Siyah bir fon kağıdı üzerine beyaz bir boyayla yapabilir miyim seni? Çizebilip sonra da ışık verebilir miyim yıldızlara ve aya? Sonra yakamoz oluşturabilmelerini sağlayabilir miyim? Onlara ışıltı verip, sonra tek tek dizebilir miyim?
Ben bunu yapamayacak kadar aciz, fakat anlatamayacak kadar da yetersiz miyim?

Belki!

Ama yine de deneyeceğim ifadelerim zayıf kalsa da simsiyahın üzerinde parlayan değil belki ama parlamaya çalışan bir yıldız gibi…

Yıl belli ama adı yok, saklı. Bir Eylül sabahı, sonbahardan çalınan bir gün. Ama bin güne bedel belki.

Siz hiç bir sabah kendinize kaçtınız mı? Ben kaçtım işte öyle bir günde.

Yine siyahlara bürünmüşsün. Siyahlara bürünüp de gelmişsin yine. Sana çok yakıştırdığım için mi, yoksa kendine çok yakıştığını bildiğinden mi böyle giyinmişsin bilmiyorum. Ama sana yakışıyor; yine söylemek istiyorum. Sormak istiyorum, ama konuşmuyorsun benimle. Daha başka şeyler de sormak istiyorum, ama konuşmuyorsun benimle. Mesela yıldızlar var üzerinde pırıl pırıl parlayan. O yıldızlar ki birbirine dokunmadan orada öylece duruveriyorlar.

Farkında mısın sendeki yıldızların? Parlayan ve parlamayan yıldızların farkında mısın? Ben farkındayım senin göğsündeki parlayan, parlamayan ve parlamak için çabalayan tüm yıldızların…