- 1232 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ELİF İLE ÖMER
Anlatacağım hikaye gerçek hayat hikayesidir. Hikayenin kahramanından izin almadım onun için isimleri ve hikayenin geçtiği yerin isimini değiştireceğim. Kahramanımın izni olmadan onun deşijre edemem. Olsun ben yinede bilinmesini istemiyorum.
İleride ona hayatından bir kesiti hikaye haline getirdiğimi söyler okurum. Eminim çok etkilenecektir. Hikaye yi kahramanımın bana anlattığı kadarını yazacağım. Ekleme abartı olmadan çünkü olay gerçektende abartıya gerek duyulmayacak kadar etkili bir olaydır. Aslında hikayem kahramanımın hayatının önemli ve uzun bir bölümünü kapsıyor. Benim yazılarımı okuyan arkadaşlarım dosdoğru, kıvırmadan, dürüstçe, ekleme, eksiltme yapmadan, içimden geldiği gibi yazdığımı bilirler.
Tarih ve yerin neresi olduğu önemli değil. Tarih bundan yıllar yıllar önce diğelim. Masallara başanır ya bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde diye.Aynen öyle evvel zaman içinde. Memleketin birinde denir ya yer kavramı için bende küçük köyün birinde diyeceğim.
İşte evelin zamanı ve köyün birinde bir kız yaşarmış. Ailesiyle birlikte, kalabalık bir aile imiş. Kızın adı Elif olsun neden demeyin o ismi çok seviyorum. Bir de bu kızın yavuklusu varmış onun adı da Ömer olsun. Neden Ömer diye soruyorsunuz belki de, yada kardeşim sormuyoruz başla hikayeye diyorsunuz.Söyleyeceğim ama Ömer Faruk adını çok seviyorum.Annem Berat ismini sevmese oğlumun adını Ömer Faruk koyardım. Torunum olurda görürsem ona koyarım inşallah.
Kendimi masalcı ninelere benzettim yeter. Yeter artık masala pardon hikaye ye geçelim geçiyorum.
-Elif seni seviyorum annemleri gönderip seni istedicem.
-Tamam Ömer seni bekliyor olacağım bende seni seviyorum. Bir an önce istet beni ablam kaynıyla evlendirmek için baskı yapıyor.
-O ablan la enişten olacak şerefsiz var ya nasıl seni o adama istemeye kalkarlar.
-Babam ben istemediğim sürece kimseye vermez beni, ama sen yinede acele et ne olur.
-Tamam benim altın sarısı saçlı sevgilim gözlerine bakıp da rüalara daldığım sevgilim gelip isteyeceğim seni bekle.
Ömer sevdiği kızı yavuklusuna sarılır saçlarını okşar. Elif de başını gövsüne dayamış yavuklusunun kalp atışlarını dinler. Bu kalp onun için çarpıyordur. Sevgilisinin elini kendi kalbinin üzerine koyar’bnim kalbimde senin için atıyor’der.Birbirilerinin gözlerinin içine bakarlar ve birbirilerini görürle.
İki aşık çok mutludur ve evleneceklerdir her ne olursa olsun. Aralarına kimse giremeyecektir ne kızın kardeşleri ne de başka birisi. Hava kararmak üzeredir ayrılma zamanıdır artık. Aşıklar bir birilerinden zor ayrılıyorlar. Elleri birbirni bırakmak istemez ama Elif’in gitmesi gerekiyordur. Saat geç olmuş merak ederler.Yarın yine aynı saatte aynı yerde buluşmak üzere birbirilerinin ellerini istemiyerek de olsa bırakıp ayrılırlar.
Elif çok mutludur ovanın yolundan evine giderken kendi kendine konuşmaya başlar. ‘’Hayat ne güzel yaşamak ne güzel hey kuşlar uçun özgürce hey deniz dalgalan sende kumları yalayıp öpsün dalgaların. Hey sen ceviz ağacı hışırdatarak yaprakların rüzgar da salın. Sen solucan sürünsen de hayatın kısada olsa yaşamak güzel değil mi? Allahım sanki kanatlar taktın sırtıma ve ben uçuyorum sanki mutluluktan. Allahım yüzgeç taktın sanki sırtıma ve ben yüzüyorum bir balık misali denizde. Bu nasıl bir mutluluk korkuyorum bu kadar mutlu olmaktan korkuyorum.
Elif eve geldiğinde yine ablası hanayda(evin altında mahsüllerin erzağın konuldu ve komple evin altı olan boş yer) oturmuş onu beklemektedir. Niyeti belli diye geçirir aklından Elif gene konuşup duracak. Ablası sinirli gözler ve inmiş kaşlarla bakar.
-Nerdesin kız he seni bekliyorum burda. Gene o çocuğa mı gittin kızım sen salaksın. Evleneceksin o çulsuzla hayatını rezil edeceksin. Salak sende bu güzellik varken bu köyde istediğin erkeği elde edersin.
-Öf abla ya yeter valla ben Ömer’i seviyorum. O dediğin erkek kaynın Bedri olmasın. Abla bak beni iyi dinle iki dünya bir araya gelse ben Ömer den vaz geçmem. Dünyada tek erkek Bedri kalsa yine de onunla evlenmem tamam mı?
-Salaksın sen kızım salak ne diyeyim.
Elif içeriye girer kız kardeşleri çeyizlerine nakış işlemektedirler. Bir yandan da kıkırdayıp duruyorlardı. Elif beş kız üç erkek kardeşlerdir. İki ablası bir ağabeyi evliydi. Evli olan ağabeyi ve yengesi yeni evlenmişlerdir ve birllikte oturuyorlardı. Yengesi iyi bir kadın dı sakin ve sessiz. Ağabeyi gibisinirli bir adamla başka türlügeçinilmezdi zaten.
Yengesi annesine yemek, ekmek yapmada yardım ediyordu. Elif kızların yanına gitti şakalaşıyorlar kıkırdıyorlardı. Yengesi de yanlarına geldi. Küçük kız kardeşi Arzu
-Nerdeydin abla Ömer’le miydin.
Yengesi ona da Saniye diyelim. Saniye kocasından korkmaktadır. Kocası çok sinirli bir adamdır bir duysa o çocuğu gördüğü yerde döver. Hatta dövmekten beter eder öldürür diye korkuyordur. Aslında hepsi iki ağabeğinden de korkar küçük ağabey bir şey yapmaz ama iki ağabey çok sinirlilerdi. Eğer duyarlarsa hiç kimse sonunun ne olacağını düşünmek bile istemiyordu. Kocası Fehmi eğer duyarsa ikisini de dövmekten sakat bırakırdı.
Saniye söze girer
-Elif abin duyarsa neler yapar biliyorsun ben çok korkuyorum. Başına bişey gelecek diye Allah aşkına acele edin gelsin istesin evlenin bir an önce.
-Haklısın yenge bende Ömer’e söyledim gelip isteyecekler.
Diğer kız kardeş Sevgi söze girer
-Bence de abla yengem haklı Fehmi Abim le Hamit abim çocuğu gebertirler valla
Arzu araya girer
-Bencede Davut abim bişey yapmaz ama Fehmi ile Hamit çocuğu gebertirler Ömersiz kalırsın valla. Birde Ömer’e aşık şu kızda var. Fatma o da abimlere söylerse yandın. O kıza hiç güvenmiyorum zaten.
-Fatma ya gerek yok ben ablam Halime den korkuyorum zorla kaynıyla beni evlendirecek.
Kızlar konuşurken anneleri elinde peşkirle yanlarına geldi. Ayşe ana çocuklarınla ilgili kızlarına da düşkündü. Kocasına çok savgı ve sevgi beslerdi.
Türkiye ye gelmeden önce daha çocukken birbirilerini sevmişlerdi. Geldikleri yerde çok zulüm görmüşlerdi. Yunan gavuru amcasını, kocasının ve kendisinin bir çok akrabasını kılıçtan geçirmiş di. Orada yaşamak Türk ve Müslümanlar için iyice zorlaşmış dı. Geceleri karanlıkta otururlar kandil yakamazlardı. Hava kararınca yunan eşkiyası ışık bulduğu eve girer kadınlarına kızlarına tecevüz eder erkeklerini öldürür evi de ateşe verirlerdi. Tecavüze uğrayan kız ve kadınlar ya delirir ya da kendilerini öldürürlerdi. Hatta Ayşe komşusunun kendini astığını görmüştü. Onca yıl geçmesine rağmen rüyalarına ağaç da sallanan komşusunun bedeni girerdi. Sıçrayarak uyanırdı uykusundan çok kötü günlerdi.
Sonra Türkiye’de cumhuriyet ilan edilmiş di. Cumhuriyet kurulunca Atatürk gemilerle Selanikten Türkler getirmiş. Ayşe ve Hakkının aileleri de hemen gelmişlerdi. Daha sonralarıda Rumeliden birçok göç gerçekleşmişdi.
Selanik de varlıklı ailelerdendi kocası da kendisi de bağları bahçeleri geniş arazileri vardı. Beraketli topaklardı ama satmalarına bile müsade etmediler. Kaçar gibi apartopargeldiler. Yunanlılar hiçbir şeylerini götürmelerine izin vermediler. Üzerlerindeki altın ve paralarla Türkiye’ye kaçtılar. Onlar için bu hiç önemli değildi çünkü canları tehlikedeydi. Nerdeyse bütün köy kafile halinde Türkiye ye geldiler. Türkiye ana vatana gemilerle gelirlerken kaybolmasınlar diye ellerini hiç bırakmamışlardı. O zamanlar yaşları Hakkı nın 13 Ayşenin 11 di. Nasıl da korkmuşlardı gemiden inerken kalabalıkta kaybolacaklar diye. Aynı köylüydüler ve babaları Türkiye de de ayrılmayacaklarını söylemişlerdi.
Atatürk’ün kendileri için İstanbul Büyük Çekmecede bir köy vermişdi. Köyü kafilenin bir kısmı beğenmiş orada kalmış bir kısmı da beğenmeyip güneye doğru inmiş ve bu küçük köyü bulup buraya yerleşmişlerdi.
Yunanistan da o kadar zenginken burada çok zor günler çekmişlerdi. Yiyecekelrini buğdayı kendileri yetiştiriyorlardı ama fakirlik vardı paraları yoktu.Hatta tuz almaya dahi paraları yoktu. Deniz suyu tuzlu diye ekmeği deniz suyayuyla yapardı Ayşe ana. Şimdi çok şükür oğulları büyümüş çalışıyorlardı. Durumları da düzelmişti. Ayşe ana ıslak ellerini elindeki peşkire silerek ve gülümseyerek kızların yanına geldi.
-Hadi kızlar babanız abileriniz işten gelirler akşam olmak üzere sofrayı hazırlayın
Halime de evine gitti. Hadi ama kalkın evin erkekleri yorulmuşlardır.
Hepsi birden kalkıp sofrayı hazırladılar. Babaları Hakkı bey geldi ağabeylerde işten eve geldiler. Büyük erkek evlat yani Fehmi kızlara bakarak
-Oh hayat sizin valla bütün gün oturup çençen çene yapıyorsunuz. Bizim çalışıcağız diye imanımız gevriyor. Anam kız doğurmamış ki beni.
Fehmi nin en çok kullandığı küfür buydu. Kızlarıda sevmezdi ve kardeşlerini, karısını küçücük hatalarında döverdi. Babası arı derdi ona çünkü arı gibi sokardı. Babası evde olunca sesini çıkaramazdı çünkü babası evlatlarına düşkündü. Kızlarına laf söyletmezdi.
Sofrada gayet neşeli bir akşam yemeği yendi. Kızlar sofrayı kaldırırken ağabeyler sigara içmeye kahve gittiler. Ayşe ana şimdilerde şömine denen ocakta odun korunda kocasına kahve yaptı. Hakkı bey maşayla ocaktan kor alıp Birinci marka sigarasını yaktı. Karşılıklı oturup kahvelerini içtiler.
Hakkı beyi az çok Ayşe anayı anlatırken tanıttım. Hakkı bey dedeleri medrese eğitimi görmüş din alimi insanlardı. Aynı zamanda pehlivandılar. Hakkı beyi gençliğinde o çevrede sırtını yere getiren olmamıştı. Eğitime çok önem verirdi. Bir çok tarihi dini felsefi corafya kitapları vardı. Sonradan köylerine açılan okulun öğretmeniyle arkadaş olmuşlardı, o büyük şehre gittikçe kitap getitdirirdi.
Çocuklarına hem eski yazıyı öğretmiş kuran okutmuştu, hem Türkçe okuma yazma öğretmiş, biraz Rumca dahi öğretmiş di. Çocukları küçükken hepsini etrafına toplar kuran din eğitimin yanında Osmanlı tarihi türk tarihini öğretirdi.
Çok ileri görüşlü bir adamdı. Çocuklarına bir fiske dahi vurmamış dı. O zamanın adamı değildi sanki kızlar koca kız olmalarına rağmen babalarının yanaklarını sıkar kucağına otururlardı. İki oğlu ona benzememişlerdi neden böyleoldular bu çocuklar diye düşünür üzülürdü. Oğulları dayılarına benziyorlardı. Karısının ardeşinden bütün köy illahlah etmişdi.
Herkes odalarına çekilmişdi. Gecenin ağırlığı hepsinin üzerine çökmüş ve herkes derin bir uykuya dalmıştı. Herkes uyurken dışarıda biri evin etrafında dolaşıyordu.
-Alıcam kız seni görürsün güzellikle olmazsa zorla alıcam seni. Başkasına yar etmem ölürümde yar etmem.
Kızların yattığı odanın penceresine baktı. Hırsla ağzındaki filtreli gelincik sigarasını yere fırlattı. Böcek ezermiş gibi ayağıyla sigara izmaritini ezdi. Karanlıkda pencereye baka baka gözden kayboldu.
Sabah olmuş du herkes kalktı sabah telaşı içindeydiler. Anaları ineği, koyunu sağıyor. Erkekler atı hazırlıyorlardı. Dağa kaçak ağaç kesmeye gideceklerdi. Kesilmesi gereken ağaçları kesiyorlardı hep genç ağaçlara dokunmuyorlardı. Sonrada odun haline getirip satıyorlardı. Davut hayvanlara saman veriyor bir yandan da onlarla konuşuyordu. Davut ağabeylerinin aksine çok sakin ve sevecen biriydi. Fehmi ile Hamit bu sabah kendi aralarında sessizce konuşuyorlardı. Kesin bir şeyler vardı aralarında diğerlerinin duymaması için fısıltı halinde konuşuyorlardı.
Kızlar kahvaltıyı hazırlıyorlardı. Ihlamur pişmişti, yumurtalar haşlanmış, reçeller, ballar, zeytin, peynir her şey hazırdı. Kahvaltı neşeli bir şekilde edilmiş dışarı işi olanlar işe kızlarda evde ev işlerini yapmaya koyuldular. Bahçelerden ürünü yeni kaldırmışlardı, bu ay işleri olmazdı dinlenme zamanıydı.
Öğleden sonra olmuş her iş bitmiş di. Elif saate baktı Ömer’le buluşma saati gelmişdi. Kızlara ben gidiyorum anamı idare edin dedi. Kapıdan çıkıp gitti.
Bir yandan yürüyor bir yandan da ‘’sanki anam bilmiyor’’ diye düşündü. Anası biliyordu hem de her şeyi ama daha kendisine sormamışdı. Kardeşlerinden her şeyi öğreniyordur nasılsa diye aklından geçirerek buluşma yerine gitti. Ömer onu bekliyordu kiraz ağacının altında birbirilerine sarıldılar. Ağacın dibine oturdular sohbet etmeye başladılar. Ömer Elif’in dizine yatmış geleceklerinden evliliklerinden konuşuyorlardı.
Arkalarında biraz uzakta ki ceviz ağacın arkasından onlara bakan iki çift gözün gözün farkında değillerdi.
Arkası yarın
eray özgör sarıkaya
24.2.2012
YORUMLAR
ÜSTADIM HİKAYE GÜZEL OLMUŞ KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK...KUTLUYORUM BAŞARILAR DİLİYORUM...NOT: KIZIN ADI ELİF OLSUN SORMAYIN GİBİ KELİMELER OLMAMASI GEREKEN SÖZLER.AYRICA ENİŞTESİ ŞERF GİBİ SÖZLE HAKARET İÇERMEMELİ....ÇOK SEVDİĞİM İSİN TORUNUMA KOYARIM V.S KELENTİLER OLMAZ..BENCE ARKADAŞIM...MUHAKAK BİR EDİTÖRÜN OLACAK KİTAP HALİNE GETİRİKEN...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
SAYGILAR SELAMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
efendim hikayenizi ancak bu saatte okuma fırsatı buldum biraz geç oldu ama mazur görürsünüz diye düşünüyorum hikaye güzel olacağa benziyor bakalım ileriki günler neler getirip neler götürecek takipteyim güzel olacak saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
çok hoş bir hikaye...sevgili eray sende sami hocamı üzme be yaaaa....yinede bekliyoruz....saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
teşekkür ederim
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar ayşe ablacığım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Gerçek olması daha okunası kılıyor hikayeni canım. Hadi bakalım hayırlı olsun. Çok güzel başladın yeni seriye. Merakla bekleyeceğim. Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
okuduğun için teşekkür ederim sevgiler selamlar