- 555 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Yapardık?
Eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 10)
Tek yardımcı, tek dost, tek Veli Yüce Allah. O fazl ve rahmet sahibi. O’nun Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellilerine hayatımız boyunca her an şahit oluruz. Çünkü Rabb’imizin Rahman ve Rahim sıfatları doğumdan ölüme, hastalıktan sağlığa, aczimizden kusursuz güzelliklere kadar tüm evreni sarar. O’nun insanlara olan merhameti, şefkati, sevgisi, yardımı, koruması, lütfu ve bağışlayıcılığı bu sıfatlarının en güzel tecellilerindendir. Bu, bakış açımızı derinleştirir, ahlakımızı güzelleştirir.
Bu yüzden Kur’an’ı okumaya, derin düşünmeye, Kur’an ahlakını yaşamaya ve iyilikleri tavsiye edip kötülüklerden sakındırmaya başlarken bu güzel sıfatları ruhumuzda yaşamalıyız.
Allah’ın bağışlayıcılığı bize sunduğu en büyük nimetlerden biri. Yaptığımız hata sonrası bir daha toparlanamayacağımızı düşünmek, ümitsizliğe kapılmak daha büyük hatadır. Allah’ın şefkatini, merhametini, bağışlayıcılığını göz ardı etmek kendimize yaptığımız zulümdür. Hatadan hemen vazgeçmek ve Kuran’a uygun davranarak telafi yoluna gitmek bizi olgunlaştırır. Aczimizi kavramamıza sebep olur. Önemli olan hatada ısrar etmemektir.
Allah, "Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım. (Taha Suresi, 82) buyurur ve pişmanlıkla samimi tevbe eden kulunu bağışlayacağı müjdesini verir.
Yaptığımız hatadan dolayı tevbe ettikten sonra da yeniden gaflete düşüp aynı hatayı yapabiliriz. Belki de defalarca. Ancak samimi niyet edip, kesin bir tevbe sonrası bağışlanmayı umut edebiliriz. Her konuda olduğu gibi asıl olan samimiyettir. Hatada ısrarlı olup, tevbeyi ileriye ertelemek kuşkusuz samimiyetsizliktir. Ertelemek şeytandandır, ancak hata sonrası bağışlanma dileyip, tevbe ettikten sonra üzüntü ve ümitsizlik hissetmek de şeytandandır. Günahtan pişmanlık duyup, Kur’an ahlakına uygun tavır sergilemişsek Allah’ın bağışlamasını ve rahmetini umut ederiz.
Hayat boyu Rabb’imizin sonsuz fazl ve rahmetini hissederiz. Hayatımızı güzelleştiren budur. Dualarımızın içtenliğinin, zorluk zamanlarında gösterdiğimiz sabır ve tevekkülün, şükrümüzün ve güzel ahlakı yaşamak için azimli ve şevkli olmamızın nedeni, O’nun Rahman ve Rahim sıfatlarını yakından hissetmemizdir.
Allah’ı ve kullarını saran muhteşem sıfatlarını takdir edememek, ümidi, neşeyi ve iyimserliği yok eder. İmani zafiyet, mutluluğun önünde büyük engeldir; hayatı azaba çevirir. İmanın getirdiği güzellikleri görememek, Allah’ın çok esirgeyen ve çok bağışlayan olduğunu bilememek, adeta ahiretten önce cehennemi yaşamak gibidir.
Bediüzzaman, hayatı lezzetli kılanın iman olduğunu şöyle ifade eder: "Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır..."
Yüce Allah rahmeti üzerine yazmıştır; samimi kullarına güzellik diler, onları korur, kalplerine imanı sevdirir, hidayete yöneltir. Kur’an’da, "Bu, ellerinizin önden sunduklarıdır. Allah, gerçekten kullara zulmedici değildir" (Al-i İmran Suresi, 182) buyrulur. İyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de ne gelirse o bizdendir. "Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın?.. (Nisa Suresi, 147) buyurur Allah ve bu gerçeği haber verir.
Allah sınırsız merhametiyle türlü şekillerde kullarını Kendi yoluna çağırır. Resullerini gönderir, hak kitaplarını indirir ki hayatlarında kılavuzları olsun ve şeytanın tali yollarına sapmasınlar. İnkarda direnenleri bazı musibetler vererek uyarır. Tebliğden yüz çeviren kavimleri "belki dönerler" diye çeşitli sıkıntı ve zorluklarla imtihan eder. Sınanmak ahiretteki sonsuz azaptan uzaklaştırılmak için sunulan rahmet dolu fırsatlardır. Zorlukta aşk, sadakat ve vefa ortaya çıkar. Bu imtihanda hep iyi olanlar, hep güzel ahlaklı olanlar kazanır. İmtihanın olmadığı bir ortamda , güzel ahlak göstereceğimiz bir zorluk yokken, Rabb’imize sevgimizi, sadakatimizi ve vefamızı nasıl kanıtlardık?.. Allah’ın hayır ve hikmetle yarattığı imtihanlar olmasa ne yapardık?..
Eğer Allah’ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 20-22)
Fuat Türker
YORUMLAR
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
ki Allah'ın rahmeti sonsuzdur. Tebrikler.
Fuat Türker
Fuat Türker
Bu eşsiz paylaşımınız için sonsuz teşekkürler. Allah razı olsun! SAYGILAR...