- 676 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ (VII)
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ !.. (VII) (Yedinci Bölüm)
Dr. Sadık Özen
Buraya kadar yazmış olduğum altı bölümlük yazı dizimde, ülkemizin içinde bulunduğu ahval ve şerait içinde, milletimizin güvenmesi gereken alternatifleri birer birer gözden geçirmeye çalıştım.
Düşünce ve görüşlerimi ortaya koyarken, elden geldiğince gerçekçi olmaya, sahip olduğum siyasi kanaatimden sıyrılmaya, taraf tutmamaya ve abartıya kaçmamaya, özen gösterdim. Bunu ne kadar başarabildiğimi bilemiyorum. Takdirini değerli okurlarım yapacaklardır.
Yazdıklarımı beğenen ve görüşlerimi paylaşanlar olabileceği gibi, karşı çıkan ve yerenlerin de olacağı kesindir. Amacım kamu vicdanında yara açan bir tartışma yaratmak değildir. Sadece sahip olduğum fikir özgürlüğüm içinde, ülkemizin bugün içinde bulunduğu ortama nasıl gelindiğini anlatmaya çalıştım. Bu arada gelecekle ilgili kuşkularımı da dile getirmiş oldum.
Yaptığım şey bir araştırmacı yazar olmaya özenmek değildir. Eğer dikkat edilecek olursa, yazdıklarım; sadece bugüne kadar yaşanmış şeyler olup, sözünü ettiğim zaman sürecinde izlediğim ve tanığı olduğum olayların kısa bir özetidir. Tabii bu arada konuları aktarırken, ister istemez, kişisel görüşlerimin de dile getirilmiş olması doğal karşılanmalıdır.
Belli bir düzeyi korumak kaydıyla, karşı görüşlere ve yapılacak eleştirilere saygılıyım. Ben de yazdıklarımı, sahip olduğum bu ilke ve kurallara uygun olarak kaleme almış olduğumu sanıyorum.
Tarafsız olmaya çalıştığımı söylemekle birlikte, sözünü ettiğim bütün hususlarda taraf olduğum tek şey Cumhuriyetimizin temel İlkeleri ile Atatürk İlke ve devrimleridir. Bu konudaki kararlılığımın; içimdeki vatan sevgisi ile ulusal değerlerimiz ve toprak bütünlüğümüzü koruma azmimin gereğidir. Bu vesile ile, Vatanım uğruna, canım dahil her şeyimi verebileceğimi ifade etmek isterim.
Benimle karşı görüşte olan insanlar, benden farklı düşünseler bile, vatanseverlik konusunda aynı duyguları paylaşmış olduğumuza inanmak istiyorum. Zira aziz şehitlerimizin kanları ile sulanmış kutsal vatan topraklarımız, bize ecdadımızın mirasıdır. Bu emaneti, “NE MUTLU TÜRKÜM” diyebilmenin kıvancı ve sorumluluğu içinde, mahşere kadar koruyabilmek hepimizin ortak ve kaçınılmaz görevidir.
Bu konuda asla şüphe duymuyorum. Bu inancımın rehberliğinde ve bilinci içinde hareket ettiğimizde, bu görevi daha güçlü olarak üstleneceğimize, ulusal varlığımızın, milli birlik ve beraberliğimizin daha iyi korunacağına inanıyorum. Ve de daha çok sevgi ve daha büyük bir coşkuyla birbirimize kenetlenmemizi istiyorum. Bu ancak, karşılıklı olarak; daha anlayışlı, uzlaşmacı, kişilik haklarımıza, vicdan hürriyetimize ve fikir özgürlüğümüze saygılı olmakla sağlanabilir.
Bencillikle, isteklerimizi başkalarına zorla kabul ettirebilmek, sahip olunan oy çokluğuna dayanarak, insanları kendi koyduğumuz kurallara uymaları için zorlamak, kendimizi egemen kılmaya çalışmaktan başka bir işe yaramaz. Böyle bir durum dayanışma gücümüzü azaltır ve milli birliğimizi zaafa uğratır.
Yazımızın en başına, yani “Peki biz kime güven duyacağız !” sorusuna yanıt aramaya gelince; doğrusunu söylemek gerekirse, bu soruyu ortaya atan ben bile geçerli bir yanıt vermekte hayli zorlanıyorum. Ama en azından, yanıt bulmaya çalışırken, belleğimdeki bilgileri yenileme olanağı bulmuş oldum. Aynı şey yazılarımı okuyan herkes için geçerli olmalıdır.
Bence ilk ve en çok güven duyulacak kurum, mevki veya makam vatandaşın kendisi olmalıdır. Çünkü toplumları oluşturan bireylerdir. Kendilerine güvenemeyen bireyler güven duyabilecekleri bir toplumu nasıl oluşturabilirler ?. Eğer aileler çocuklarını iyi terbiye edemiyor, iyi eğitemiyor ve iyi yetiştiremiyorlarsa güven duyulacak bir geleceğe sahip olunabilir mi ?
Bana göre en büyük güven kaynağı ailelerin bizzat kendileri ve evlatları olmalıdır. Bunun içindir ki Büyük Atatürk, Cumhuriyetimizi “Türk Gençliği” ne emanet etmiştir. Bu görevi nasıl yerine getirebileceklerinin ve Cumhuriyeti nasıl kollayıp koruyabileceklerinin yolunu da “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”nde açıklamıştır.
Dolayısıyla Türk Gençliği, sahip olması gereken Atatürk İlke ve Devrimleri ile birlikte geleceğimizin en büyük güvencesi olmalıdır. Şimdi üstlenilmesi gereken büyük görev; yasaklanmak istenen bu “Hitabe” ye sahip çıkabilmektir. Bunun sağlanması için; “MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KUVVET DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.”
Bundan daha büyük bir güven kaynağımız olabilir mi?
Saygılarımla…
26 Şubat 2012
www.fikirplatformu.net www.antalyabugun.com www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.