Sensizlik Gibi Birşey
Sensizliği yazacağım bu satırlara, sessiz ol ama; dikkatim dağılıyor, toparlayamıyorum sözlerimi, kalbim de kaldıramaz oldu bu durumu ilk günün heyecanını taşıyor, hızlanıveriyor..
Ama hala gülümsüyorsun, yapma bunu; bana bakma, git sen şimdi ben yazı bittiğinde ağlamam fazla, hissedersin zaten o zaman gelirsin odama. Lütfen bana tavır alma yazamıyorum anla işte, içimde yazılıyor her şey satır satır, kanatıyor acıta acıta. Oysa ki ben mutluluğu seçmiştim sende, neden değişmedi ruh halim ? Hep böyle mi devam edecek ? Off neyse çık odadan artık hadiiiii, tuttu yine benim zırvalamalarım karşımda olduğun sürece zırvalarım, o yüzden çık… Pekala, sen bilirsin. Çıkma, ama ses etme, anlatıvereyim 10 dakika sonra seninleyim, istemesen de.
(O’nunla konuştuğumu zannederken bir de baktım doldurmuşum satırları. Yukarıdaki yazıları okumayabilirsiniz, gerçi orayı okumadan bu satırı okumanız da pek de mantıklı olmaz, biliyorum okuyacaksınız. Ama affedin o zaman kulağınızı şişirdim…)
Aslında ‘sensizlik’ tanıştığımız gün yanından ayrıldığımda başlamıştı. El sıkışırken ‘Hoşça kal’ demenin ne kadar zor, zorunlu olduğunu; bir dahaki randevumuz için bir çare olacağını düşünürken fark etmiştim çaresiz. Sonrası malum telefonunla uyumalar, sensizliğinde uyanmalar falan… Bu kadar güçsüz bilmezdim kendimi; sensizliğin verdiği özlem gibi bir duyguya gözyaşlarımı katık yapana dek. Hala da çocuk gibi ‘ben güçlüyüm, aklım buna müsaade etmez’ deyip teselli verdim kendime. (Gülme işte hemen; kabul ediyorum yalan söylemişim kendime, beceremediğim ortada)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.