insan sevdiğini kırar
İnsan sevdiğini kırar mı hocam?” diye sordu Gamze
“Evet, en çok da sevdiğini kırar insan.” dedim usulca kimseyi incitmeden. Yârin haberi olmadan. Bir kuru dal parçasını ortadan çat diye ikiye böler gibi kırar hem de.
Sevdiği kendisidir zaten, kırar hem de uluorta aşikârene bir biçimde. İnsan aynaya bakar gibi sevgiliye bakar, o sırlı camdaki en ufak bir çizik yahut kir bile aşığı deleyler. Ve ortasına geçiriverir yumruğunu aynaya suratını paramparça eder ansızın. Yumruk o yumruktur yine; sözüdür can yıkan, ahıdır can yakan, vahıdır derde salan. İnsan sevdiğini bal gibi de kırar.
Asıl öfke kendisinedir; bir şehri mahveden, bir barajın bendini çarçabuk yıkan, bir köprünün ayaklarını kesen, buzdan bir aşkı eriten, camdan bir aşkı kıran hepsinin failidir seven. Meçhule giden sevdaların kim vurduya gitmesidir bir bakıma bu kırmalar. Hepsinin öznesi bellidir oysa sevendir. Deliller ona işarettir, kanıtlar onu göstermektedir, akılara ilk o gelmektedir, kelepçeler ona göredir zaten. Hapsetmek şeklen mümkündür o da bunu biliyordur. Sevgilinin yüreğinde, gözlerinde, ruhunda zaten esirdir; o ilk görüşten beri. O ilk kalp çarpmasından beri, o ilk seni seviyorum başka yorum yok deyişinden beri. O zaten mahkûmdur sevgilinin gamzelerinde; zindanlardadır bir bakıma zeytin karası gözlerinde, hücrelerdedir belki de sevgilinin ziftten beter kalbinde; süveydasında yârin.
Bir lades oyunudur aşk; aşığın maşuku her gördüğünde aklımdasın diyeceğine dil sürçmesiyle aşkımdasın demesi gibidir aşk. Aşkımdasın sevgili olmama ihtimalin yok zaten. Kırmak bir nevi hakkıdır aşığın sevdiğini. Bir camı kırar gibi parça parça eder gibi bir canı…
Yüreğini can ve cam kırıkları ile doldurur gibi, aşk meşk içre bir hale düşürür gibi kırar sevdiğini seven. Bu hakkıdır öyle zanneder; ona verdiği her değer aslında onu kaybetme korkusunun başka bir şeklidir tezahür eder bu kırmalarda. Yanlış bir algılama, ters bir laf, kazara başkasına kayan bir bakış, fiilen başkalarına meyilden bir hareket, başkasına iltifat eden bir gönül ve başkası için az da olsa çarpan bir kalp, aşığı kalıp kalıp eritir bir sabun gibi; köpürdükçe köpürür kızdıkça kızar. Hasarın boyutu yapılacak olan kalbi incelemelerden sonra ortaya çıkar; aşk bilirkişileri seven - âşık olan zatın kırmalarını incelemeden kırılmalarını hesap eder ilk; sonra kırmanın resmini çizer. Bir fay hattı gibi aşığın gönlünü baştan sona gösterir, kırılmaların nasıl başladığını ve yüreğin tam ortasından nasıl bir şiddetle yerle bir olduğunu… Bu kalbi depremin daire içine aldığı her şey ki buna sevdiği de dâhildir göz açımlık dahi olmayacak bir sürede her şeyi herkesi bir saman gibi dağıtır gider. Bir kuş kanadı gibi kırar gider. Bir kalbi kanatır gider. Aslında depremin merkez üssü aşığın kalbidir; artçıları devam eder sonrasına. Gözler bu şiddetin tesiriyle tsunamiye maruz kalır, dev dalgalar vurur yanak şeridine. Göz kıyılarında oturanlar gözyaşlarına kapılır, yürekte ikamet edenler bu dev dalgaların korkusuyla kendinden geçer.
Oysa âşık ilkin kendini kırar; bir cam gibi kırar; tuz buz eder.
Sonra yalan olan her şeyi kırıp döker; aşklarını yalanlarını öfkelerini kıskançlıklarını, aldatılmışlıklarını, çaresizliklerini… Bir bir kırar, tek tek elden geçirir itinalı bir şekilde kırılacak olan her şeyi herkesi. Son can parçası kaldığında elinde onu da kırar orta yerinden, kırılmayacak sandığımız her şey kırılır böylece.
Kendi kırıklarından yola çıkar âşık ve yeniden inşa eder aşkı.
Tane tane, adım adım; önce kalbi alır yerden onarır, sonra gözleri sonra canı…
“İnsan sevdiğini kırar mı hocam?” diye sordu Gamze
“Evet, en çok da sevdiğini kırar insan.” dedim usulca kimseyi incitmeden. Yârin haberi olmadan. Bir kuru dal parçasını ortadan çat diye ikiye böler gibi kırar hem de.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.