Bu Dünya'dan Daha Çok, Uzayı Seviyorum
İçimde bir astronotla yaşıyomuşum yıllardır. Kendisi bu yıl açığa vurdu şahsını. Uzay belgeselleri falan izlemeye başladım lan. Gezegenler, yıldızlar, nebulalar (‘’ne bu la ?’’ deme paşam böyle ışıklı mışıklı yakışıklı oluşumlar bunlar). İnsan bunları görünce ‘’ulan bizim bi numaramız yokmuş meğer’’ diyor. Adam ışık yılı diyor anlatırken ışık yılı ! Öyle metreye, kilometreye benzemez. Kıçına motor taksan sittin senede gidemezsin bir yıldızda bir yıldıza.
Eee uzay bu, ucu bucağı yok. Ne diyodum ? Ha, mesela gökyüzüne baktığında gördüğün yıldız aslında o anda orada var olmayabiliyomuş. ‘’Hööaa’’ dediğini duyar gibiyim şimdi. Yıldızlar baya uzak tabi. Sen şimdi uzak deyince Edirne’deysen Kars’ı anlıyon ama öyle böyle uzak değil diyim. Anladığın kadar artık. İşte bu yıldızlar bilmem kaç ışık yılı mesafeden saldıkları içün ışınlarını bize, o ışınlar Dünya’ya gelene kadaaar o yıldızlar çoktan dalgayı tutmuş olabiliyor. Sen sadece ışıklarını görüyon, yıldız gördüğünü sanıyon. Ondan sonra yok büyük ayı yok küçük ayı. Ne ayısı ? Yok, öyle bi şey.
NASA! Adı bile yetiyor insanı heyecanlandırmaya. Fuzuli enformasyon: Çalışanlarının yüzde 90’ı kel değil bu oluşumun. Taa ebesinin damında gözlem evleri, devasa teleskoplar ,hummalı ve disiplinli bir dikiz… Sinyal gönderiyoruz sürekli. Bi nevi çağrı atıyoruz ‘’uzaylı’’ dostlarımıza, geri dönerler belki diye. Gezegence pintiyiz.
Acaba diyorum uzay boşluğu insanın uykusunu mu getiriyor ? Ben astronot olsam Ay’la yetinmezdim. Bir Mars’tır efenim bir Jüpiter’dir seyirtirdim. Lakin daha neyşinıl ceokrafik’i bile ana dilinde yazamıyorum. Bir hayal benimkisi, bir düş, bir de ;
‘’Ağlamayın dostlarım, keder istemiyorum
Bu dünyadan daha çok, uzayı seviyorum
Ağlamayın dostlarım, keder istemiyorum
Bu dünyadan daha çok, uzayı seviyorum’’
H. Barış Beledin
cellde.tumblr.com