Mahmure
MAHMURE
Kumkuma kuşları ötüşüyordu uzaklarda bir yerlerde.
Her ötüşlerinde sessizliğin sesi bir daha yırtılıyordu.
Saatine baktı,akreple yelkovan yükseklerde dans etmek üzereydi. Bir an durup düşündü, ne kadar uzun yıllar olmuştu Mahmure ile dans etmeyeli.
Bir sarhoşun, nara sesi ve hemen yanıbaşındaki dilencinin yalvarışlarıyla kendine geldi.
Elini gözüne götürdü, ağlamışlığını kimseler görsün istemedi. Cebinde bozuk para aradı. Sonra gözlerini dilenciye dikti.
Gözleri iyi konuşurdu. (Az önce son bozuk paramla buraya geldim dediğini nasılda anlamıştı öyle...!)
Dilenci, neredeyse cebindeki bütün bozuk paraları ona bırakıp gidecekti... Şirin bir gülümsemeyle, çareyi çekip gitmekte buldu.
Sevmezdi ya aslında meyhaneleri, ama tam da yanıbaşında idi Mahmure Meyhane.
Kollarını açmış sanki bana gel der gibiydi...
Seninde mi adın Mahmure ? İstemem diye geçirdi aklından.
Hatta beni kandıramasınız diye devam etti. Sonra kendini Mahmure’nin kapısında saçlarını düzeltirken buluverdi. Kuytuya oturdu suçlu biri gibi.
İçerde yaşlılardan kurulu bir fasıl heyeti vardı. Kanun taksimi bir şeyler çalıyorlardı, dinleyemeye vâkit bulamadan, göbek adı doğuştan Mahmure çiçekçi bir kadın, elindeki kırmızı karanfili uzattı.
- şirketten abi, şirketten...
Teşekkür etmek istedi. ( Sahi teşekkür nasıl edilirdi ki ? )
Gömleği lekeli bir garson elinde birgün öncesinin mezeleriyle geliverdi.
- şirketten abi, şirketten yeni müşterimize kıyak...
Gülümsemek istedi, eyvallah der gibi el kaldırdı.
Gözü sahneye ilişti, kaç sene öncesinin kıyafetini giymiş belli ki zavallı bir kadın. Adı Mahmure. Üç kuruş ekmek peşinde, gecenin bu saatinde, kaç tane kendi gibi saklanmışa söylüyor diye düşündü.
Daha sonra yaşlı fasıl heyetini izledi, tamburu çalmakta zorlanıyordu garip, arasıra uyuklayıp, uykusunda çalmaya devam ediyordu yaşlı kemane. Bu saatte sıcak yuvalarında torunlarıyla olmalılar diye içinden geçirdi..
Sonra;
Fasıl heyeti uyukladıkları yerde çalmaya başladılar. Kumkuma kuşları dışarda ötüyordu, dilenci kapıdan uzaklaşmıştı.
Mahmure’de yarış başlamıştı yine her akşam ki gibi.
- oğlum bir büyük daha... çın çın, çin çin... bardağın inceliğine göre sesler.
Mahmure kadın şarkının sözlerini bilsin, bilmesin istenilen şarkıları söylemesi gerekir. Çünkü göbek adı Mahmure. Hem ne anlaşılır ki iki kelimenin eksikliği.
Köşesine büzülüp kalıverdiği yerden bir süre sonra kalktı. Etrafındaki Mahmurelere bakıp garsona işaret ettiğinde eli, meteliği olmayan ceketinin cebinin astarıyla oynuyordu. Bu kadar şık bir ceket ve meteliksiz bir cep... İnsan ceplerinden utanmasa, astarından utanır.
..
Asil görünüşlü adamdı yani Allah için. Sevgilisi Mahmure bile onun bu asil görüntüsüne vurulmuştu .
..
- Hesap ?
- Şirketten abi, ilk gelenden şirketimiz para almaz. Bekleriz abim, en yakın zamanda.
Hafifçe gülümsedi, yine eyvallah der gibi elini kaldırdı. Kimseye teşekkür etmeyeli çok olmuştu. Nasıl edilir unutmuştu.
Gözlerine sus diyemedi.
Garson anlamıştı. Konuşurken bir taraftan da, elindeki tepsiyle gömleğindeki lekeyi kapatmaya çalışıyordu.
Kendisini zar zor dışarı attı. Bütün Mahmureler için bir şeyler yapması lâzımdı.
Önüne çıkan ilk taşa vurdu.
Sonra ikincisine,
Daha sonra diğerine
Diğerine, diğerine... Eliyle gözlerinden sızan yaşları silip yürüdü. Yürüdükçe taşlara vurmaya devam ediyordu.
Kumkumalardan artık ses çıkmıyordu, uyumuş olmalıydılar.
öyküsatıcısı2012Davidoff
YORUMLAR
Sevgili öykücüm. Öncelikle bu esere geç kalışımı bağışla...
Öyküden evvel senin karakterlerin hakkında bir kaç şey söylemek istiyorum. Neşeli olsunlar, mutsuz olsunlar, olayın kahramanlarının içini görmek mümkün. Yani hareketleri içlerinden geçirdiklerinin yanında yavan kalıyor. Hemen hepsi o denli "kalp insanı." Ben içinde dünyalar kurup yıkan insanlar için bu sözü kullanırım.
Öykü boyunca kahramanın zihninin bir köşesindeyiz. Nereye bakarsa o yana bakıyoruz. İşin garibi içinden geçenleri bile hissedebiliyoruz zaman zaman. Duyguyu okura geçirmek ustalık ister. Çok nadir durumlarda ustalık olmasa da anlatılan olayın duygusuna girebilirsiniz. Bu da yaşanmışlıklarınızla alakalıdır. Ama bir okur hiç görmediği bir ortama öykü kahramanıyla giriyor ve onun paralel istikametinde gülüyor ya da hüzünlenebiliyorsa burada yazarın ustalığından söz edebiliriz.
Ben hiç meyhane ya da o tarz yerleri görmedim. Ama Mahmure resim resim aklımda canlandı öyküyü okurken. Fasıl heyetinin yüz mimiklerinden, şarkıcının demodeliğine hatta garsonun gizlemeye çalıştığı lekenin ne lekesi olduğuna kadar. İşte bu öykünün başarısıdır. Sonunda ben bir okur olarak bütün Mahmure'ler için endişelenmişsem, üzülmüşsem, onların farkına varmışsam, bu öykü amacına ulaşmış demektir.
Mahmure'deki duygu yoğunluğu da en az diğer öykülerin kadar fazlaydı. Adamın neden o satte orada olduğunu, Mahmure'nin ona nasıl bir yanlış yaptığını, oradan ayrılınca nereye gittiğini, dilencinin akıbetini, şarkı söyleyen Mahmure'nin hayat hikayesini okura bırakmışsın. Biz onlara yeni öyküler oluşturduk zihnimizde.
Sanırım biraz fazla uzattım. Ama senin eserlerin "tek hikayeye" sığmayacak kadar dip derinliğine sahip. Yani bilinen tabirle "buz dağının bir görünen, bir de görünmeyen kısmı" gibi...Anlattıkların gösterdiklerinden daha derin. Bütün öykülerinin özelliği bu. Demek ki Davidoff "kalp insanı".
Sevgiler ustam.
Davidoff
Sen adamın masanına oturmuşsun. Bu olacak iş mi yani :(
Off
Aynur Engindeniz
Sevgiler öykücüm.
eve gelesiye ayakkabının burnu sürtülmüştür iyice) yenisini de almak lazım şimdi.bak şu mahmurelerin yaptığına...güzeldi her zaman ki gibi...sevgiyle davidoff...
Davidoff
süper süper yazı bu işte anlatım bu çok ama çok beğendim tebrik ederim her şey mahmure hayat mahmure ölüm mahmure geçmiş gelecek aşk hüzün sevgi hayel herşey mahmure adam mahmure çok beğendim yazan yüreğiniz dert görmesin
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili Eray.
Çok sevgimle.
Ben de bir gece yoldaki bir taşa dayanamayıp "vola" yi patlatınca karşı binanın zemin katındaki araba galerisinin koca camı "şurguur" diye iniverdi.
Babam Allah'ı var, iki tokattan sonra şöyle bir bakar gözlerimde "fer" varsa devam ederdi.
Asla dayanamayacağım kadar vurmadı.
Ya da ben o vurdukça dayanabildim,inatla.
Bir akrabam müftülükten ayrılmıştı.Ticarete başladı. Muavfak da oldu.Bir gün eski arkadaşlarından biri gürdi dükkana,morali sönük,gözleri şiş.
Adam "Hanımla aramız bozuk ağabey,kaç haftadır konuşmuyoruz.karı koca ilişkisi de bitti. Valla boşanacaz anlaşılan" dedi.
Eski Müftü "dur hele dedi.
Sebebini sorunca aslında ortada ciddi bir neden olmadığını öğrendi.
Ve akşam İmam arkadaşını alıp Beyoğlunda bir meyhaneye götürdü.
İmam "Hocam ya valla olmaz bak bi gören ol.." demesine fırsat vermeden garsona " Bize iki portakal suyu ,demli olsun " dedi.
İmam portakal suyunu duyunca rahatladı.
İçtikçe içesi geldi.
İçesi geldikçe Müftü abisinin verdiği kağıt paraları dansöze akşetti.
Geç saatlerde meyhaneden çıktılar.
Eski müftü abi otomobilin camını açıp yeşil gözlü güzel Roman kızdan bir demet de gül aldı.
Hocayı elinde bir demet gülle evinin merdivenlerinde bırakrı.
Ertesi gün imam koşarak eski Müftü abisinin dükkanına geldi.
"Abi yaaa...sen benim hayatımı kurtulmama vesile oldun Abim ya !" dedi.
İmam evin kapısındaki zile yaslanınca hanımı kalkmış kapıyı açıp küs avradın yapması gerektiği gibi sırtını dönüp yatağa giderkenimam elindeki bir demet gülü kadının göğsüne dayayıp, "affet beni canuuummmm, yerim seni beaaaaa" deyince kadın da haftalardır er'inden uzakta yaşamanın verdiği bıkkınlık ile kocasının kollarına bırakmış kendini...
Aklıma bu anı geldi.
Sevgili Davidoff beni otuz yıl önce İstanbul Kağıthane'de yaşadığım zamanlara attı.
Çok iyi,kaliteli yazıyorsun.
Tebrik ve teşekkürlerimi sundum.
Davidoff
Sağ olun.
. İnsan ceplerinden utanmasa, astarından utanır.
Sen bi dahisin Davidoff, hüzünlü olsa da sürükledi öykü.
Tebrikler, selam ve sevgiler...
Davidoff
Teşekkür ederim.
Senin yazılarını okurken hep şaşkınım hep!
Başka bir rengin başka bir tonusun...
Herkesin bir Mahmuresi ya da bir Kumkuması vardır...
Hüznün içinde bir tutam duyguyu da ekip kocaman bir keyif oluşturmuşsun...
Tebrikler...
Davidoff
Yorumun için Teşekkür ederim.
Çok sevgimle.
görüpte içlenen insanların varlığından haberdar olmak ne güzel..
mahmureler..
ah birde..
kumkumalar..
sevgilerimle beğenimi gönderiyorum.
Davidoff
Şiir ve yazılarımıza yorumlarınızı beklediğimiz gibi, emin olun şiir ve yazılarınızı da merakla bekliyoruz.
Yorumunuz için Teşekkür ederim.
SEVİLAY DİLBER.
si orom rumuzlu..
sevilay dilber..
yeni sayfam..
düzenlemeye çalışıyorum..
sevgilerimle..:)
Davidoff
Tekrar özürlerimle.
SEVİLAY DİLBER.
bu beni çok rahatsız eder.
yazıları okurken herhal daha çok resim ve rumuza yöneliyoruz..
güzel arkadaşım..
sevgilerimle:)
Davidoff
ve de yaptığı işe galiba. Gerisi bizi çok ilgilendirmiyor.
Bence çok yanlış birşey yaptığımızı da sanmıyorum.
" Okuduğumuz kitap + yazarı " kitapçı ne giymişse giymiş, bize ne :)
Sevgimle.
Bir insanı unutulmaz yapan; beraber yaşanılan sevinçler değildir.
Onun sana yaşattığı acılardır.veya senin ona yaşattığın acılar mı diyelim
Hepimizin Mahmuresi vardır sankii ya da biz birilerinin Mahmuresi kalıyoruz..
Ben kumkumaların seslerini hala duyuyorum..
Uyumamışlar!!
Davi
biliyorsun değil mi?
Sevgim beğenim pek çok..
Davidoff
Yazmanın en güzel tarafı, okunmaktır.
En güzel zamanlara.