Babam'a
Doğrularımda dimdik yanımda duran, yanlışlarımı acımasızca eleştiren babam. Altmış altısına bir hastahanenin yoğun bakım ünitesinde girdi. Çok mu ? Bir kedininkine kıyasla uzun ama bir insan için olabildiğince kısa. Hayatı severdi, kolay mı elli günde üç hastahane. O da mücadele etti biz de ama olmadı işte.
Halam, babam öldüğünde yokluğunu bildirmedi agacığım diye ağladı bana. Sır küpü gibi adamdı her derdimi ona söylerdim dedi. Bir insanın öldüğü yeri doldurulamayınca anlaşılırmış. Kolay mı abi olmak, insan olmak. Kim sever, güvenip de paylaştığı sorunlarını başkalarından duyarsa, o insanı. Kolay mı insanların sorunlarını dinlemek, çözüm yolları bulmaya çalışmak.
Biz sevgimizi kolay kolay belli etmezdik birbirimize. Ama muhabbetimiz iyiydi, benim işlerime pek karışmazdı. Nasihat vermezdi. Tavsiyelerde bulunurdu bazen. Barışçı bir adamdı. Dedem diplomatik yönleri kuvvetli bir adammış insanların aralarındaki gerilimleri sezer ve aradaki fitne ve fesatçıların yaptıklarını boşa çıkarır küsleri barıştırırmış. O öldüğünde bazı yönleri babama miras kalmıştı. Problemleri barışçı yollarla çözmeyi yeğlerdi. Bu tip insanlardan az kaldı.
İnsan elindekilerle ve hayata barışık yaşamayı öğrenmeli. Eksikliklerini çalışarak ve hak ederek giderebilmeyi öğrenmeli. Olgunlaşabilmeli yani. Olgunlaşacak yerimiz varsa olgunlaşacağız. Vermekte, almaktan daha fazla mutluluk duymayı öğreneceğiz. Biz de kaybolduğumuzda birileri eksikliğimizi hissediyorsa o zaman insanlara birşeyler verebilmişiz demektir.