- 800 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N - 75
GÜNLÜĞÜMDEN – 75
Buraya geleli, 3. Yıl bitti. Ama Alanyada böyle bir kış yaşamadım. Yıllardır oturanlar bile, öyle söylüyor.İşin kötüsü: Kalorifer yok evlerde. Klimalar, elektrikli ısıtıcılar kullanıyoruz. Alanya böyleyse? Diğer yerleri düşünemiyorum. Ankara’yı, Niğde-Bor’u ve İstanbul’u biliyorum. Yaşadım kışlarını, tüm mevsimlerini. Burada kar yağmıyor. Yağsa da, yere düşmeden eriyor. Bu yıl ben görmedim. Hiçte özlemiyorum. Soğuktan, nefret ederim.
Cemreler düşmeye başladı. Bir süre sonra, bahar gelir ve ben de çalışmaya başlarım. Ekmek, emek olmadan yenmiyor. Seviyorum çalışmayı. Asla bir asalak olmadım. Mutluyum.
Tutku, birlikte olamadığımız, o, çok uzun süre içerisinde, gerçekten çok kötü şeyler yaşadım. Bakıcılar, çoğu kez, kötü ve sömürgeci oluyorlar. İnsan kılığında, şeytanlar. Benim iyi niyetimi, saydamlığımı ve yalnızlığımı, iğrenç bir şekilde, acımasızca kullandılar hep. Kaldığım kurumlarda da böyleydi. Kurumlarda; yüzüne gülüp, dost gibi görünüp Daha arkanı dönmeden, yetkililere şikayet ederlerdi. Hem de, hiçbir suçun yokken. Bir cümlenle yere çarpabileceğin kişilere, hesap verirsin işin gücün yoksa. İçinden çıldırarak, susarsın ya da. Sinirimden, odamda ve ya bahçede ağladığımı çok bilirim.
Kurumlarda da kullanılırdım hem mecbur olduğum için görevlilerce. İnsanlara olan sevgim ve merhametim yüzünden de, bakıcılarca. Bu, insan sevgim, sevgiye açlığım, çok iyi niyetim, hiç kötülük düşünemeyişim. Özgür yaşamda da, bakıcılarımdan ve arkadaş-dost gibi yaşamıma girenlerden de, çok çektim, ağır darbeler yedim. Niye? diye sormuyorum. Özürlüdür, sahip çıkanı yok, aptal gibi de, biraz ilgiye inanıyor. Gül yüzüne, sömür sömürebildiğince. Ve benzeri şeyler düşünüyorlar.Yarım yamalak işler, göz boyamalar. Ama unutulan bir şey var. Nilgün, yüzeyin altını, kısa sürede görür ve öğrenir her şeyi. Sonra, hadi güle güle sana der. Kendisi de, çok acıtıcı dersler alır, o başka.
En kötü 1. ders: BİRCAN VE AİLESİ.
Bircan’ın kaç yüzü var? Gerçekten bilmiyorum. Ama deli filan değil o. Sadece, edepsizliğiyle milleti deliyim diye korkutuyor. Evimi Oba’dan, Tosmur’a taşırlarken. En güzel giysilerimi. Biricik anneciğimin aralıklı yıllarla aldığı altın-gümüş bileklikler-kolyeler-küpeler-yüzükler. Öldüğünde bana bıraktığı kendi takıları-alyansı. İstanbul’dan ayrılırken, bana düzenlenen veda partisinde hediye edilen, bir bebeğin içindeydi. O bebeği ve de, annem’le Buket’in, bir doğum günümde, birlikte aldıkları, kocaman panda ayımı. Bir çuvala koymuştu. Tümünün, anlatılamaz-sonsuz manevi değeri var bende. Evi yerleştirirken, bir tek o çuval yoktu. Arabadan düşmüş, bulamadık dedi. Öyle çok ağladım ki… Ben kendi paramla alsaydım, umurumda olmazdı. Ben küçücükken, kolumda mavi taşlı, altın bileziğim vardı. Genç kızken de oldu bileziklerim, künyelerim. Aç birisi değilim, taksam da benim, takmasam da, aynı insanım. Ama onlar, birbirinden güzel, değişik, anneciğimin birtanemin hediyeleriydi. Hala içim yanıyor, kalbim çok acıyor. Şeytanlığa bakar mısınız? Kimin aklına gelir? Kendi salaklığıma, aptallığıma da, çok kızıyorum. Çantana koyup, yanında taşısana, geri zekalı Nilgün. Aklıma geldikçe, hem ağlıyorum. Hem de, beni bağışla anneciğim diye yalvarıyorum.
Sonradan öğrendim. Birçok kişi, takılarımı onlarda görmüşler. Geçen yıl bu zamanlar, bayılma ve deli numaralarıyla, Konya da hastaneye yattı Bircan ve yerine Dilek diye bir arkadaşını buldular. O da bir ayrı, psikopat çıktı. Kocası Romanmış ve hurdacıymış. Hurdacılığı anlarım da, Roman diye, bir millet yok bence. Çingene işte. Filmlerdeki o Çingenelerin yaşamlarına bayılırdım. Özgür, yaşamayı seven, durmadan gezen. Tutkulu aşklar yaşayan, bulduğu işi yapan, masalsı Çingeneler nerede??? Hurdacılığa da bir şey diyemem. Adam gibi iyi çalışırsan? Çok güzel, fazlasıyla çıkarırsın ekmeğini.
Ama hallerine bakıyorum, dilenci gibi bir şeyler. Dilek’le çok iyiydik birkaç ay. Huzur duyuyorduk birbirimizde.Küçük bir mobileti vardı eşinin ve ille kamyonet istiyormuş. Dilek, maaşlarını peşin vermemi istedi.Yine salakça merhamet duygum ve insan sevgim tuttu. Borç bularak verdim ve kamyoneti aldılar. Dilek, beni birçok yönden üzmeye, önemsememeye başladı. Meğer sinir hastasıymış. Eşi de bir türlü iş yapamıyordu. Dileğin sorunlarından, bitmeyen isteklerinden tükendim. Onlara ben bakıyordum. Sömürge ve sermaye olmak, bıktırdı ve yolladım Dileği de. ALDIĞIM 2.ACIMASIZ DERS TE BU.
Şimdi cici bir kızım var. Derslerimi unutmuyorum. Artık,insanlardan korkuyorum. Hiç arkadaşım yok, istemiyorum da. İç dünyam, uğraşlarım, evimle ilgili işler, gezmelerim, doğa yetiyor bana. Zaten, bir ay sonra çalışmaya da başlarım. Kendimi toparlıyorum.MUTLUYUM.
YORUMLAR
mutlu olmak ne güzel nokta kadar menfaat için virgül gibi egilmenin anlamı yok,yaşadıklarınız cok üzüçü ama alınan dersler güzel sevgiyle kalın