düşman gelecekse ayağa çalışır önce. Dost başa düşman ayağa demişler.
Tuzaklara bile kendi ayaklarımızla düşmez miyiz? Güzel çirkin fark etmeden , ayaklardan başlar düşman, bacaklar ikinci hamle, omuzlar da son bulur bu eylem.
Bu eğer karanlığın hüküm sürdüğü bir zamansa filozof bir baykuşum olduğu için çok şanslı ve huzurlu hissediyorum kendimi. Sadece gözlerim yanıyor, bakmak istemesem de kendimi korumak için başka bir seçeneğim yok.
Anlıyor musun? …tanrıların kralı…. Ulu ağaç...
Biraz sana bulaşmalı o vakit.
Tanrı ya bakın eteklerinde taş bırakmamış. Yıllardır beynime beynime inenleri göremeyecek kadar körmüşüm. Her yanım acıdan geçilmiyor. Beynimde çok kez hissettim bazen “tik tik” bazen “dan dan”.. içimde koca iş makineleri vardı, yıllardır ne onların sesinden ben kendimi alabildim, ne de onlar benim sessizliğimden rahatsız olabildiler. İki tarafında yapacak başka bir alternatifi yoktu; fakat şimdi kaçan, halt olan ya da vazgeçen taraf hangimiziz.
Gözlerimi dörde katladım. Hem gece hem gündüz görebiliyorum seni “Tanrı”… Sinsice hissettim, masum taraf ben olsam da artık sana alan kalmadı. Bu gezegende yıldızlar da bana ait birer oyuncak. Çocuktum çok oynadın benimle. Etek boyunda gittikçe kısalmış fark edersen.
Hissettiğim; gözlerin de acıdan, pişmanlıktan ve atacak damlalardan başka bir şey kalmamış. Omzuna konacak bir baykuşun dahi yok ki senin…sen yarattın çünkü….. yaratığınla dost olmamalısın. Acıyorum sadece. Ben bir yaratık olmaktan öte hiçbir şey olmadığımı biliyorum ve mutluyum; nefes aldığımı her saniye hissederken yarattıklarımın acılarına şahit olup kendimi acıtmıyorum. Sadist bir ruhum olsaydı kendi ellerimle yakardım onu. Şimdi bulutları sermişsin maviliklerin önüne..arkalarında yukarılarında, kenarlarında nerede olursan ol seni görebiliyorum. Çocuklar kadar cılız değilim ….
Şu bulutları dağların tepelerine çıkınca koştukça yakalayacağını sanan, çocukların içinden bir baharotu olup geçip gittim. Çoktandır yoktun şimdi bakıyorum gene yerindesin.
Acıyorsun…hareketlerin içimi sızlatamayacak kadar basit. Ağulu acılara bir yastığın koynunda bulanmayı deneseydin şimdi dostum olur, bahçemdeki meyveleri tadabilirdin. Gözlerini çıplak omzumda duran iki gözüme dikmekten kaçın. Asla yakalanmayacağım o bakışlarına. Mızrakların tohumlarını atarken ilk kez düşünmedim seni. Son kez düşünürken içimdeki nehirler çoktan yola koyuldular. Korkular sana geri yollandı,, verdiğin kadar,,mutluluklar sana geri yollandı,,verdiğin kadar…
Nereye istersen gömebilrsin bu gülmekten başka bir suçu olmayan dört gözlü yaratığını...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.