- 692 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MEMLEKETTEN MEKTUP VAR
Merhaba Canlarım;
Yüreğinizin, duygularınızın bitimsiz güzelliği kadar güzel olan fotoğrafınıza, Defterdeki Ayşe Karan teyzenizin vasıtasıyla ulaştım. “Defter de ne?” derseniz, onu da anlatırım ilerleyen satırlarımda sansürsüz. Oralar nereleri öyle? Siz onu söyleyin hele. Ne güzel bir manzara bulmuşsunuz üstelik böyle. Güzelliğinize ne de çok yakışmış. Kurban olurum ben sizleri Yaratana binlerce. İki ayaklı canavarların gelip oraları da kirletmesine izin vermeyin olur mu inci tanelerim. Beni niye götürmediniz? Peki öyle olsun bu defa. Gömülmüşsünüz bembeyaz karların içine o tertemiz varlığınızla.
“Sizin oralardan haber ver sen de bizlere” derseniz....Önce havalardan başlayayım isterseniz. Buralarda da havalar soğuk ve karlı. Fakat havanın düşük ısısından çok, düşük seviyedeki insanların estirdikleri zalim ve hoyrat fırtınalar etkili oluyor yurt genelinde daha çok.
Bembeyaz karlar kara düşüncelerin, kötü niyetlerin attığı her adımda kirleniyor hemen anında. Buraları bir kalabalık ki evlere şenlik! Altına iki bacağını takan, boynunun üzerine başını geçiren; ben de insanım! diye dolanıp duruyor ortalıklarda virüsler saça saça.
Ancak asıl tehlike; İyi-kötü bir tahsil görmüş. Diline, az-ya da çok ‘yabancı dil’ dolamış. Yurt dışını karışlamış. Cebini doldurmuş. Sırtını sağlam duvarlara dayamış. Ve böylece kendisini; hayatın, yaşamın, deneyimin, bilginin, kalemin ve insanlığın USTASI saymış kimselerdir bence.
Şimdi gelelim merak ettiğiniz Defter’den söz etmeye.
Ana adı: Edebiyat Defteri. O da tıpkı bir ana kucağı gibi; herkese kucağını açan, gönlünce ve özgürce yazıp-çizme olanağı tanıyan çok amaçlı kocaman bir alan. Bu harika Defterin bir üyesi olarak, ben de halimden ve yerimden çok memnunum, bilesiniz. Nasıl olmam ki? Bu Defter sayesinde ve kısa sürede; çok değer verdiğim, varlıklarından övünç ve sevinç duyduğum, fevkalade nitelikli, nadide Dostlar edindim, çok az sayıda olsalar da. Dost dediğin ne kadar olur ki zaten, öyle değil mi Dostlarım.
Ayrıca Defterde kimsenin bir saygısızlığına, kabalığına rastlamadım, neme lazım. Ya çok olgun, kendini bilen insanlar. Ya da “Defterde bir bu deli eksikti. Delidir ne yazsa yeridir” diyerek gülüp geçiyor da olabilirler büyük ihtimalle. Bakın, işte böyle bir ihtimalin gözünü seveyim ben de. Neden mi? Çünkü yaşadığım semtin, Delisiyle-Kedisi hiç eksik olmaz derler. Bu nedenle ben de başımdaki bu huniyi, yaşadığım sürece başımdan çıkarmamaya kararlıyım. Tıpkı İsmail Dümbüllü’ nün Kavuğu gibi. Sonrasında bunun da birçok taliplisi çıkacaktır kuşkusuz. Ayrıca canımın içi Aziz Nesin, “El Vermişti” bana giderayak. Oynatıyorum az buçuk kalemimi ben de, izinden koşturarak. Ee, bu da az şey mi? Azizim Aziz bana el vermemiş nedensiz.
Üstelik bu öyle bir Defter ki, benim akıllı ve sezgili yavrularım. “Amel Defteri” bile daha sade ve masum kalır yanında, inanın bana.
Ne diyordu bu nefis Şiirinde ve 67 yıl öncesinde, Nazım Hikmet RAN:
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşanmadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür…
Bunların hemen bir çoğunun gerçekleştiğini, hatta yaşanılıp, tüketildiğini O görmedi ama, bizler görebiliyoruz yoğun kederle…
Ben ki “kimseye bir teşekkür borcum bile yok!” derken, densizce. Deftere ne çok borçlu kaldığımı görmekteyim bu anlamda, hayretle.
Canlarım benim; hem sizlere, hem sizlere kucak açmış gerçek Dostlarınıza duyulan öfkenin nasıl olduğunu çok iyi bilmekle birlikte, bunun açık seçik ortalıklara saçıldığına da bu Defterde rastladım. Bu konuda asıl ilginç olanı; Sizlerin adınızın geçtiğinde, adeta sinir krizi geçiren, sözlerinden buz gibi nefret damlaları damlayan birinin, Sizlerle yıllarca bir arada yaşamış biriyle, oldukça iyi arkadaş ve hatta dost olduklarını da yine bu Defterde gördüm.
Bir bayan üyenin; Şık, gösterişli ve zengin anlatımlarla bezeli, oldukça ayrıntılı uzunca bir yazısına denk gelmiştim bir aralar. Anlatılan olaylar, izlenimler, birçoklarının tanık olduğu ve yaşadığı türden şeylerdi. Ancak beni oldukça şaşırtan kısmı; Bu geniş ve birbirlerine tutkun ailenin, yıllarca bakıp besledikleri Köpeklerini, (Paşa’yı) ailenin küçük kızına ciddi şekilde zarar verdiği gerekçesiyle, -ki mutlaka çok önemli bir nedeni olmalıydı. Ve çocukların acımasızlığı da bilinen bir şeydi. Üstelik hayvan sahipleri olarak, besledikleri hayvanın özelliklerini de iyi bilmeleri gerekirdi.- hiç düşünmeden hemen gözden çıkarmış olmalarıydı. Gerçi Paşa’nın gittiği kapı, görkemli çiftliğin kahyasının kapısı olsa da, yine de bu bana çok dokundu doğrusu.
Gerçi sokaklar, barınaklar; sırf o şımarık, terbiyesiz ve birçoğu Hiperaktif hastası olan çocukları istediği için, bir süreliğine eğlensin, oyalansın, gönlü hoş olsun diye eve aldıkları ve daha sonra bir çöp torbası gibi sokağa attıkları Kedi-Köpeklerle dolu değil mi?..
Kısa bir süre de olsa, ev ortamına alışmış ve çoğu gerçekten evcil olma özelliğini taşıyan bu savunmasız, ağızsız-dilsiz, masum varlıkları sokağa atan, canavar ruhlu insanların, o çok bilmiş, bencil çocukları, ileride canavar yavruları olamaz da ne olurlar? Bazı Belediyelerin, çocuklara çağırıda bulunup, Köpek başına 50 lira ödül koyduklarını. Topluca imha ettiklerini gözlerimle görmüştüm. Bunları bilen-duyanların, hala kalkıp o kıt akıllarıyla, insanlara İnsanlık dersi vermeye kalkışmalarına ne dersiniz, benim soylu can dostlarım. İnsanoğlu dururken, ite-köpeğe-kediye, kısacası Hayvan Nesline itibar edenleri, zerrece insan yerine koymamak gerektiğini söyleyebiliyorlar. Dünyada acımasızca süregelen savaşların, katliamların ve onca kötülüklerin, artık son bulmasını istediklerini her fırsatta dile getirebiliyorlar, bu felaketlere hiç katkıları yokmuş gibi.
İşte, sizlere kısaca özetini aktarmaya çalıştığım yukarıdaki yazıya gelen pek çok yorumun içinde, dikkatimi çeken bir yorumun, yorumunu sizlere bırakıyorum. İnsanların içini-dışını bir bakışta, bir nefeste sezinleyebilen çok özel varlıklarım.
“Ben yine fikrimi beyan etmek istiyorum ki; itle, köpekle, kediyle vakit geçirip onlara gereğinden fazla ihtiyat ile davranıp ve mühim olduklarını hissettirmek; akıl karı değil! Neden böyle dersen diye sorarsan, çünkü öyle hayvanseverler var ki, dışarıda çöp toplayan insanı ya da hiç değil de komşusunu okumamış ve ya daha az kültür seviyesinde olduğu için aşağılar ve de ona iti, köpeği daha cazip gelir. Bunun adına da hayvanseverlik, doğa sevgisi ve modern allamelik denir”
Neyse...Susuyorum..:) ( konuşsa daha neler söylermiş acaba )
***
CANLARIM; Ben de dahil olmak üzere, Siz Siz olun, “Hakkın Sesini” seslendiren! o kovboy şapkalı, gözleri kapalı, yüreği karalı adamla ve benzerleriyle karşılaşmamaya bakın. Yoksa hepimizi ÇİĞ ÇİĞ yerler alimallah!
***
Şimdi kendinizle bir kez daha gurur duyacağınız haberlere geldi sıra:
“Ülkemizdeki uyuşturucu ağının çökme başarısının % 25’i eğitimli Köpekler aittir. Ödülleri törenle kendilerine verilmiştir”
“Meydana gelen Depremlerde, enkaz altında kalanların sağ kurtarılması, eğitimli Köpeklerin fedakarca yardımıyla gerçekleşti”
“Sevimli Minnoş Kedi, kalp krizi geçiren sahibini, tuhaf miyavlaması ve kapıları tırmalamasıyla kurtardı”
“Ormanların kralı dişi Aslan, annesiz dört ceylan yavrusunu korumasına aldı.”
“Sahibi ölen Köpek, hiçbir şey yemeyerek intihar etti”
***
Hani çocuğu veren Allah, rızkını da verirdi?
Hani İnsan, Allah’ın yarattığı en akıllı, en üretken, en güçlü canlı varlıktı?
Hani İnsan onuru, her şeyin önünde gelirdi?
***
Sanırlar ki; oranın suç-ceza defteri, buranın edebiyat defterine benzer. Oranın adil yargıçları; buranın seçici kurul üyeleri gibidirler. Sanırlar ki; dünyevi bilgileri, entelektüel durumları, büyük akılları orada da geçerlidir. Sanırlar ki; burada güne düştüklerinden dolayı, orada da gün yüzü görecekler. Sanırlar ki; burada bir günlük de olsa, seçkin kişi olduklarından, orada da baş köşede ağırlanacaklar ebediyen…
YORUMLAR
Tülin Hanım yine kızdırmışlar sizi...
Evet çelişkilerle dolu,acımasız bir dünyada yaşıyoruz.Dediklerinize tamamen katılıyorum...
Onlar bizim gerçek dostlarımızdır.İşimize gelince kahraman yapıyoruz,işimize gelince de düşman sayıyoruz,yokediyor öldürüyoruz...
Yazınız gerçekten kulaklara küpe olacak cinstendi...
Ahiret sorgusu da yerindeydi...
Tebriklerimle kutluyorum...
Saygılarımla...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Benim kızmadığım gün mü var? desem yeridir. Alışamadım gitti şu düzenin düzensizliğine. Ama; O Nadide Dostlarımdan biri de Sizsiniz. Unutmayın.
(Yakında bir güldürü koyuyorum sahneye. Gülmekten yazamıyorum. Bilmem ben içinde olduğum içindir belki, diyeceğim ama, beni benden başka kimse güldüremedi bu güne kadar. )
TÜLİN ÖZTUNÇ
Benim kızmadığım gün mü var? desem yeridir. Alışamadım gitti şu düzenin düzensizliğine. Ama; O Nadide Dostlarımdan biri de Sizsiniz. Unutmayın.
(Yakında bir güldürü koyuyorum sahneye. Gülmekten yazamıyorum. Bilmem ben içinde olduğum içindir belki, diyeceğim ama, beni benden başka kimse güldüremedi bu güne kadar. )
TÜLİN ÖZTUNÇ
Benim kızmadığım gün mü var? desem yeridir. Alışamadım gitti şu düzenin düzensizliğine. Ama; O Nadide Dostlarımdan biri de Sizsiniz. Unutmayın.
(Yakında bir güldürü koyuyorum sahneye. Gülmekten yazamıyorum. Bilmem ben içinde olduğum içindir belki, diyeceğim ama, beni benden başka kimse güldüremedi bu güne kadar. )
TÜLİN ÖZTUNÇ
Benim kızmadığım gün mü var? desem yeridir. Alışamadım gitti şu düzenin düzensizliğine. Ama; O Nadide Dostlarımdan biri de Sizsiniz. Unutmayın.
(Yakında bir güldürü koyuyorum sahneye. Gülmekten yazamıyorum. Bilmem ben içinde olduğum içindir belki, diyeceğim ama, beni benden başka kimse güldüremedi bu güne kadar. )
TÜLİN ÖZTUNÇ
Benim kızmadığım an mı var? desem yeridir. Alışamadımi gitti şu düzensiz düzene.
Ama O Nadide Dostlarımdan biri de Sizsiniz. Unutmayın.
Kocaman sevgiler Güzellikler.
Bir yazı hazırlıyorum Bun dada çok güleceksiniz. B
Mevlüt GÖZDE
O nadide dostlarınızdan olmak benim için büyük gurur ve iltifat...
Çok teşekkür ediyorum nezaketiniz beni mutlu etti.
Komedi/mizah yazınızı şimdiden merak etmeye başladım desem inanınız...
Sizden bu tür yazıları okumak da her zaman nasip olmaz diye düşünüyorum.
Saygılarımla...
(Son anı yazıma bir yorum atabilir misiniz?) Rica etsem...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Mevlüt GÖZDE
Saygılarımla...
TÜLİN ÖZTUNÇ
Doğrusu yazıyı ben de çok sevdim.
KOCAMAN SEVGİLERİMİ YOLLUYORUM YİNE.
AYSE 09
önce masa üzerine at oradanda sayfana bende önceleri torunuma astırıyordum baktım olmayacak öğrendim şükür
sevgimlesin canım