ŞEHRİ SELMA
Hayata pekte kolay uyum sağlayamadım ben, insan olmanın verdiği ağırlık hep omuzlarımdaydı…
bekledim evet yıllar boyunca bir tek şey bekledim; güneşin doğuşunu yada batışını seyretmeyi, renklerin içinde kaybolmuşluğun verdiği coşkuyu, rahatlatıcı bir müzik eşliğinde huzurla dans etmek değildi tabii ki beklediğim…
Sevgiyi taşıdım senelerce, var olmayana karşı bir tutku vardı sakladığım kimseyle paylaşmadığım içimde …
yürekten inanmaktan asla sıkılmadım desem; her melodide aklımda, her filmde bir aşk öpücüğünün içinde saklı kaldı benimle, hep kayboluyordu çünkü hiç var olmuyordu bir bedende…
Ona dair çok şey yazdım, çizmekte istedim…
bir resmi olsaydı belki elimde, yorgana yastığa sarılmaktan daha çok sevindirirdi beni, gözyaşlarımın içinde kaybolduğumda ona bakar onunla konuşur avunurdum belki de…
anlatmaya çalışıyorum işte!..
onu düşünürken bile yaşam nefes alıyordu bedenimde…
Seviyordum onu aşıktım bir parıltı yeterdi kalbimdeki cümbüşe…
Bir yıl içerisinde onu ikinci görüşümde konuşabildik,
başkalarının sayesinde gerçekleşen kısa bir konuşmaydı sadece…
ama olsun; her şeye yaşadığım her ana değerdi, bir daha hiç görmesem bile…
satırlar zorlanmaya başladı, harfleri seçemez oldum, kalbim renk değiştirdi onu her gördüğümde…
selam verebilmenin heyecanı sardı benliğimi ve ben kendime dedim ki sakin ol uykuyla geçirdiğin hayat rüya olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşüyor tüm güzelliğiyle…
güneş doğuyor yeryüzüne; ısıtacak, çözecek buzları, evren rahat bir soluk alacak
onun nefesiyle…
durgun akan şelale nasıl olur bilir misiniz? Aslında bilirsiniz, çünkü bizler şelalenin ne kadar hızlı aktığını görme yeteneğine sahip değiliz…
her adımında güçlü bir şelalenin akışı vardı ama insana yavaş görünüyordu, bakışları naifti ama insana sanki içine dokunuyor gibi oluyordu, hareketleri ongun güven verici ama insana bir o kadar da kırılgan gözüküyordu, onu seyretmek gerçekten olabildiğince görseldi… bir manzara insanı ancak bu kadar doğayla bütünleştirebilirdi…
susmak, dinlemek, görmek ve seyretmek dışında yapabileceğiniz bir şey bırakmıyordu bu uyum …
her insan gökyüzüne baktığında yıldızlara dokunabilmek ister…
yıldızın ondan ne kadar uzakta olduğunu düşünmek istemez sadece dokunmak ister değil mi?
Bende dokunmak istedim ona, sarılmak doya doya koklamak içime çekmek istedim…
İçimde biriken tüm var olanı ve var olmayanı ona anlatmak beklendiğini hiç vazgeçilmediğini aktarmak için sabırsızlanıyordum…
Geceler gündüze dönüyor zaman su gibi akıp gidiyor ama ben yıldızıma ulaşamıyordum…
O gün şarkı söylüyordu şiirler okuyordu ve bana bakıyordu gözlerimin içine ruhumun hiç dokunulmamış derinine dokunuyordu…
Karanlık bir kuyu düşünün içi tamamen aydınlığa kavuşuyor… en sonunda ne olduğunu artık görebildiğiniz dipsiz bir kuyu o bendim işte… aydınlığa kavuşturulduğum o gün yıldıza dokunabilmeye ne kadar yakın olduğum hissettirildi…
Aşk; gökyüzünde bir ırmak aramak kadar uzak gibi dursa da,
Kendini bir ırmak kenarında bulup sonradan gökyüzünde olduğunu hissettiriyor insana bazen…
Eşim, sevgilim, bebeğim, gerçeğim, ışığım, meleğim, kraliçem, sonsuzluğum, AŞKIM …
Kartanem, birtanem, her şeyim dünyama, hayatıma, yaşamıma anlam katan sevgimin tek sahibi, sensizliğin içinde olduğum zamanlar söyleyemediğim her kelime sana atfedilmiştir içimde…
Kelimeler anlam kazanmaya başladı sahipsiz değiller artık…
Ona her baktığımda uzun uzun bakıyorum ki kaybolur diye rüya ile gerçeği karıştırmış olabilir miyim diye korkuyorum…
Hep orda gördüğüm yerde kalması için dua ediyorum…
Gözlerine baktığımda kendimi karşısında hem çok güçlü hem de çok güçsüz, hem çocuk hem de koca bir adam gibi hissediyorum…
Beni alıp götürüyor bir denizin ortasında buluyorum çıplak savunmasız kendimi…
Güvenle duruyorum üstünde istediğimde karaya çıkacağımı bilerek yüzüyorum…
Özgürlük bu olsa gerek, hayatım boyunca savunduğum düşünceye onunla birlikte sahip olmanın keyfini sürüyorum…
Ve diyorum ki;
Omuzlarımda taşıdığım insan olmanın verdiği ağırlık deniz de bulduğum bir inci tanesiyle yok oldu…
Bana insan olmanın, onu ilk gördüğüm gün ne kadar mucizevi bir şey olduğu anlatıldı…
Sevgime sonsuz gerçekten sesleniyorum;
SENİ SEVİYORUM SONSUZLUKTAN DA ÖTE HER DAİM SENİNLE BİRLİKTE OLMAK İSTİYORUM…
AŞKIM ŞEHRİ SELMA’YA…
YORUMLAR
Ay ışığının altında kalabalıklaşan yalnızlığımızın eylemsel türküleri ısıttı, donmuş iliklerimizi. İçi dolmamış kavramların, kuralların, kavgaların acısını hep sen çektin. Senin sırtından geçinip zirveye çıktığını sananlar, seni çoktan unuttular. “Anılar yaşlanan dimağların koltuk değnekleri” deyip, sevgine ihanet etmedin. İhanet edenleri de iyi insanların intikamıyla selamlayıp, affettin...
KUTLARIM