- 687 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SAYILACAAAAK!.. SAY
SAYILACAAAAK!.. SAY
Askerliğini para vererek yapanlar için bu başlık bir şey ifade etmez ama benim gibi yirmi ay yapanlar için çok şey ifade eder. Para vererek yapanlara bir şey ifade etmez demem şundan ki; Avrupa’dan parasını verip askerliğini yapmaya gelenleri, bırakın eğitim yaptırmayı, askeri birliğin nizamiyesine bile girdirmeden geri gönderiyorlar da ondan.
Bir bölük asker eğitim alanına giderken, gelirken ve hatta eğitim yaparken bu komutu tam olarak “yürüyüş kararı sayılacaaaaak! Say” şeklinde duyarak istem dışı bağırmaya başlarlar:
Bir… ki… üç… dört/ Bir… ki… üç… dört/ Bir, ki, üç, dört - Bir, ki, üç, dört
Bu yürüyüş kararı gibi birçok benzeri kararlar yüksek sesle emir ifadesi şeklinde kulaklarımıza küpe olurcasına seslendirilirdi. Misal vermek gerekirse:
Tüfek çatılacaaaaaak! Çat / Araç binileceeeek! Bin /
Asker artık öyle bir hal alır ki; verilen komutun mantıklı olup olmaması hiç ilgilendirmez, sadece ne söyleniyorsa onu yapmaya başlar.
Nerden icap etti bu konu derseniz; günümüzde bazı o meşhur kafalar hâlâ askerlikten terhis olduklarını bilmiyor olmalılar ki, millete de emir komuta ile hükmedeceklerini sanmaktalar.
Oysa dışarısı hiçte öyle emir komuta ile yönlenecek kişilerden oluşmuyor. Olmamalı da zaten.
İnsan düşünmeli, düşündüğünü kimseden korkmadan, çekinmeden ifade etmeli. Kim ne der endişesi taşımamalı. Fikirlerini beyan ederken kimseye yakınlık hissi ile tarafgirlik yapmamalı. Tarafgirlik yaparsa bu sefer resmi olarak asker olmasa bile gayri resmi tarafı olduğu zihniyetin askeri olmuş olur.
Birde idare edenler açısından baktığımızda idareciler birilerine görev verirken kendi görüşünde olana mı vermeli görevi yoksa liyakatli olana mı vermeli?
Bu sorunun cevabını isterseniz tarihten bir sayfa açarak cevaplamış olalım ne dersiniz.
Devir Fatih Sultan Mehmet devri.
“Fatih Sultan Mehmet, Edirne’ye giderken, yolculuk esnasında Molla Kırımî’ye: “Molla! Kırım vilayeti mamur bir yermiş, orada pek çok âlim ve kâmil kimseler yetişirmiş. Hatta bugün bile altı yüz âlim varmış ki, hep kitap telifi ile uğraşırlarmış, gerçek midir?” demiş.
Molla: “Evet efendimiz, öyleymiş. Bendeniz sonlarına yetiştim. Lakin şimdi ne o mamuriyetten eser, ne o âlimlerden haber var! Kimse kalmadı.” Demiş.
Padişah sebebini sorunca Molla Kırımî: “Efendim, bir hain vezir çıkıp âlimlere buğz ve düşmanlık etti. Aralarına nifak düşürdü. Gitgide ayrılığa düştüler ve sonunda âlim kalmadı. Bu yüzden memleket de harabeye yüz tuttu. Malum-ı devletinizdir ki, memleketin mamur olması ilim ve marifet iledir.” Demiş
Padişah Sadrazam Mahmud Paşa’yı huzuruna davet edip Molla’nın söylediklerini anlatarak: “İşte Kırım gibi koca bir memleketin harabına bir vezirin kötü idaresi sebep olmuş.” Diye Mahmud Paşayı îkâz etmek isteyince Paşa demiş ki:
“Efendimiz, suç vezirin değil, Kırım Hanı’nındır. Öyle doğru yoldan ayrılmış birini vezir yapmış ve idareyi onun ellerine teslim etmiştir.”
Sözün özü; Düşünüyorum diyenler düşüncelerini kimseden çekinmeden söylerken, idareciliğe talip olanlar, adama göre iş değil işe göre adam mantığı ile seçimlerini yapmalı. Yoksa şöyle bir komutun gelmesi kaçınılmaz olur sanırım.
Yazılacaaaaaaak! Yaz. HALİL MANUŞ/2012
YORUMLAR
Fâtihin fethettiği(şair-1461);
Yavuz'un vâlilik yaptığı(şair-22 yıl);
Kânunî'nin doğup- yaşadığı(şair-1494);
Atatürk'ün üç kere ziyâret ettiği(şair-1924, 1930 ve 1937);
İbrâhim Cûdi Bey'in(şair-1863-1926) Atatürk'ün sağlığında öğretmenliği iki kere,
milletvekilliğine tercih ettiği Trabzon'da doğdum(1951), yaşıyor ve birşeyler yapmaya çalışıyorum...
Burada, Edebiyat dernekleri; dernek başına 20-30 üyenin düştüğü ve yardım beklenen kurumlardan, bırakın yardımı; asgarî ilgiyi göremeyen şartlar içinde, bölünerek eritiliyoruz!... kültür üveyliği hastalığı pek yaygın!... Seyircilerden ses çıkmıyor!.
O yukarıda yazdıklarını, burada tekrarlamanın ne anlamı var?!.
Ne, aşağıda sakalım var; ne de yukarda bıyığım!.
Öz cümle: Yazınız, çok- çok faydalı oldu... adıma konuştunuz!.
Sağlıcakla kal.
Hürmedle Selâmlarım....
kadiryeter
Kadir Yeter. 21 ŞUBAT 2012- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=93436
Halil Manuş
Halil Manuş
Eli kalem tutan, gönlü vatan sevdalısı olan herkesin ucundan kenarından tutup haksızlık karşısında sesini yükseltmesi gerekir diye düşünürüm. Bu düşünceden olmak üzere dilimin döndüğünce yazdım. Takdir okuyanlara...
Teşekkürlerimle selam, saygı ve hürmetler.
Halil hocam; çok güzel bir yazı...Okuyucuyu yormayan akıcı bir yazı...Hatta anafikri bile sunulmuş...
İş elbette ehil kişilere verilmeli, biliyoruz ki bunun zıddı görülmeye başladı mı korkmak lazım; zira hadisi şerifte de buyrulduğu gibi kıyametin alametlerinden biri de işin ehil ellere verilmemesidir. Bu noktada yorum kamuoyunun takdiri...
Güzel yazınızı tekrardan kutluyor, saygılarımı sunuyorum...
Halil Manuş
"Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var"
Kimse şu anki gücüne güvenmemeli diye düşünüyor teşekkürlerimle selamlarımı bildiriyorum.
Askerimizin disiplini ile öğüneceğiniz yerde , alaya alarak yazdığınız yazıyı üzülerek okudum. Uygun adımla yürümek işte böyle öğretiliyor. Yoksa Arap orduları gibi, adi adımla mı yürünmeli dersiniz? Asker kafasına çatacak yeri buna bağladıysanız çok yazık.
Halil Manuş
Yorumunuzla renk kattınız sayfama. Teşekkürlerimle...