- 1238 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DİYAR-İ BEKİR’DEN BİR İZ DÜŞÜM…
.
DİYAR-İ BEKİR’DEN BİR İZ DÜŞÜM…
Bir pazartesi sabahın ilk ışıklarıyla yola konulduğumuz Diyarbakır yolarında, heyecanla gitmek istediğim bir şehir! Diyar-i Bekir…
Bana ne kadar yakın olsa da yeni kısmet oldu diyar-i Bekir’in yolunu tutmak…
***
Diyarbakır’ın en tenha bir mahallesinde dam üstünde gece yıldızlarıyla sessizce konuşmaktan sonra serin ve derin bir uyku içinde bulunmanın lezzeti apayrı olsa gerek ki, sabahın ilk ışınlarında yükselen kızgın güneşin bedenimizi yaktığı halde uykudan uyanmamıştım…
*
Diyarbakır dedikleri zaman elbette ki, görmeyenler için önyargılar düşüyor akla, gördükten sonra diyeceklerime dilim varmıyor ama gördüğüm atmosferin ve duyduklarımın arasındaki ince çizginin anlatması gerektiğini hissediyorum…
Diyarbakır dedikleri zaman akla gelen ilk önyargı kapkaççılık, hırsızlık, psikopat, tinercilerin yeri diye hitap ederlerdi… Bir zamanlar böyle olabilir ama bu yargıyı şimdilik için kullanırsak bir memleketin tüm insanlarına hakaret ve küfür etmiş olmalı…
Çünkü orda ki insanların sıcakkanlılığı misafirperverliği sevgi dolu yürekleri gerçekten insanları utandıran bir duygu…
**Malamıné diyar-i Bekir…**
Diyarbakır’a gitmeden önce birçok arkadaşlar benim cüzdanına cebine sahip çıkmam için uyarılarda bulundu elbette ki, ilk kez giden biri için bu uyarılar dikkate alınırdı, oysa bu söylenenlerin hepsine zıt anlam taşıyan bir atmosferle karşılaşmak insanların ne kadar önyargılı olduğunu bana bir kez daha ispatlanmış olduğu diyar-i Bekir vesilesiyle…
“Bana 4 saat gibi yakın bir yere nasıl olurda yıllardır gitmemişim diye düşünüyorum…
Hayret! “
Neyse…
Diyarbakır’a vardığımızda Diyarbakır satış temsilcimiz engin bey bizi direk bir ciğerciye götürüyor meğerse Diyarbakır’ın ciğeri meşhurmuş… Söylediklerinde harbiden de haklı olduklarını gördüm… Harika bir lezzetliydi diyar-i Bekir’in ciğeri…
Ardında engin bey beni tarihi diyar-i Bekir surlarına doğru götürmekteydi aslında nereye gideceğimi bilmiyordum ama uzaktan diyar-i Bekir surlarını görünce beni surlara götüreceğini orda takılacağımızda şüphe duymadım… Elbette ki öyle de oldu…
Diyar-i Bekir surları güneşin kızgınlığıyla yanıp tutuşurken, surların diplerinde kahvaltı yapan bir apé héci güneşin sıcaklığında etkisi haberi olmadan diyar-i Bekir surların dibinde ayran ve simidini yedikten sonra ardında da o nasırlı elleriyle güzel bir tütün sigarası sarmaya başlıyor… Biraz uzaktan seyrediyorum aslında meraklı gözlerle apé héci ne yapacak diye…
Sigaranı bitirir bitirmez ayağa kalkıp tezgahına doğru gidiyor ve köyden getirdiği sitle mastı (yoğurt kovanları) diyar-i Bekir surların altında satmaya başlıyor.. xaltika hédiya (hediye teyze) o da köyde getirdiği kaymak ve yoğurtları satıyor eli çenesinde derin bir düşünceye dalmış olmalı ki onun yoğurtların önünde duran vatandaşlardan haberi yoktur…
**Géca Délal sosyete olmuş…**
Gelişimin ve hızın aşırı derece yükseldiği ve özgürlüğün hâkim olduğu bir şehir olduğunda hiç kuşku duymamalı Diyarbakır artık her tarafıyla gelişmiş ve bir özgürlük atmosferi yarattığını her şeyiyle apaçık ortada da kendini belli ediyor… Ofis semtine gidildiği zaman adeta İstanbul’un istiklal caddesinden gidiliyormuş gibi yoğun ve kocaman kalabalık bir semt ofis…
Bir Diyarbakır şiirinde duyduğum söz! GECA DELAL SOSYETE OLMUŞ
Diyarbakır’ın geçmişi bilmediğim için sadece bu söze gülmekle yetinmekle orda bu sözlerin yerini tuttuğunu diyebiliriz…
Çünkü Diyarbakır harika gelişmiş ve özgür olmuş bir kent! Zamanında ne kadar sahipsiz bırakılmış olsa da şuan Diyarbakır için konuşulacak olursak Diyarbakır yaşanılması ve tarihi yerleriyle görünmesi gereken bir yer…
Haliyle oranın insanların özgürleşmesiyle ve yeni bir imaj yaratması çağa ve ya zamana ayak uydurmaları gerçekten harika bir atmosfer…
**Diyarbakır karpuzu…**
Ciğerden önce karpuz geliyormuş meşhur olan meğerse…
Duymuştum bunu aslında Diyarbakır karpuzun meşhur olduğunu. Ondandır ki, her girdiğin evde ve ya lokanta da yemeğin yanında karpuz görünür…
Tadı da baya lezzetliymiş tembelliğim olsa gerek gelirken kendime bela etmedim getirmedim…
Bazı karpuzların 25 30 kilo ağırlında olduğuna şahit olmak elbette güldürüyor insanları…
“Şimdi şiirimi burada noktalarken sana içim ağlar diyar-i Bekir”
________________________________(Diyarbakır şiirinde son söz)
Bende diyar-i bekiré elveda derken, sadece bir başka baharda tekrardan senin o yayık ayranınla birlikte bir ciğer daha yemeye, sabah kahvaltısında kocaman bardaklarında çay içmeye, soğuk ve lezzetli karpuzunu apé héci gibi diyar-i Bekir surlarında dibinde tatmaya ve en güzeli senin şerbetini içmek dileğiyle diyar-i Bekir…
SALİH DURMUŞ
YORUMLAR
salih durmuş
Ziyaretiniz. için teşekkür ederim...