- 1085 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sev Arkadaş.....
Hani hep diyoruz ya, “seni ölene kadar seveceğim”. Bu cümle bana her zaman yavan gelir, bir eksiklik var, ikinci bir tekil şahıs daha olmalı bu cümlede. Ya “seni sen ölene kadar seveceğim” ya da “seni ben ölene kadar seveceğim” denmeli bence. Ne gariptir ki bu cümleyi söyleyenler de, bu cümleye maruz kalanlar da çok anlamlı bir cümle imiş gibi kullanıp geçerler.
Bu aslında sevgiye zaman biçmektir. Oysaki sevmenin zamanı, süresi, yaşı olmaz. Gerçek sevgi küçücük bir yürekte mekân bulsa da zamana sığmaz. Neden her şeyin bir süresi olduğu düşünülür ki? Biz insanoğlu her şeyin illa bir sonu olduğunu düşünmek zorunda mıyız? Ya da sevmek için neden belirli bir süre ayırırız ki? Öldükten sonra sevemez miyiz? Ya da ölenler sevilmez diye bir kaide mi var? Sevmenin süresi mi var? Sabahı, akşamı mı var? Ya da Sevmek için ergen mi olmak lazım? Yaşlılar ya da çocuklar sevemez mi? Hani sevmenin yaşı yok diyorlardı…?
Bir de sınır koymuyor muyuz? Sanki herkes sadece bir kişiyi sevmek zorundaymış gibi. Kendi koyduğumuz bu sınırı aşmak bize yakışıyor da sanki diğerlerine yasak. Aslında zor ama muallâkta kalınmayan bir konu sevmek, bu konuda herkes keser gibi hep kendine yontar, hiç karşıya aynı olanakları sağlamayız nedense.
Öyle bir konu ki sevmek, dallanır budaklanır. Bin bir çeşit olur kendi arasında anne-baba sevgisi, evlat-torun sevgisi, vatan-bayrak sevgisi ve saire bunlar hemen herkesin ortak sevgileridir. Bir de kişisel sevgilerimiz var herkesin kendine özel sevdikleridir ki bunlar başkalarını ilgilendirmez. Bir de yar sevgisi var sevgi dediğimiz de aklımıza ilk gelen, gerçeğine zamanımızda ender rastlanan. Ya da adını şimdilerde aşk dediğimiz aylık, haftalık, günlük hatta saatlik sevgiler.
Bunların yanı sıra şiirlere, şarkılara ve destanlara konu olan ölesiye yaşanan sevdalar da yok değil. Ama günümüzde pek rağbet görmemesi insanoğlunun doyumsuzluğunu ortaya koyuyor. Sanki marifetmiş gibi sayıyı artırmaya çabalayanlar mı dersiniz, sayıyı artırdıkça kendinden gurur duyanlar mı dersiniz.
Hâlbuki sevmek kâinatın en saf duygusudur. Hakkı verilmese, kıymeti bilinmese de sevmenin, artık halk nazarında öcü muamelesi görse de, insanın başına acı ve belalardan çorap örse de, sevmek âlemlerin yaratılış sebebidir aslında. Her sevginin sonunda illaki ayrılık var düşüncesi ile sevgiye, aşka yaklaşmayanlar aslında sevemeyenlerdir. Zira tam anlamıyla seven kendini sevdiğinde kaybeder, onun bedeninde yok olur ve onun suretiyle yaşamını devam ettirir. Gerçek anlamda seven sevdiğini kendinde bulur ki bu da aradaki yılları, yolları ortadan kaldırır. İşte bu gerçek sevgilerin sonu olmadığını, gerçek sevgilerde ayrılık olmadığını gösterir.
“Ah be sevgi sen bu hallere de mi düşecektin, kirliler sepetinde yığılmış çamaşır gibisin arada temiz bulmak imkânsıza yakın bir şey ”
Bir de hazine muamelesi yapanlar yok mu sevgiye, içinde mantık arayanlar, mutluluk arayanlar, menfaat arayanlar, umut bağlayanlar. Sevgisine karşılık bekleyenler, sevdiği kadar sevilmek isteyenler. Umduğunu bulamayıp düşman kesilenler de yok değil. Herkes hakkıyla sevmeden sevgiden bir şeyler bekler, sevgiyi kendilerinde şekillendirmeye çabalar bu yüzden hiç kimse bir başkasının sevgisine gerçek sevgi gözüyle bakmaz. “sevgi dediğin benimki gibi olur” mantığı hemen herkeste mevcuttur. Sevgisini gösteremeyenler sevmemekle suçlanırken, yapmacık sevgi gösterisi veya pahalı bir hediye daha makbul sayılır.
Hâlbuki herkes bir başka sever,
Kiminin yüreğinde kor olur, kimin gözünde yaş.
Bazıları için bir tel saç, bazıları için gece rüya gündüz düş olur.
Sevgi duyguların ve hislerin anasıdır; bütün duygular sevgiyle beslenir, mutsuzluk sevdiğine kavuşamamak, acı ise sevdiğini kaybetmekle başlar. Keza özlemek, düşlemek, korkmak, kıskanmak ve sevinmek gibi birçok hissin kaynağı sevgidir. Öyle olmayacak hallere sebep olur ki, umulmadık kişilere akıl almaz işler yaptıran sevgidir. Düşününce her şeyin temelinde sevgi vardır. Her şeyin başı sağlık sözü halk arasında yaygın olup doğruluğu sorgulanmasa da değil gibi geliyor bana. Belki de ben yanlış düşünüyorum, çünkü bence her şeyin başı sevgidir. Yokluğudur bütün kötülüklere, olumsuzluklara sebep. Sevgisiz bir yaşam ya da sevgisiz bir dünya düşünün ne kadar yaşanabilir ki…
Düşünün dünyanın paha biçilemez en kıymetli hissine istediğiniz takdirde ücretsiz sahip olabiliyorsunuz. Çünkü diğer canlılardan farklı olarak insana doğuştan bahşedilen bir sevme organı var. Sevin ne kadar severseniz sevginiz o kadar çoğalır biter diye sevginizi kullanırken cimrilik etmeyin. Yaratandan ötürü yaratılan her varlığı sevin. Diğer taraftan ne kadar çok severseniz sevin sevildiğinizden hiçbir zaman emin olamayacağınızdan her zaman bir çelişki yaşabilirsiniz. Ama bu çelişkiye düşmemeniz için de bir çözüm yolu var elbette. Hiçbir zaman “ acaba ne kadar seviliyorum” diye düşünmemek. Seviyorsanız sadece sevginize sahip çıkın, asla sevginizi kıyaslamayın ve sevginize hiçbir zaman bedel biçmeyin. Hele sevgide seviye hiç aramayın, hani filmlere konu olur ya, zengin kız fakir erkek ya da tam tersi. Komik, filmlerde olur ancak ve kaldı mı öyle sevgiler? Demeyin başınıza gelmeden bilemezsiniz. Sevgi bu sağı solu belli olmaz, yaşına başına bakmaz, dil, din, ırk ve sınıf ayrımı yapmaz. Demiştim ya olmayacak insana olmayacak işler yaptırır. Bir bakmışsınız olmadık kişiye âşık olmuşsunuz. Olamaz mı? Ya da hiç beklemediğiniz birisi size ilan-ı aşk yaparsa şaşırmayın…
Sevgiden bahsediyoruz…
Bakalım çok değerli büyüğüm Şair ve yazar Mustafa Yılmaz ağabeyimiz sevmek hakkında neler düşünüyor…
Ne kadar çok seversen o kadar çok acı çekersin sevgide…
Ne kadar çok seversen o kadar çok özlersin…
Özledikçe ölmek istersin…
Ama
ölemezsin…
Beklersin… Kuytuları, sabahı çok uzak gecelerde…
Yıllardır yargılarım kendimi kendimle…
Bu acıları yaşamamda ne kadar suçluyum…
Sevmek acı demektir...
Ezilmek, kırılmak, dökülmek, sinmek, silinmek, silememek ve sonu girdap, sonu uçurum belki de düşmek, ama sevmektir koşmak, sevmektir yorulmak,
sevmektir unutulmanın parantezi veya kayboluşların açılımı veya can sıkıntısıdır veya sadece aldanmaktır sevginin mavi olmayan siyah gözlükle görüntüsü...
Sevgi Erzincana giden bir otobüsün arka camından bakmaktır, bekleyenlere el sallamaktır uğurlayanların gözyaşlarını görmemektir...
Sevgi bir kılıcın üstünde yürürken sevdiğine tutunmaktır...
Veya cam kırıklarını tabanlarından çıkarırken tutunduğun kişidir... Kaldıysa eğer bu dünyada...
Dahası mı arkası yarında...
Çoğu zaman sevdim dediğinin bir parçası gibi hissedersin kendini, bu anlarda işte tüm benliğinle bağlı kalırsın sevdiğine, vız gelir yokluklar, vız gelir yaşamın hüzün kareleri...
Mustafa Yılmaz...& Adem Yıldırım (gizemli mavi) anısına...
25.12.2011 Erzincan
Adem Yıldırım
YORUMLAR
"SENİ SEVECEĞİM"...ne zamana kadar seveceksin? "sen"/"ben" sabah uyanıncaya kadar, "sen"/"ben" ölünceye kadar..."seveceğim" diyerek fiili 1.tekil şahsa ("ben"e) göre çekimlemişim,bana ne "sen"den. Sözü nasıl ki, SENİ ANAM ÖLÜNCEYE KADAR SEVECEĞİM, şeklinde kullanırken "anam" ı belirtiyorsam, sen ölünceye kadar, ise "sen"i de belirtirim.Yok belirtmediysem fiilin çekiminden anlarım ki, bu "ben" im.Bilmem anlatabildim mi?...::) (Aslında edebiyat öğretmeni olmalıydım, ama ah o ebeveynim ah...) SAYGIYLA
gizemli__mavi
Kemnur
Çoğu zaman sevdim dediğinin bir parçası gibi hissedersin kendini, bu anlarda işte tüm benliğinle bağlı kalırsın sevdiğine, vız gelir yokluklar, vız gelir yaşamın hüzün kareleri...
gizemli__mavi
Selam ve saygılarımla...
Sevgi duyguların ve hislerin anasıdır; bütün duygular sevgiyle beslenir, mutsuzluk sevdiğine kavuşamamak, acı ise sevdiğini kaybetmekle başlar. Keza özlemek, düşlemek, korkmak, kıskanmak ve sevinmek gibi birçok hissin kaynağı sevgidir. Öyle olmayacak hallere sebep olur ki, umulmadık kişilere akıl almaz işler yaptıran sevgidir. çok güzel bir anlatım olmuş yüreğinize sağlık bir solukta okuma fırsatım oldu sıkılmadan sevgilerimle Bogazın kıyısından slm
gizemli__mavi
Selam ve saygılarımla...