Biyolojik Gırgır
Ömrün yavaş yavaş elinden kaymakta, onu bir sabun olarak düşünürsek. Sürekli sayarsın. Sana ilk önce bunu öğrettiler çünkü tüm maviliğin ya da siyahlığınla. 1, 2, 20, 43, 65… Sayılar… Aldatırlar, hep aldattılar.
Küçük bir çocukken her tarafta koca koca amcalar vardır. Ama büyürsün. Herkes, her şey büyür. Evren bile. Ve etrafındaki o amcalar, birdenbire abi olur. Sanki sen ileri sayarken onlar geri saymıştır. Yağmurun ardından çamura basmamak için, altına etmiş gibi kasıntıyla yürüyen büyüklerinin yanında, Dünya’yı özgürce adımlayan velet değilsindir artık. Ömrün boyunca çamurdan kaçarsın. Çamur !
Çabalayıp durursun. Sorumlulukların vardır, ödevlerin, ödenecek faturaların, ağlanacak ölülerin, senden nefret eden insanlar ve mevkilerin ya da ne bileyim anladın sen işte. Dev bir malikânenin içindeki gırgırsın sen. Biyolojik bir gırgır… Gırgırı bilmiyorsan Google görsellerden arat. Hayatına bir ilk daha kazandır. (Şimdi baktım da ‘’gırgır’’ yazarsan hep mizah dergisi olan çıkıyor. ‘’gırgır aleti’’ yazmalısın)
Herkes sana nasihatler verdi, verecek de. Beni dinlemen gerekmiyor. Tek ihtiyacın olan şey, biraz yükselmek. Makam yada mevki olarak değil. Öylece. Önce evinden yüksel sonra şehrinden, ülkenden ve Dünya’ndan yüksel. Şimdi dur ! Aşağıya bakar mısın lütfen gırgır ? Evini bulmaya çalışacaksın ya da ülkeni değil mi ? Malikâneni arayacaksın. Bana deli diyecekler ama gırgır sana bir şey söyleyeyim mi ? İşte hep bu yüzden mutsuz oldun, hep bu yüzden kaybedeceksin. O malikâneyi asla temizleyemeyeceksin.
H. Barış Beledin
cellde.tumblr.com