BİSİKLET
BİSİKLET
Bana bisiklet kullanmayı öğreten, sendelediğim zaman beni tutacağından emin olacağım bir babam yoktu. Bir bisikletimde yoktu zaten… Ama bir bisikletim olmasını çok isterdim. Geceleri tek göz oda evimizde aynı zamanda koltuk, yemek odası takımı, karyola, yemek masası ve akla gelebilecek veya gelemeyecek her maksat için kullandığımız divan üzerindeki yatağıma yattığımda hep bir bisikletim olduğunu hayal ederdim. Öyle gıcır gıcır olması da gerekmezdi. Kimseden izin alma gereği olmadan binebileceğim, zincir atsa da kendi kendime tamir edebileceğim bir şey yeterdi. Boyası kötü bile olsa kayıkçı amcalar o kadar boyayı benden esirgemezdi. Birde kontra pedal olsaydı… Ama hiç olmadı, olamazdı da. Nasıl olsundu ki, evimizde kullandığımız suyu karşıdaki belediye çeşmesinden, tuvalet ihtiyacımızı bahçedeki derme çatma tuvaletten karşılarken bisiklete sıramı gelirdi...
Bayramlarda topladığım harçlıkları annem gelecek günler için emanete alıp, bana her zamankinden daha fazla harçlık verdiğinde doğru bayram yerine koşar, bütün paramı kiralık bisikletlerde harcardım. Yaşı 40’ın üzerinde olanlar iyi hatırlarlar bayram yerlerini… Hey gidi günler… Televizyonun siyah beyaz, arkadaşlık, dostluk kavramlarının içlerinin dolu olduğu yıllar… Düşünüyorum da o günden bugüne değişmeyen tek şey: Ajda PEKKAN. Neyse, yine bir bayram günü kiraladığım bisikletin lastiği patlayınca nasıl korktuğumu aynı heyecanla hatırlıyorum. Beni hapse atacaklar diye ödüm kopmuştu. Oysa arkamda gücünü hissedeceğim bir babam olsaydı, korkma oğlum! Canın sağolsun deseydi…
Eminim o da çok isterdi demeyi. Herhalde 30 yaşında Lenf kanserine yenik düşmek o’nun kendi tercihi değildi. Şimdi babamın hiç tanımadığı, Tıp fakültesinin 3. sınıfında okuyan torunu, günümüzde bu hastalığın tüm kanser türleri içinde en kolay teşhis ve tedavi edilen tür olduğunu söylüyor. O torunlar ki sadece benim anlattıklarım kadarıyla bildikleri dedelerinin mezarına her gidişte sanki dün toprağa verilmişçesine dua ediyor, toprağı okşuyor, etrafı temizliyor ve adet olduğu üzere su döküyorlar.
Ah be babacım. Ben kızlarıma bisikleti daha onların istemesine fırsat vermeden aldım. Öğretene kadar bir hafta kan ter içinde peşlerinden koştum. Onların kendi başlarına bisiklet sürmeye başlamalarını görmek o kadar büyük mutluluk ki… Keşke sen de görebilseydin. Bazı arkadaşlarım bisiklet sürerken ellerini bırakıyorlardı. Ben buna hiç cesaret edemedim. Annem hep; “oğlum bizim sigortamız yok, sakın hasta olma” diye tembihlerdi. O zamanlar anlamazdım ama şimdi çok iyi anlıyorum annemi. Benim sigortam var baba ama hala dikkat ederim hasta olmamaya…
Yazarını bilmediğim, ilk okuduğumda gözyaşlarımı saklamak için fellik fellik yer aradığım ve okurken her zaman aynı duygulara kapıldığım “Ahmet” şiiri benim gönlümde çok önemli bir yere sahiptir. Kimbilir belki bu yazıyı okuyanlar arasında da benzer duyguları yaşayanlar vardır. Bazen ebediyete akıp giden zaman içinde birilerinin yazdığı söz ve dizeler, hassas gönüllerde çok farklı duygulara dönüşüp, anlamlanabiliyor.
AHMET
Aldatıldı yine,
Her günkü gibi,
Elleri boştu babasının.
Oysa heyecanla bekliyordu akşam olmasını,
Çok istiyordu o bisiklete binmeyi.
Dolu gözlerle baktı babasına,
Ama ağlamadı…
“Yarın” dedi babası.
“Peki babacığım” dedi Ahmet.
Erkenden yatağına koştu,
Saatler ilerledi,
Gece oldu.
Odası hariç kimse duymadı ama…
Ahmet ağladı, çok ağladı…
Çocukların ağlamadığı, hep sevinç çığlıklarının yankılandığı bir dünyada yaşamak dileğiyle…
YORUMLAR
Varol bu yazıyı nasıl kaçırdım bilmiyorum. Herhalde ben daha siteye girmemiştim. Yazdıklarının aynısını ben bisiklet değilde başka isteklerimde yaşadım. Hayatım hep endişelerle geçti. Allahım biz büyümöden annem ölmesin diye nasıl ağlayarak dua ederdim. Babam öldüğünde ben 7 yaşındaydım. Düşüne biliyormusun bir anne ve 4 kız çocuğu. Varolcuğum onları yaşamasaydık biz bu günkü biz olamazdık. Ama bu yaşa geldim halen kendimi güvensiz hissederim ve o eksikliklerin ezikliği halen var. Hayat, buna da şükür. Öptüm.
Her satırını okurken içim ürperdi ve gözlerim doldu.Babam olmadığı için değil,çok şükür babam yaşıyor ve yanımda.Ama oğlum babası varken babasız büyümek zorunda,ayrılma kararı alıp boşandığımız için.Ben oğluma hem anne hem baba olmak için çok çaba sarfediyorum ama yazınızı okuyunca belki de dedim,oğlumda bazı zamanlar aklından geçiriyordur babam şimdi yanımda olsa diye.Çok zor anlamak aslında çocukların zihninden geçirdiklerini.Çünkü bazıları öyle zeki ki; hiç belli etmiyr gülümüyor sürekli.ama kimbilir içinde ne fırtınalar kopuyor diye düşündürttü yazınız.Ben de oğluma bisiklet aldım ve inananın öğretene kadar akla karayı seçtim.Pedalı sürekli geriye çevirmesi,direksiyona hakim olamayıp yolun ortasına gitmesi... Şimdi öğrendi ama acaba bunu benimle yaptığı için mutlu mu bilemedim şimdi...? SAYGILAR!
VarolT
Yazım vesilesi ile özelinizi paylaşmanız ve duygularınızı bütün samimiyetinizle ortaya koymanızdan hem onore oldum, hem de sorumluluk duygusuna kapıldım.
şunu bilmenizi isterim ki oğlunuzun gönlünde daima en yüksek yerde olacaksınız. Yaşı ilerledikçe size olan sevgisi hiç değişmeyecek ama saygısı durmaksızın artacak. Fakat bir yanının eksik olması maalesef içinde bir yara olarak kalacak. Bunları sizi üzmek için söylemiyorum ama maalesef insanın doğası bu.
Çocuğunuza bisiklet kullanmayı öğretmişsiniz. Onun iki tekerlek üzerinde dengeyi sağladığı anı yaşamanın mutluluğu ne kadar güzeldi değil mi? Bazan annemle sohpet ederken bisiklet meselesine döndüğümüzde, aslında bana iyi kötü bir bisiklet alabileceğini fakat başıma bir şey gelmesinden korktuğu için almadığını söylüyor. O zaman bunu idrak edemesem de şimdi çok iyi anlıyorum.
Biraz uzun oldu ama bir vesile ile dertleşmiş olduk diye düşünüyorum. Oğlunuza ve size sağlıklı ve mutlu bir gelecek diliyorum.
Saygılarımla,
Şiir Cadısı
Aslında olay ne bisiklet ne de başka birşey. İnsan sadece babasının ellerini özlüyor, yoksa herkesin karnı doyuyor, bir şekilde o bisiklet alınıyor.
İnsanın arkasında bir babasının olduğu düşüncesi bile insanı güçlü kılıyor.
Ve aslında küçükken değil büyüdükçe daha çok ihtiyaç duyuyorsunuz babaya.
"Keşke olsaydı yanımda" diye geçiriyorsunuz her ayağınız bir çukura düştüğü anda.
Ve bazen varken yok oluyor babalar..
Tebrikler
Saygılarımla..
VarolT
Yazdıklarımdan çok yazmadıklarımı okumuşsunuz. Asıl tebrik edilmeyi hak eden sizsiniz.
Çok teşekkür ederim.
Yara değil mi bu Kocaman bir yara hiç kapanmayan üstü kabuk bağlamış kat kat olmuş ama hala sızısı mevcut olan bir yara. Bu ve buna benzer yaralar var bir çoğumuzun yüreğinde siz yalnız değilsiniz Ahmet bey.. Kimimiz bisiklete, kimimiz sıcacık bir sevgi sözcüğüne, kimimiz o en kusak kelimelerin söylenişine hasretle yaralandık ve büyüdük, .. saygılar.
VarolT
saygılarımla,