- 7633 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EYLÜLÜN İKİ YANI
Eylül ayı, yaz mevsiminin bittiğini, sonbahar mevsiminin başladığını ifade eder. Bu özelliği ile yazdan kışa geçişin bir köprüsü durumundadır. Pek çok mevsimsel özelliği bir arada görebiliriz Eylül ayında. Mevsimsel özelliklerinin yanı sıra, insanlara has duygularla bir aradadır. Sevinçle hüzün, neşe ile keder kaynaşır, birbiriyle buluşur. Sonbaharın kendine has coşkusu yaşanır.
Eylül ayı, bu mevsimsel özelliklerinin yanı sıra, son yıllarda politik literatürümüzde de önemli bir yer kazandı. ’ Eylülizm ’. ’ Eylülist ’ gibi termler bolca kullanılmaya başlandı.
Bu tanımlar nedenli haklılık taşısa da biraz Eylül’ e haksızlık ediyoruz gibi geliyor bana. Çünkü Eylül ayı yalnızca 11 Eylül’ lerle 12 Eylül’ lerle sınırlı değil. Aynen mevsimsel özellikleri gibi, politik olaylarla da olumluyla olumsuz, ,iyiyle kötü bir arada.
Eylül ayında. 1 Eylül’ ler, 9 Eylül’ ler, 10 Eylül’ ler de var.
Olumlusuyla olumsuzuyla Eylül ayı politik gündemlerle dolu. Şimdi bir göz atalım Eylül’ ün bu iki yanına.
1 Eylül Barış Günü: ’ Savaş istiyoruz/ en önce vuruldu/ bunu yazan’.
Berthold Brecht’ in dizelerinde, ne kadar çarpıcı geliyor savaşın acımasızlığı. Bu acımasızlığı 63 yıl önce gördü, yaşadı. 1 Eylül 1939 tarihinde Nazi Almanya’ sı 2. Dünya Savaşı’ nı başlattı. 50 milyon ölüye, onca yaralı kayba mal olan bu savaşın başlangıç günü olan 1 Eylül 1950 yılında ’ Dünya Barış Günü ’ olarak kabul edildi.
O günden bu yana tüm dünyada Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül, her geçen yıl daha bir anlam kazanmakta. Barış savaşının aldığı yol, barışın nedenli can alıcı bir konu olduğunun artık herkesçe kabul edilmesi 1 Eylül’ lerin önemini artırıyor.
2012 yılının Eylül’ ünde ülkemiz barış hareketinin önünde duran sonsuz görev, barış savaşımına yeni güçlerin kazanılması ve ülkemiz barış hareketinin yeniden, yeni koşullara uygun biçimde organize edilmesidir.
Yaşar Miraç’ ın ’ Barış Türküsü ’ ile merhaba diyelim şimdiden gelecek olan 1 Eylül’ e.
’
....
Artık gitmeyeceğiz krallar için
beyler paşalar sultanlar için
ağalar için, patronlar için
artık gitmeyeceğiz savaşmaya
bir gün zorunlu kalırsak yine
silah almaya ellerimize
Bu zeytin ağaççığı bu gümüş yaprak
barış fidancığı artık dal budak
salacak tüm yer yüzümüze
ak kuşlar dallarına konacak ’
Eylül ayının ilk günleri Ege de kurtuluş günleridir.
30 Ağustos’ tan 9 Eylül 1922 ye uzanan günlerde halkımız, emperyalizme ve onun saldırgan güçlerine karşı kazandığı utkunun sevincini duymuştu. Bu günler heyecan ve coşkuyla kutlanır Ege’ de. O günden bu yana çok şey değişmiş olsa da. ulusal kurtuluşun geleneği yaşatılmaya çalışılır. Güzel İzmir’ in kurtuluş günü 9 Eylül, bu utkunun taçlandığı gündür.
2012 Eylül’ ünde, 9 Eylül’ ü kutlarken, yine büyük ozan Nazım Hikmet’ in dizeleri dökülecek dilimizden:
’ Dört nala gelip Uzak Asya’ dan
Akdeniz’ e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
bu cehennem bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim...’
Eylül’ ün bir yanında barış günleri, ulusal ve sosyal kurtuluş günleri yer alırken, diğer yandan da 11 Eylül’ ler, 12 Eylül’ ler var, acıyla anımsanan günler...Zulmün karanlığın gericiliğin günleri.
12 Eylül’ le birlikte ülkemize çöken karanlık insanlarımıza neler getirdi biliyoruz.
11 Eylül 1973 Şili’ de uluslararası tekeller ve emperyalizmin kuklaları generaller, halkın oyuyla iş başına gelmiş Marksist devlet başkanı Allende’ yi öldürerek, yönetime el koymuşlardı.
Şili’ de işçiler, emekçiler, aydınlar, sanatçılar zindanlara atıldı. Zulmün işkencenin her türlüsü yaşandı. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi.
11 Eylül’ lerde, 12 Eylül’ lerde, şimdi yine aynı talepler yükseliyor dünyanın bu iki ayrı kıtasındaki ülkede. Barış, demokrasi ve özgürlük.
Şili’ de ülkemizde ve tüm dünyada, barış, demokrasi ve özgürlük kavgası yürüten tüm insanları, ozan Erdal Alova’ nın dizeleriyle selamlıyoruz:
’
.......
Halkın caneviydi düğünevin
güveysiz kalan taza gelin
Yediveren güller dererken
kamplarda soldu gül yüzün
İşçilerin düzdüğü sandık
yandı yağmalandı çeyizin
Şili! Hey Şili!
Allende gideli
Pampanın dikenli ballı dili
sensin Neruda’ yı Mistral’ i
susayan yürekler sunan
Ahı var kırılmış sazının
Işığa dayanıksız sarhoşların
ürküttüğü o deniz kızının
Şili! Hey Şili!
Çözülsün dili. ’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.