- 10309 Okunma
- 48 Yorum
- 0 Beğeni
"Sinan Yağmur / Aşk'a Yolculuk / Veysel Karâni" Kitabına Önsöz'üm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Geçmişin paha biçilmez hazinelerinin dehlizlerinde bekler bizi, bazı yaşam hikâyeleri…
Kutsal bir emanet gibi, hak eden sahiplerini bekler, karanlıktan bitap düşmüş yüreklere bir nur aydınlığı sunabilmek için. Peygamber, sahabeler ve velilerdir inancın ruhumuzu arındıran güzergâhlarında bizi karşılayacak olan asıl hikâyeler. Yaratılışın sır makamını döşeyen her değerli taş, bu öykülerden alacağımız feyz ile işlenir ruhumuzun göğüne. İşlenen ruh, yüreğin aşk dergâhında harmanlanır. Hamdır bu yolculuğun seferindeki iç sesimiz… Ve pişmeye hazırım diyenindir; ölüm ile yaşam arasındaki aynanın yoldaşlığına hemhal olmak!
Bir aşk yolcusuydu o. İslam dünyasında anne sevgisinin büyüklüğüyle anlamlandırılmış bir büyük veliydi. Yemen’in Karen köyünde doğan Veysel Karânî ilk adıyla Üveys-i Karânî...
Peygamber efendimize duyduğu aşk onu Allah yolunda yâr yapan teslimiyetti. Aşkının kundağında ateşten gemiler yüzdüren bir “Sırat-ı müstakim” yolcusuydu. Hasta ve yaşlı annesine hayırlı bir evlat olabilme çabası en sevgiliyi görememenin bedeliydi. Anne sevgisinin kutsallığını soluğunda taşıyan tevekkül sahibi bir garip âşıktı.
Aşk; onu görmeden gözlerine coşkunun darağacını kurup, sessizliğe cennet büyütmekti.
Aşk; genzinde bir hasreti, çiğneye çiğneye açlığın dergâhına, tok hıçkırıklarla biriktirmekti.
Aşk; teslimiyetin çengeline közünden iğneler batıran huzura, sadakat beslemekti…
Veysel Karânî hazretleri, Yemen’de deve güderek geçimini sürdürür annesi ve kendinin rızkını çobanlıkla karşılardı. Güttüğü develer için ücret konuşmaz ne verirlerse onu alırdı… Ki aldığı paranın çoğunu sadaka olarak fakirlere verir ve annesinin ihtiyaçları için harcardı. Bu tok tavrı, onun yüreğindeki kubbeyi arş ile buluşturacak menzildi aslında. Peki, kendi ihtiyaçları?
İhtiyacı yoktu ki!
Tek ihtiyacı ibadet için sağlıktı. Tek ihtiyacı Allah yolunda sükûtunun perçemine sürdüğü inancı ile o büyük güne eksiksiz hazırlıktı…
Allah’a kulluğunda öyle bir dereceye yükseldi ki, ibret kalesini oluşturan adımların sahibi oldu. Yalnızlığın kalabalık gizemine karışıp kabuğundaki yaratılış manasında çoğalttı, peygambere olan o deruni aşkını. Peygamber Efendimizi defalarca görmek istese de annesinin kendisine bakacak kimse olmadığı için ona izin verememesi, en sevgiliyi görememesine neden olmuştu. Ömrü boyunca onun nur yüzüne yüreği ile bakmayı arzularken anne hakkının verdiği hesap ile karşı karşıya olması, onun için en büyük imtihanlardan biriydi belki de. Veysel Karânî’nin bizlere kadar gelen en önemli kişilik özelliği, Peygamber Efendimize olan aşkı, Yaratan’a karşı ibadetlerinin her şart ve ortamda devamlılığı ve elbette ki annesine karşı gösterdiği şartsız saygı ve sevgidir.
Alnını yıkayan güneşin gözlerinde Allah zikrini dudaklarından eksik etmeyen ruhu, çöl sıcağında gönlüne ırmak olup akardı. Tevazu taşkını hayatına kimsenin düşünemeyeceği aşkın zenginliğini katmıştı o. Adına şükür denilen ve yaratılırken herkese verilip çoğu insanca unutulan bir duyguydu. Şükrün asaletine vasıl olan yüreği, yaşamını sadeliğin inanç perdesinde devam ettirmesine vesile oluyordu. İnsanların gölgeli, kıraç bakışlarına aldırmadan nefesinin tohumlarını ekiyordu peygamber aşkına. Aslında yalnızlığı gönüllü seçen ruhunun pencerelerindeki asıl özet o denli coşkuluydu ki! Çölün tozunu şahlandıran rüzgâr bile Veysel Karanî’nin secdedeki teslimiyetine bakar kırardı kendi kanatlarını usul usul!…
Allah-u Teâlâ’dan her zaman agâh olan yüreği, yaşamı boyunca attığı her adımın pusulası oldu. Yıldızlar, onun Allah yoluna kapanan dizlerini öperdi her gece. Güneş, göğün yağmur bulutlarına fısıltılar yollayıp çöl sıcağının kıraç zülfünü ondan uzak tutmaya çalışırdı. Ay, kendine sakladığı ışığı onun gözlerine sağar, bu kutsal hizmetin elçisi olmak isterdi sessizce. Yer, gök onun soluğuna vâsıl olmuşken insanlar ona divane gözüyle bakarlardı!... Kendini halktan soyutlayan Veysel Karânî, onların ona divane gözü ile bakmasına aldırmadan gece ve gündüzünü ibadet ile geçirirdi. Seher vaktinin kâinatın sahibine zikirler çoğaltan ânına dek ibadetini yapar, sonra uykunun kirpiğini hapseden mecburiyetine teslim olurdu sessizce.
Ey anne sevgisinin teslimiyetinde Peygamberini göremeden yâr yolunda kimsesizliğini emziren veli!...
Sen zikrinin ışığında, derinliğinin kuyusunu aşkın kutsal rengiyle doldururken; geçmişte de şimdi de sığ düşüncelerini nefsine kurban edenler, çorak coğrafyalarında iman dağlarını yakıyorlar, tek tek!...
Mehtap ALTAN
Şubat/2012
Not: Sayın Sinan Yağmur’un yeni çıkan kitabı "Aşk’a Yolculuk / Veysel Karâni" ye naçizane Önsöz’ümdür...
Bu güzelliğe vesile olmamı sağladığı için ona sonsuz teşekkürlerimle...
YORUMLAR
Bir aşk yolcusuydu o. İslam dünyasında anne sevgisinin büyüklüğüyle anlamlandırılmış bir büyük veliydi. Yemen’in Karen köyünde doğan Veysel Karânî ilk adıyla Üveys-i Karânî...
Anneye olan saygı ama bir yandan da Rasulullah'a sav duyulan özlem, sevgi....Öyle bir sevgi ki ruhaniyet yolu ile Rasulullah sav maneviyatta haberdar oluyor Veysel Karani hz'lerinin varlığından ve ashaptan ölmeden önce gidip onun duasını almalarını tavsiye ediyor....
İşte gerçek aşk...İşte gerçek sevgi...
Rabbim o aşkı bizlere de nasip etsin....
Çok güzel yazmışsınız Mehtap hanım...Yüreğinize sağlık.......
En kısa zamanda bu kitabı alacağım mesela yarın...
Çok güzeldi emeğiniz için sizi kutlarım
tebrik ve teşekkür ederim...
Noyan Safi Sel
KUTLARIM HAYATIM
VE heyecanımı anlatayım izin verirsen.
Bu kitabı alıp kenara koymuştum, şu ara okuyamayacağım için. Şimdi şiirinden yazılarına bakayım derken gördüm bu sayfayı ve kitabı aldım elime, baktım baktım, ismine rastlayamayınca üzüldüm. :((
Nefis olmuş, bir kez daha okuyacağım, hızla okudum şimdi. Kitaptan okurum düşüncesi ile, ama şahane gözüküyor.
Tebrik ediyorum, maşallah diyorum. İnşallah daha nicelerine canım benim.
“Nun Ve’l Kalem”
Önce söz vardı. Söz verildi kalemin ucunda ruhlar üflenirken. Söz yaratılışa bir ahde vefa kavliydi. Kandan mürekkepler damıttık yüreğimize aşkın her bir harfi uçuşurken gök kubbede. Kuytulardaydı mana, kuyulardaydı Yusuf. Melal oldu, boynu bükük kelimeler. Sustu şair kelamlar. Kelamın önü de arkası da bekledi vaktin kuşanmışlarını. Önsöz ile merhaba dedi üşüyen harfler titrek hecelerine. Önsöz. Söz vermek, söze biatin mukaddimesini aralamaktı.
“Önsöz”ler, yüreklere bir hoş geldin karşılamasıdır. Samimiyet tüten, asudelik üfleyen bir yazı rengi ile: Hoş geldin. Az sonra başlayacak olan koyu bir muhabbetin ilk adımlarıdır gönle kabul edilen cümlelerin. Elimize aldığımız her kitabın yazarının yüreğindeki düşler gezintisinde konuk olabilmektir. Böylece ayaküstü kısa bir hal hatır sormadan sonra has odalara, misafirine hazırlanmış koltuklara oturmaya davet edilmektir önsöz yazıları.
Yüreğindeki narin bir bakışla kalemi güzel sözler söylemekle içimin sesine yankı olan Mehtap ALTAN hanımefendiye, araladığı kapıların “Gök kubbe altında hoş bir sadâ” ya açılmasından dolayı “melâli anlayan” aşina kalemine, “fazilet sözcük değildir, özün özüdür “dedirten vefasına teşekkürlerimle.
Mehtap ALTAN
Sadece asıl ben teşekkür ederim demek kalır geriye...
Saygımla...
Gerçekten yüreğine sağlık.Enfes bir önsöz olmuş.Veysel Kaanı'yi böylesi güzel ve özetle anlatmak herkesin harcı olmasa gerek.Elleriniz her daim kalem tutsun ve bizlere daha nice güzel önsözler,şiirler ve yazılar yazsın!!! SEVGİLER...
Mehtap ALTAN
Bunlar ne güzel ve bereketli dilekler...
Teşekkür ederim...
Şiir Cadısı
Önsözünüzü okumakla kalmadım. Yorumcuların, altında isim yazmalıydı düşüncelerine verdiğiniz cevaplarla, önsözün içeriğini de sizde yaşadım. Yaşamıyor olsaydınız bu denli yüreklerde akşedemezdiniz. Varsın isminiz olmasın öyle bir duruş sergilemişsiniz ki, sizi terbik ediyorum.
Çok hoş ve keyif dolu dakikalar.
Selam ve sevgiler.
Mehtap ALTAN
Aşk, inanmanın bağrına hiç hesapsız yüreğini yaslamaktır...
Ben edebiyata aşık yüreğimi edebiyatın topraklarına hiç hesapsız koydum....
Bu Önsöz'ü kalemimden buralara aktarırken yazmadım aslında yaşadım!...
Düşünceleriniz değerliydi teşekkür ederim...
Üveys, aşkına aşık olduğum aşık..
Üveys,maşukuna aşık olduğum aşık..
Ne güzelsin.. Ne güzel yazmışsın, güzeli..
Ancak bir aşık onu böyle anlatabilirdi..
Var ol..
Mehtap ALTAN
Çok teşekkür ederim Sevgili Dilek...
Kitabı hazırlayandan da, ön sözü böylesine müthiş duyarlılıkla ve içten bir imani noktai nazarla yazan kaleminizi saygıyla kutlarım; yazıyı okuyunca hiç bir şey eklemeden Allah razı olsun demek geldi içimden, çünkü böylesine nefis bir anlatıma fazladan bir şey eklenmez, ancak okunur ve nasiplenilir diye de ayrıca düşünmekteyim...
Saygılarımla...
Mehtap ALTAN
Sevgili Mehtap, Sinan Yağmur'u kıskanmadım desem yalan olmaz. Herkesin kitabına böyle güzel bir önsözü kısmet olmaz. Çok güzel. Yürekten tebrik ediyorum.
Ayrıca; Yahya Beye de katılıyorum. Benim okuduğum birçok kitapta da önsözü yazan yazarın adı var. Bence isminiz olmalıydı:(
Hayırlı olsun, sevgilerimle CAN...
Mehtap ALTAN
baş tacı edilesi bir çalışma... ziyadesiyle nemalandık ihya olduk sevgili Mehtap..
tebrik ve takdir ediyorum fevkalade güzel bu çalışmanı...
başarı yolun hep açık ve aydınlık olsun
Mehtap ALTAN
Bu biraz bencilce mi oldu ki...:)
Çok teşekkür ederim Sevgili Murat ...
Bir deyim vardır bilirsiniz, “bir koltuğa iki karpuz sığdırmak”
Küçükken bu deyimi bir başka anlardım, bir başka dediğim farklı bir mana yüklerdim. Pencerenin dibindeki tekli koltuğa bakardım, zaten başka da koltuk yoktu evde. Şimdiki gibi öyle takım, grup nerdee.
[Nerdee derken biz de yoktu anlamında Onu da komşumuz rahmetli Cevahir teyze vermişti valideye.:-) ]
Uzatmayayım efendim, bir koltuğa bakar bir de peder beyin getirdiği karpuza bakar ne alaka derdim içimden. “Bırak ikiyi, bu koltuk bir el arabası koltuk alır yahu”
Şiirdi, düz yazıydı, röportajdı (bunları biliyoruz, ya bilmediklerimiz) derken bir koltuğa tabiri caizse bir el arabası karpuzu sığdırıyorsunuz.
Teşbihte hata olmazmış, ben karpuz dediysem de siz yarpuz dediğimi farz ediniz, son dört harflerinin kafiyesi hatırına.
Bu “önsöz” de aralarında gelincik çiçeği gibi olmuş. Ne güzel
Bir pot kırarım neyin, sadece tebrik edip gidecektim, çenem düştü gene :-)
Tebrikler, saygılar, selamlar
Ağyar tarafından 2/25/2012 7:59:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Değerli düşünceleriniz için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...
Mehtap ALTAN
Sanırım bu yüzdendir kalemine hüzün bulaşmışların onurlu ve güçlü duruşu...
Teşekkürler efendim...
Evet evet, imza olmalıydı :mı ? desem acaba..Yazarın bir bildiği vardır elbet..
Emeği ve kalemi kutluyorum..
Saygımla.
Mehtap ALTAN
Sn: Altan kitap için önsöz hazırlamak kitaba nüfuz edip yazarın edebi duruşuna bahsedip okura kapı aralamaktır.Okura işaret lehvası niteliğini taşır bu bağlamda değerlendirmek gerekir.Kitaba yazılan önsöz-ün bu özelliklerinin taşıması gerektiğini düşünerek,ve yazının altında isimin geçmesi gerektiğini savunan kişilerdenim bu önsöz kim ve hangi eser için hazırlansa da yazanın adının kitapta geçmesi gerekir.
Akşam yazıyı okudum ve dağıtımda olduğunu yazıdan öğrendim.Her cumartesi yaptığım gibi kitapçıma uğradım.Kitabı sordum ilk anda yok dedi ama,sonra çıkarıp verdiler ben dün cam üzerinde okuduğum metni kitabında okumak bana daha reel geldi fakat bir de hayal kırıklığı ''önsöz-ün altında isminizden esame yoktu,Teşekkür bölümüne baktım orada da bahsi geçmiyordu.Benim okuduğum bütün kitaplar da önsöz-ü başkası yazmış ise mutlaka adı geçmişti ama bu kitapta sizin isminize yer vermemişti bunu doğru bulmadım.
Her ne şart altında olursa olsun, o önsöz'ün altında Mehtap ALTAN /Niğde/2012 gibi bir imza olmalıydı.
Bunu görünce, açık ve net olarak kitabı almaktan vazgeçtim !
Belki adının önünde prof.. vs yok belki edebiyat dünyasının belirteçlerinden değilsin ama yinede böylesi bir kitaba katkı sağladınsa ismin geçmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Bunun yayınevi veya yazarın tercihi olarak düşünmek istemiyorum sonraki basımlarda düzeltilmesi umuyorum.
Edebiyat hayatında başarılar.
Yahya İncik tarafından 2/25/2012 2:42:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Sinan Yağmur'un diğer kitaplarına da bakarsanız Önsöz yazılarında isim yoktur...
Dolayısıyla bu yazarın tarzı ve tercihi ile alakalı... Sadece bu kitap da önsöz yazanın ismi olmasaydı belki alınganlık gösterebilirdim ama yazarın standartları vardır o da böyle olmasını istiyor sanırım...
Altında ismim olmasa da o yazının benim olduğunu yazılarımı bilenler bildiğine göre aslolanın edebi duruştaki özgünlük olduğu değil midir... Ben de o duruşumu imzaladığımı biliyorum...
Siz kitabı alın emin olun pişman olmayacaksın...
Değerli düşünceleriniz için teşekkür ediyorum...
Yahya İncik
Mehtap ALTAN
Siz gerçek olan bir konunun düşünce paylaşımında bulundunuz ben de şahsi düşüncemi belirttim...
Başarı dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum ...
Mehtap ALTAN
Olağanüstü bir hüner... Kaleminiz cama konmuş bir avuç buğu gibi. Bazen o kadar romantik, hassas ve narin dokunuyorsunuz ki... Tebriklerim yürekten.
Mehtap ALTAN
kalemimin buğusu silinmez inşaallah...
düşünceleriniz benim için değerliydi ve yazılarınızı özlediğimi/zi de belirteyim buradan...
sevgiyle...
Bala banan kaleminiz daim yazsın diliyorum efendim !..
'' Anamız , babamız sana kurban olsun !.. Canımız da , ruhumuz da sana fedadır Ya Resulallah ! '' derken o gökteki yıldızlar ; '' Rahmanın kokusu bize Yemen'den gelir '' buyuran Aşk Peygamberinin gönül pusulasının ibresini kendisine çevirten o kutlu veliler serdarının , O'nunla görüşememesinin sebebi olarak '' annesinin öğüdünden çıkmaması '' , ne hoş bir perde , ne hoş bir cilve olsa gerek ... Değil mi efendim ?..
Ruhumuza hamle yaptıran çok kıymetli çalışmanızı tebrikler ediyor , en kalbi selam ve saygılarımı bırakıyorum tertemiz sayfanıza ...
Mehtap ALTAN
Kitap kocaman bir deryayı sunuyor bize ...
Çok çok teşekkür ederim...
Daha önce "tebrizli şems" ve "Mevlanayı" okumuştum Sinan Yağmur durmadı "Kimya Hatunu" da yazdı, şimdi " Veysel karani" desenize hacı bayram sırada... Ben okuduğum kitaplarını beğenmiştim ama bir şeyler eksik diye düşünüyordum onuda şimdi anladım önsöz eksikmiş. Veysel Karaniyi daha zevkle okurum sanırım. Tabi bu latife.
"Ey anne sevgisinin teslimiyetinde Peygamberini göremeden yâr yolunda kimsesizliğini emziren veli!... "
Güzel bir önsöz olmuş bence de, kitap nasıl ele almış konuyu nasıl anlatmış onu okuyunca anlayacağız ama bu önsöz Veysel karani hakkında oldukça güzel bir anlatım olmuş.
Kolay olmaz tanınmış önemli temsiliyetleri olan kişileri anlatmak, hele sözleri, yazıları, anlatıları bu denli güzel olan bir veliyi anlatmak daha da zor neler çektiğinizi anlıyorum yazarken bazı yerlerde bu tedirginliği gördüm.
" Veysel Karânî’nin bizlere kadar gelen en önemli kişilik özelliği" mesela burada "eysel Karânî hazretleri, Yemen’de deve güderek geçimini sürdürür annesi ve kendinin rızkını çobanlıkla karşılardı"
Genel olarak çok güzel bir yazı güzel bir anlatım ve önsöz. Tebrik ederim sayın Altan, siz hep yanımızdasınız bizde sizin...
Ali Sevimli tarafından 2/25/2012 10:58:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Ben de Önsöz'üm ile bir ırmak olup akmak istedim...
Düşünceleriniz için teşekkürler Sevgili Ali Sevimli...
Hayranlığı aşan
ürküten bir haz..
Mehtap Altan ile aynı sitedeyim
örnek alınası bir hissisiyat
dahası onu okumak şans..
Sinan Yağmur kitaplarından
Benim annem bir Melek kitabını okumuştum
en kısa zamanda
"Aşk’a Yolculuk '' okunmalı..
Takdirlerimle
Mehtap ALTAN
Heyecan ve içimizdeki amatörlük inancı olmalı ki hep iyiye en iyiye diyebilmeliyiz...
Çok değerli düşüncelerin için teşekkür ederim Sevgili Nilgün Arıkan...
Sevgili Mehtap ALTAN...
Kime teşekkür edeceğimi kestiremiyorum.
Bu kitabı yazdığı için Sinan YAĞMUR beyefendiye mi,
ÖNSÖZ'ünü yazma şerefine nail olduğun için sana mı?
Her ikinize de tüm Edebiyat Defteri şair ve/veya yazarları huzurunda teşekkür ediyorum...
Kimbilir bu sitede daha ne güzelliklere şahit olacağız !
Kimbilir...
Tebrikler...
Mehtap ALTAN
Dolayısıyla her başarımda bir payı olacak bir çatı burası...
Biz teşekkür edelim Sevgili Seçil kim almak isterse alsın üzerine...
Alllaha,Hayata, Sinan Yağmur'a, Defterime , burada bana umut veren güç veren dostlarıma ve kendime:) herkese teşekkürlerrr...
Öyle güzel ki yüreğin
ve öyle güzelsin ki yüreğinle...
Önsözlerin devamını ki Oflu hocamızın dediği gibi, kitabı gölgede bırakacağından korkarım bu güzellik ile..
Dedim ya
öyle güzel ki yüreğin
ve öyle güzelsin ki yüreğinle...
Öptüm sevgi ve de saygı ile..
Mehtap ALTAN
Ama kitabı okuyunca asıl derinliği ve zenginliği göreceksiniz can nâr...
Ayrıca güzeli görendir asıl güzel olan ...
Teşekkür ederimmm...
Nar-ı Çiçek
sevgimle sevgili Mehtap.
Mehtap ALTAN
Hadi bakalım :)
Kesinlikle çok etkileyici bir önsöz.
Bir şeyleri böyle anlatabilmek için ona inanmak, çokca sevgi duymak gerek. Ve Veysel Karani hepimizin gönlünde yerini almış, peygamber aşkını iliklerine kadar hissetmiş yüce bir veli..
Tebrik ederim bu güzel önsözü ve onun bulunduğu kitabı..
Başarıların daim olsun Mehtap şairem..
Sevgilerimle
Mehtap ALTAN
Veysel Karâni'nin Siirt Baykan'daki türbesini birkaç defa ziyaret etme şansım olmuştu...
O yıllarda hiç aklıma gelmezdi o veli'ye böyle bir seslenişte bulunacağım...
Ki en çok da Sayın Sinan Yağmur'a bunun için mimnnetarım vesile olduğu için...
Akıcı ve güzel betimlemeler buldum, sayfanızda. Veysel Karani hazretlerini, tekrardan bize hatırlattınız. Gerek hayatıyla, gerekse davranışlarıyla.. Günün yazısı seçtim kendime. Saygılarımla
Mehtap ALTAN
Kitabın içine girin inanın çölde kalıp onunla ağlayıp onunla gerçek aşk'a yolculuk etmek isteyeceksiniz...
Teşekkürler...
Mehtap ALTAN
Ve elbette ki aminnn diyorum...
Yüreğimi diken diken eden bir yazıydı...Bizlere aşkın, kalemdeki en güzel hallerini tattıran değerli bir gönlün, karanlığımızda "Mehtap" laşan yüzüne teşekkürlerimi bir borç bilirim...
Mehtap ALTAN
Ben teşekkür ederim düşünceleriniz için...
Mehtap ALTAN
Ben de bu çalışmamdaki başkalığı emin olun yazarın bana kattığı anlamda kazandım ...
Teşekkürler...
Mehtap ALTAN
Yazarın diğer kitaplarını okumadım.Fakat bu kitabını okumak için böyle anlamlı ve güzel sebeplerin biraraya gelmesi, onu muhtemelen ilk okuyacağım kitap haline getiriyor.Önsözünden başlayarak inşallah çok istifadeli bir okuma olacağına inanıyorum.
Tebrik ve içten selamlarımla..
Mehtap ALTAN
Ki emin olun kitaplarını okuduktan sonra iyi ki diyeceğiniz tarifsiz bir hazine o...
Teşekkürler efendim...
Evet, bu kitabı okumadım, okumaya zaman olur mu onuda şimdiden söylemem zor. Ama,Veysel Karani ile ilgili özellikle Tasavvuf konusunda ki okumalarım sırasında sık rastladığım isimlerdendi, biyografisiyle birlik pek çok hallerine vakıf olduğum biri, yani bana yaban değil. Bunu fırsat bilerek burada şunu söylemeliyim; çağımızın sevme arzusunun yokluğundan çok bel ki, nasıl sevebileceğini bilememe..Allah nasıl sevilir ? Peygamber nasıl sevilir ? Bir insan, hayvan, nebat nasıl sevilir ? Bunun şekli ve mahiyetiyle ilgili bağlantılarımız kopuk. Samimiyet ipimiz kopmuş ! Bu bağdan yoksun olunca, bir sevgi ve nefret skalası oluşturamıyoruz. San ki kendimizden aşağıda (sonra gelenler anlamında) kabul ettiklerimize olan sevgimiz kendiliğinden oluşuyormuş gibi sanıyoruz. Hangi çocuğumuzu ne kadar sevmemizi tayin kendiliğinden boşalır kabdan kaba..En çok son çocuğunuzu sevdiğinizi sanırsınız, bir bakarsınız arkadan gelen parsayı alıp götürmüş, farkında bile olmazsınız..Bu böyledir de bizden yukarıda olanları nasıl seveceğiz, bu san ki kendiliğinden olmuyor ve yol ve yöntem gerekiyor. İşte tam da bu noktada bu kılavuz insanlara gerek duyuyoruz, yahut duymammız gerekir. Bu anlamda özellikle ben Yunus'a dikkat ederim hep. Yunus'un bu anlamda sevgi skalası ve sıralaması müthiştir.. onda her şey mecz halindedir, aynı zamanda da biribirine asla karışmaz. Her şey yerli yerindedir. Bu anlamda Peygamber sevgisine numune teşkil edecek adam da Vetsel KARANİ'dir şüphesiz.
Yazınızı çok güzel buldum Mehtap hanım; minicik sitemim var; bir iki küçük menkıbe de sıkıştırsanız fena olmazmış, ne dersiniz ?
Emeğiniz için teşekkürler..Selam,saygı...
hyazici58 tarafından 2/24/2012 1:36:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Çok değerli düşünceleriniz için ayrıca teşekkür ediyorum....
güzelliği.... önsöz yazınla zirvelere taşımızsın usta...nasip olur bir kitap çıkarabilirsekki....çok zor önsözü sana yaz diye istekde bulunacağım...saygılar sevgiler
Mehtap ALTAN
Ayrıca teşekkür ediyorum...
Mehtap ALTAN
...
Geçmiş, evet geçmişinde ne izler vardır dünyanın. Belki on dört, belki on beş milyondur yaşayan bir kahır, bir acı! İnsan ne yapsa, ne etse, mazinin koridorlarında dolaşmaktan usanmıyor; eskiyi, eskiye ulaşamayacağı için hep seviyor.
Sonra, sonrası bilindik şeyler! Kutsal emanetler, kutsal insanlar da, kutsal insanlar tarafından işlenmeli, korunmalı ve bezenmelidir. Yüreklere karanlıklar dolmuşken, tembellik cihetinden insanlar dumura uğramış ve uğratılmışken, ne kadar da lazım geliyor aydınlanmak, ruha ney gibi üflenecek nasihatlerle beslenmek ve ardı sıra izlere gülümsemek, ölüme dahi 'hoş geldin' demek! Hani o kutsal makamından, en kutsalına yolculuk olacak diye belki de!
Sahabelerin göz nuru olan bir Veys, Veys ki; Veysel-i Karani! Üveys olması bir canın, Üveysî tarz ile muhabbet duyması aşığına. Peygamberi görmeden, aşığını görmeden, o aşkla ile yanma ve aydınlığı sadece orada bulma. Asıl menkıbeler, hikâyeler o devir de; o nurlu cemiyet içinde, asr-ı saadet içinde! Yaradılışın doğasına ve iman haletine hiç itirazsız bağlanan muhacir ahlakı ve ensar şefkati ile beraber bir milletin yoğrulması, Arap kavminin en güzel insanlarının imanı sacayağı yapıp, dosdoğru yolda, Peygamber yolunda, Muhammedi hal ve hareketle bir devri yaşatması. İşte bu devir de kime rast gelirsek gelelim, kimin kapısını çalarsak çalalım, hep dünyalara bedel timsaller, örnekler, yaşantılar mevcut.
Bir yanda sancak ile 'Allah' diye bağıran Abdullahlar, Caferler, Ubeydler, bir yanda nuruyla Tebliğ mesleğinde irşad vazifesini gören Musablar, Abbaslar, Talhalar; diğer bir yanda burçları yıldızların üstüne dikmiş; insanlığın en hayırlılarından Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler... Kadın sahabiler; Ümmü Eyyemler, Aişeler, Hafsalar, Zeynepler, Fatımalar... Hepsi aynı aşk ile yanmışlardı, aynı güzelliğin etrafında, dünyanın manasını bulmuşlardı, feraha ermişlerdi. Bazen oluyor merak ediyorum, acaba onlarda kendi kendilerine 'Ne kadar da boş bir hayat, nasıl bir düzen?' diyorlar mıydı? Yoksa inançlarının sağlamlıkları gereği, yeise düşmeden, Allah'a olan bağlılıklarını sürdürüyorlar mıydı? Evet, cevabı zaten soruda!
Aşk nedir? Aşk, hani kitap kitap, sayfa sayfa manası deşilmiş, tensel anaforlarda sıkıştırılmış, hani rüzgâr gibi gelip geçen hayatlarda tutunmak için sıraya girilmiş bayraklar, hani öldüren, efkarlandıran şey; aşk hani! Aşk öyle ki, görmeyene, görülmeyene, belki de hiç görülmeyecek olana ittiba edip, onun dediklerine uymak değil mi? Veysel Karani diyoruz cümle cümle, hani o konuda bu örneklerin en parlaklarından ve daha nicesi var! Dağdaki bir çobanın göremediği Rabbine, hani en saf bir şekilde 'Allahım, gurbanım, sen beni yaratmışsın. Yahu şu koyunlara akıl ver, ver de beni daha fazla yormasınlar e mi? Sen ki şu dünyanın sahibisin, şu zavallı kuluna da yardımcı ol, beni kurtlardan, eşkıyalardan koru güzel yaratıcım' deyişi gibi bağlanıp, aşkla; aşkın o iniltiyle buğulanmış sesinde kalakalmak ve daha nicesine şahit olurken, yoldaşlığını meleklerin yaptığı en güzel tarik de, yolda; Peygamber ruhuyla hemhal olup; dolup dolup; feyz-i hakikat ile O'nun dergâhına işlenmek, çıkmamak; çıkamamak!
Ne güzel yazmışsınız bir yerde; 'Aşk; onu görmeden gözlerine coşkunun darağacını kurup, sessizliğe cennet büyütmekti.' Öyle değil mi gerçekten de? Aşk, hani dillerde pejmürde olmuş aşk, sessiz sedasız görmeden sevgiliyi, görmeden kainatın yaratılış gayesini, görmeden sevgi pınarının kaynağında oturan en güzeli, görmeden 'Adı nur, kendi nur, şanı nur olan en kutsi insanı' sessizce coşkunun damarlarında cennet hayallerini vuslatlar ile beslemek, büyütmek ve de o vuslat anına ram olan yüreğe akış hızını hatırlatmak. Hani burada aklımda da bir ifade geldi. Değil aşkın öyle dilde, gözde, tende belli olması! Değil saçma sapan yazılarla, şiirlerle süslenmesi, değil hasta olması, dillere düşmesi! Hani o teslim olanın, 'aşk' ile peydahlanmış ruhunda çocuğa her an kalbi olarak pompalatması, kalbini bir ömür boyu o frekans da çalıştırması; uyurken dahi kalbinin ritminin 'Allah Hu, Allah Hu, Allah Hu...' diye diye çarpması! İşte böyle bir yaşama sarılma, böyle olmaya çalışmaya, gözlerde 'Ne cennet sevdası, ne de cehennem korkusu varken' , sadece O'nunla olmak, O'nun olmak; O'nu bilmek!
Belki annesinin dizinden ayrılıp, bir daha geri dönemedi, bir daha çalamadı, bir kez dahi görmek için gelemedi Medine'ye. 'Varamadı Medine'ye, göremedi Muhammedi. Gül yüzünü göremedi, şanıyla gülümseyen, -teşbihte hata olmasın- O'nun meclisinde dört büyük hem melek hem de peygamber olan; Cebrail'in, Mikail'in, İsrafil'in, Azrail'in O'nun bulunduğu, İbrahimi nefesle; ateşlerin dahi gülümsediği Hazret-i İbrahim ile beraber Nebilerin arkasında sesine hayran olduğu, sanki her meclis de Davud Aleyhisselam Vesselamun Asr süresi ile şenlendirdiği, Hazreti Bilalin bembeyaz avuçları gibi, Hazreti Alinin parlayan kılıncı, Hazreti Osmanın nurlu sakalı, Hazreti Ömerin parlayan nur dolan seri, Ebubekirin nefesiyle yeşillenen Cennet surlarının var olduğu bir meclise dönemedi, evinde; haney-i mübarakesinde görmek istedi; olmadı, olmadı!
Allah’a kulluğunda öyle bir dereceye yükseldi ki, ibret kalesini oluşturan adımların sahibi oldu. Oldu ki, bize de kendisini hatırlatmak, kendisini yazmak, okutmak ve bununla beraber hüzünlenmek kaldı. Rabbim Üveysî bir muhabbetle, kendisine, nebisine ve sevgili kullarına ram olan kullarından eylesin bizi!
Değil herkesin övdüğü, değil bir başka yer de dünyanın en servetlisi, değil rüyalarda dahi görünmeyecek bir keyif ile dünyayı bitirmeyi, değil atalet ile bomboş hayat geçirmeyi, ferahfeza asırları unutmayı, küfretmeyi değil!
O', her şeyi en iyi haliyle bilir! O'nun ruhuna işlettiği güzellik ile böyle ibretlik hayatlar sunan Veysel gibi, Büyük İmamlar gibi, Mevlanalar, Halidiler, Güraniler, Üftadeler, Bediler gibi hayatlarını da İslam ta'limi ile beraber, her an Yaratıcıya ta'zim ile beraber hayat sürenlerden eylesin!
Ne güzelin, ne muhabbet-i aşk olan, ruhu Cemil ile Latif sanatkârın Rezzak çeşmelerini açıp da, bize yudumlattığı bir andı! Bu Ön'söz de öyle temizdi, Uhrevi ve Saftı. Yazana ve yazı için sebep olan kitaba, yazarına teşekkür ile! Hürmetle daim!
Mehtap ALTAN
Yorumunsa emeğin emeğe yoldaşı olmuş...
Çok teşekkür ederim çok...
Mehtap ALTAN
HakkınSesi
Selamlar...
Mehtap ALTAN
Bildiğimse bu çalışma için hazırlanırken ne çok şey bilmediğimdi:(
Müthiş bir deneyimdi...
Teşekkürler Sayın Kemal Paracikoglu...
Mehtap ALTAN
Başından sonuna damağımda aşkın kuruturken sırılsıklam eden inancında okudum...
Çok güzeldi çok...
Teşekkürler değerli öğretmenim...
Kitaba yaraşır değerde bir önsöz olmuş. Özellikle çalışmanın duyguyu ve bilgiyi anlatış hiyerarşisi çok güzel. Kelimeler de takip edilen hiyerarşi kadar itina ile seçilmiş.
Kutluyorum Mehtap.
Mehtap ALTAN
Çok heyecanlanmıştım ama herşeye değdi...
Teşekkür ederim Aynur...