KALABALIKLARDAKİ YALNIZLIK
Kalabalıklar var, hayatımızda, sessiz ve koşuşturan. Bir yerlere yetişmeye çalışan. Her kafada ayrı düşünceler. Kimi mutlu, kimi kederli. Uğultular var kulaklarımızda, derinlerden gelen. Bu kalabalıklarda bir yalnız adam, öylece durmuş, bakıyor. Gelip, geçenlere bakıyor. Kim bilir, nerelere giderler. Ama yalnız adam duruyordu, hala. Yakında bir bank var. Yavaş adımlarla ilerledi. Otururken, derin bir soluk aldı. Daha dün, herkes onunlaydı. Şimdi yoklar. Neden? Bu soru onu yiyip bitirecekti. Kafasında, binlerce karınca, oradan oraya dolaşıp duruyorlardı. Güneşin yüzündeki sıcaklığı, alnından minik ter damlacıkları oluşturmuştu. Kaşları çatıldı. Sanki kendiyle kavgadaydı. İçinde fırtınalar kopuyordu. Hayat hep “hayır” mı diyecek, bana diyordu. Nereye gitse, ne yapsa. Sanki ıssız bir adada, tek başına kalmıştı. Diğer insanlar için bir hayaldi. Yokmuş gibi davranıyorlardı.
“Evet”, dedi. “İşte, kralken çok soytarın vardı. Tahttan düştün, şimdi sen soytarısın. Ama kralın yok.” Düşünce denizi çok engin, bir açılınca sonsuzlukta kaybolabilirsin. Yanına bir genç oturdu. Yorgun ve stresli bir hali vardı. Yalnız adam, bir merhaba der, umuduyla gencin gözlerinin içine baktı. Nafile, genç belki fark etmedi bile. Birden, kendine hâkim olamayıp.
-Merhaba, dedi, Yalnız adam.
Korkuyordu aslında. Acaba ters bir şey diyebilir mi? Ne düşünür hakkımda? Onlarca soru ve pişmanlık duydu. Genç, gözlerini adama dikerek.
-Merhaba, dedi.
Yoksa kralını mı buldu? Devam etmek istedi ama kararsızdı. Devam etti.
-Dostum, çok yalnızım. Kralım olurmusun?
--Pardon! dedi, genç.
-Kralım diyorum.
--Nasıl yani?
Genç ciddi bir şaşkınlık içindeydi. Manasız bir şekilde yalnız adama bakıyordu. Bir müddet sessizlik hakimdi zamana. Yalnız adam yine konuştu.
-Az önce kafamdan geçen bir cümlenin devamıydı sorum. Ama özür dilerim. Sizinde kafanızı karıştırdım.
-Anlayamadım sadece, benimde kafam yorgun biraz.
-Evet.
--Ne demek istediğinizi anlatırsanız memnun olurum.
-Uzun hikâye genç delikanlı, kafanı doldurmayayım.
--Biraz vaktim var. Hem biraz dinlenmek istedim.
Yalnız adam konuşmaya can atıyordu. Bir yandansa genç gider mi, diye endişe duyuyordu. Başladı anlatmaya.
-Hiç kalabalıklar içinde yalnızlık hissettin mi?
--Belki, çok değil.
-Ne mutlu sana, ben uzun süredir öyle hissediyorum.
--Neden?
-Çünkü ya anlatamıyorum, ya da anlaşılamıyorum. Çevremdekiler sadece ya paranın, ya makamın, ya da fiziksel güzelliğin derdinde. Beni “ben” diye seven yok. Sorduğumda cevaplar aynı. Çevremde yüzlerce insan var. Kalabalıklar kaplamış her yanımı, sanki beni yalnızlığımla kuşatmışlar. Tek dostum yok. Şöyle oturup sohbet ettiğim. Bir kavanoza hapsetmişim kendimi. Sadece birileri talimatlar veriyor. Bende yapmak için kendimi bile unutuyorum. İyiliklerim, sanki görevlerim olmuş. Rollerden kurtulamıyorum. Birileri yakıştırmış. Sevmek istediğim her şey elimden kayıp, kayboluyor. Belki çok şeyim var ama ruhum kayıp. Bir sıcak bakış istedim. Tüm sıfatlarımdan arınmış.”Beklentisiz Sevgi” aradım. Kimseye kusur bulmuyorum. Eleştirmiyorum, bir dost hasreti var ki, sorma!
Bir an, gence döndü, o ne? Gitmişti.
-İşte senin gibi genç adam, herkesin işi bitince benimle, yalnız kaldım her zaman, kendimle konuşur vaziyette. Ama olsun. En azından “ben” varım!
Hayat Devam Ediyor.
06/08/2010