İSTANBUL’DA MI YAŞAMAK İSTANBUL’U MU YAŞAMAK ?
İSTANBUL’DA MI YAŞAMAK İSTANBUL’U MU YAŞAMAK ?
İnsanoğlu ilk insan hz Adem’den beri hayatını idame ettirmek ve çevresel etkenlerden korunmak amacıyla çeşitli mekanlarda yaşamış ve yaşamaktadır. Bu bazen bir ağaç kovuğu bazen bir çadır bazen de evler olmuştur. Zaman içerisinde barınaklar şekil değiştirse de temel fonksiyonları aynı olmuştur. Ancak insan sadece bedenden ibaret olmadığından estetik kaygılarını da gözardı etmemiştir. Bu
doğrultuda yaşadığı mekanları güzelleştirmeye , ona kendi ruhunun derinliklerinden gelen güzellikleri katmaya özen göstermiştir.
İçinde olmakla mutluluk duyduğum İstanbul da binlerce yıldan beri pek çok medeniyeti bünyesinde barındırma alicenaplığını göstermiştir. Fakat içinde yaşayanlar zaman zaman bu alicenaplığın ya farkında olamamış ya da kendi dünyevi çıkarları için görmezden gelmişlerdir. Tarih bize göstermiştir ki; İstanbul’un sıradan bir şehir olmadığını ve bu şehrin anlamını kavrayamayanların bir şekilde tarih sahnesinden silinmiş, tozlu raflara ebediyen mahkum olduklarını göstermiştir.
Yaşayan en önemli Osmanlı tarihçilerinden İlber ORTAYLI Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek isimli eserinde İstanbul için ‘Ona gitmek, onu gezmek, onu görmek bir imtiyazdı. İtalya’nın, Yunanistan’ın, Suriye’nin, Kafkas Ülkelerinin, Kırım’ın, Uzak Rusya’nın hatta o zaman toplayıcı ve avcı milletlerin yaşadığı İskandinavya’nın bazı imtiyazlıları İstanbul’a gelmeyi bir saadet addederlerdi… Osmanlı İstanbul’u mutantandı, görkemliydi, bütün doğulu ve batılı milletlerin gözü o şehrin
üzerindeydi. Bugün bile hiçbir memleket,hiçbir şehir başka milletlerin folklorunda bu kadar yoğunlukla anılmaz…Buralara sahip olan insanların imtiyazları kadar,çekeceği külfet ve altına gireceği yükümlülük de vardır.Burayı korumak, muhafaza etmek bizim boynumuzun borcudur.’ diyerek İstanbul’u fark etmenin elzemliğini dile getirmiştir.
‘Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.’
üstad Necip Fazıl Kısakürek’in dizelerinde ölümsüzleştirdiği İstanbul’la özdeşleşen insan onu kendinden bir parça, atası, evladı gibi gördüğünde hem içinde yaşadığı şehri hem de kendini mutlu edecek işler yapar.Nasıl ki insan evladı için hep güzelliklerin olmasını ister,daha iyi bir hayat sürmesi için elinden geleni yaparsa,İstanbul için de aynı duyguları paylaşır.
‘İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.’
Diyen Ümit Yaşar Oğuzcan gözüyle bakarsak İstanbul’a her yer İstanbul olur bize. Her köşesinde ayrı bir güzelliğe şahit oluruz.Ve şahit olduğumuz güzelliklerde kendimizi buluruz.
‘Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar’da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel’in kokusunu.’
Şair Ziya Osman Saba dizelerinde ifadesini bulan İstanbul özleminin kaç kişi farkındadır ? Kaçımız içinde yaşadığımız muhteşem şehrin bize nice güzellikler sunduğunu anlayabiliyoruz ?
‘ Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.’
İstanbul aşığı Yahya Kemal Beyatlı mısralarıyla İstanbul’da yaşamanın hatta ölmenin ne büyük bir bahtiyarlık olduğunu dile getirir. İnsan böyle severse bir şehri onun için neler yapmaz ki !
Bir atasözümüzde ifade edildiği gibi ‘Güzel düşünen güzel bakar, güzel bakan güzel görür’. Bizler, bu şehirde yaşayan insanlar düşüncelerini gözden geçirmeli ve baştaki soruyu kendimize sormalıyız;
İSTANBUL’DA MI YAŞAMAK İSTANBUL’U MU YAŞAMAK ?
Muhammed Alparslan TUTAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.