- 774 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uzak Rüyalar..
Aksam günesi veda etmek üzereydi tren raylarina,sepetindeki bütün cicekleri satan genc adam
kacak binecegi treni beklemeye baslamisti,bugün gercekten iyi bir gündü onun icin.
Hatta cok güzel bir kadindan iltifat bile almisti ,gözlerinin ne kadar anlamli baktigini söylemisti kadin.
Uzaktan sesi duyulmaya basladi, trenin kaba hantal görüntüsü ,hemen dogruldu yerinden
terden islanmis saclarini arkaya dogru iyice iterek ,trenin en son vagonuna dogru yürümeye basladi.
Genelde hep en son vagona binerdi,cünkü görevli en son vagona kadar gidemeyecek kadar tembel ve göbekliydi,buda genc hasimin isine geliyordu tabi,tren yavaslamisti artik ,elinde kamistan yapilan bos sepetiyle bir cam kenarina ve kapiya yakin bir yere oturmaya dikkat ederdi hep,görevli geldiginde hemen tuvalete dogru yavasca yürür ve bir müddet orada saklanirdi,heyecandan kalbi duracak gibi oluyordu bazen ayak sesleri duydugu zaman,aksam günesi tamamen kaybolup gökyüzünü kizila boyamisti,tren hizlandikca hasim manzaraya hayranlikla bakmaya devam ediyordu,bu yil yagmur iyi yagmisti , büyük ormanda bir sürü cicek cikmisti,
hasimin karsisinda oturan yasli kadin onun olmayan sol koluna baktiktan sonra bunun nasil oldugunu sormustu,hasim icin artik siradan bir durumdu bu,trene kacak binmeye calisirken onu kovalayan
görevliden kacarken raylara düsüp sol kolunu öyle kaybettigini söyledi,yasli kadinin yüzünde haketmissin o zaman bunu der gibi bir ifadeyi görünce hasim baska yöne bakmaya karar verdi,icinin acisini kendi icinde sakinlestirmeyi ögretmisti hayat ona.
trene yavaslamaya baslamisti,hasim inmek icin kapiya tutundu trenin durmasini beklemeden zayif bacaklarini kaldirip atladi.
büyük ormanin kenarina kurulmus yemyesil bir köyde oturuyordu,karanlik cökmüstü uzaktan yanan köyün isiklari ormanin icinde yanan bir mum görünümündeydi,hasim patika yoldan yürüyordu hafif bir nem vardi toprakta sanki ,biraz yagmur yagmisti ,kapiya yaklastiginda babasinin öksüren sesini duydu her zaman ki gibi,zavalli adam o kadar yaslanmisti ki gözleri nerdeyse görmeyecek kadar yorulmustu hayati,iceri girince hemen babasinin nasil oldugunu sordu iyiyim cevabini aldiktan sonra bugün iyi bir gündü baba ,bütün cicekleri sattim, babasiyla konusurken,bir yandan da odanin bir kösesinde duran tüpü yakmaya calisiyordu aksam yemegi yapmak icin,babasina sabahleyin cikmadan verdigi corbayi bitirmesine cok sevinmisti,yasli adamin tek basina hareket etmesi giderek zorlasmisti artik.bir anda o güzel kadinin ona söyledigi kelimeler geldi aklina,hafif bir tebessüm belirdi yeni cikan biyiklarinin altindan.
Aksam yemegini beraber yedikten sonra babasinin bir istegi olup olmadigini sorup sonra yatagina gecti,birden trendeki yasli kadinin kopan koluna baktigi huzursuz bakislar geldi gözlerinin önüne,ici burkulmustu burkulmasina ama,oda artik alismisti bu duruma sanki,sabah erkenden ormana dogru yürüyüse gecti kolunda sepeti ,ormanin derinlerine yürüdükce yagmur damlalarinin yapraklarin özerinde hala uyudugunu gördü,büyük agaclarin dibinde güzel renk renk cicekleri toplamaya basladi ,ciceklerin arasinada uzun otlari koyuyordu,ciceklerin ortalarina koydugu otlar daha cabuk alici sagliyordu bunu yillarini cicek satmakla geciren babasindan ögrenmisti,hasimin en cok sevdigi renkler sariydi ,sonra mor renginide seviyordu,
aslinda dogayi cok sevdigi her halinden belli olyordu,cicekleri kopardiginda ise sanki onlardan af dileyerek yapiyordu bunu,köylüler onunla gurur duyardi kolunun kopmasindan sonra yasama sevincini asla kaybetmemisti ,ve yasli babasina bakarak bütün yasitlarina örnek olmustu.
Bugün tren her zamankinden kalabalik gibi görünüyordu,hasim insanlarin arasindan gecerken her zaman tebessüm ederek gecerdi, hep gülen gözlerle bakardi insanlara, bazen ona deli birine bakanlar gibi bakanlarda oluyordu tabi,ama hasim hic aldirmazdi bu duruma.
tren hizlandikca yeni bir güne akiyordu hayat,kim bilir neler yasancakti bugün,
sehrin girisinde büyük istasyona yaklasiyordu tren , bu sabah turistler daha kalabalikti,
hasimin gözleri parlamisti bu kalabaligi görünce,hemen kalabaligin icinden hizla inmeye calisti,
sepetinde yine renga renk cicekler vardi,buda turistlerin ilgisini cekiyordu hep,aslinda en cok onlarin ilgisini ceken hasimin olmayan koluydu.
Birbirinden farkli renkte bir sürü insan,etrafi süzen merakli telasli bakislar ,iclerinde bu sehrin büyüklügünden korkanlar bile vardi,hasim tiz sesiyle ciceklerini satmak icin bagiriyordu yine,bazen sesi uzayip raylar gibi uzaktan duyuluyordu.
Tren istasyonun da hasim gibi bir sürü cocuk, ve genc vardi kimi yöresel tatli, ekmek , yöresel sallar satiyordu,hayata erken atilan kücük bedenler, kirli avuclari merakli büyük gözlerle inceliyorlardi turistleri.
Hasim birden babasini düsündü oda ölürse acaba ne yapacakti, tutundugu tek daliydi babasi.
Bir sürü seyler gecti yüreginden,ve böylece bir aksam daha kendini geceye teslim etmek üzereydi
bugün fazla cicek satilmamisti,elindeki sepette kalan cicekleri bazen arkadaslarina verirdi .
Yada tren raylarina birakirdi bunu ne icin yaptigini bilmiyordu ama bunu yapmak ona büyülü gibi geliyordu.
Sanki bir ruha inen upuzun bir yol gibiydi raylar onun icin, sesi olan.
Soguk bir duyguydu ,kollarinin koptugu yere birakiyordu her zaman kalan bir kac cicegi.
Aksam treni yaklasiyordu umarsiz bir ruh haliyle bindi trene.
Yüzünde gölgeler birikiyordu , kacamak bakislarla insanlarin ona bakislarini anlamaya calisiyordu ,gece kendi carsafini örtmeye baslamisti gökyüzünün tenine.
Uzaktan köyünün isiklari onda bir hüzün yaratiyordu,sanki isiklara yaklastikca ondan uzaklasiyordu bütün isiklar.
Hasim eve yaklastiginda evde insan sesleri duyuluyordu,bu onu korkmustu cünkü bu saatlerde kimse gelmezdi evlerine,hasim yürümek istemeyen adimlarini isteksizce atip iceri girdiginde,
bugün düsündügü hissettikleri gercek olmustu, hayatta tek varligi olan babasini kaybetmisti.
Yikintilar icinde ayakta durmaya calisan evlerinin duvari gibiydi simdi,yüzünde aglamak ve susmakla karisik bir anlam,icinde haykiran bir ses ama aglamak bile ona yetmiyordu.
Günlerce evden cikmamisti,ne cicek satmaya nede calan kapiyi acmamisti hic kimseye.
Bir sabah erkenden ormana dogru kosmaya basladigini görenler oldu,
elinde sepeti yoktu, sanki kaybettigi bir seyin nerde oldugundan emin bir sekilde ormanin her tarafini kosarak geciyordu ,
aradigi her neyse onu bulamayacagini biliyordu,
orman kendi icine düsen bir ates parcasi gibi, onu kendi haline birakmisti sanki.
Günlerce kimse onu bulamadi köydeki herkes artik onun öldügüne inaniyordu.
Kaybolmak isteyen ama yazilmak zorunda olan kelimeler kaliyordu insanin dilinde.
Tren istasyonu her zamanki gibi kalabalik ama hasimsizdi ,
raylarin üzerinde bir cicek demeti vardi sadece...