- 3194 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYKÜDEN BİR UMMANLA BİRLİKTE: AHMET BÜKE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ahmet Büke’nin kalemiyle ilk kez sitemizin Kültür Sanat Haberleri bölümündeki bir duyuruyla tanışmıştım. Bu kadar ödül alan yazarı merak ettim ve internette bir öyküsünü buldum. O öyküyü kaç kez okudum hatırlamıyorum. Fakat tarzıyla, hiçbir kurala uymayışıyla, bildiğimiz dilden, abartısız bir şekilde, her birimizin içinden mutlaka geçmiş duyguları anlatışıyla farklı bir yazarla karşı karşıya olduğumu anladım. Ertesi gün bütün kitaplarını aldım.
Okumayı çok severim. Ama hiçbir kitabı bir günde bitirebilecek kadar sabırlı olamadım hiç ne yazık ki. Ta ki Ahmet Büke’nin öyküleriyle tanışana kadar.
Öykücülüğün bittiğinin düşünüldüğü bir ortamda, öykünün romandan arta kalan zamanlarda hobi olarak ele alındığı şu zamanda. ısrarla "Tamam anladık: bu dünyaya ve size sadece öykü yazarak tahammül edebilir insan” diyen sayın Ahmet Büke’ye sizin için birkaç soru sorduk. Gerisini yazarımızdan dinlemeye ne dersiniz?
A.ENGİNDENİZ: Sayın Ahmet BÜKE, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
AHMET BÜKE: 1970 yılında Manisa’nın Gördes ilçesinde doğdum ve büyüdüm. İzmir, Ankara ve yeniden İzmir’de süren uzun bir öğrencilik hayatım oldu. Değişik işlerde çalıştım. Sonra öykü yazmaya başladım. Ama öykü yazarken de başka işlerde çalıştım hep.
A.ENGİNDENİZ: Size ilk sormak istediğim; Ahmet BÜKE kim için yazıyor? Neden?
AHMET BÜKE: Yazınca kendimi iyi hissediyorum. Bir işe yaradım sonunda, diyorum. O yüzden galiba önce kendim için yazıyorum. Babam sağken, yazdıklarımı okutmak hoşuma giderdi. Alamadığım eksik aferinleri aldım diye düşünürdüm.
A.ENGİNDENİZ: Çeşitli internet dergilerinde ve sitelerinde yazdığınızı biliyoruz. Bunun şu anki kariyerinize katkısı olduğunu söyleyebilir misiniz?
AHMET BÜKE: Öykücünün bir kariyeri olmaz sanırım. Olsa da başarısız bir kariyer sayılır. Giderek daha az okunan bir tür çünkü. Ama oralarda yazmak öykü serüvenim için iyi oldu mu? Evet, oldu. İnternet, yazıdan sonra insanlığın en büyük icadı bence.
A.ENGİNDENİZ: Kitaplarınız çeşitli ödüller aldı. Öyküye merhabanız da bir yarışma dolayısıyla olmuş. Ülke genelinde yapılan edebi yarışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu yarışmalar edebiyat ve yeni kalemler için şans mıdır?
AHMET BÜKE: Yarışmaları bir çırpıda değerlendirmek zor. Ama bence daha çok genç yeteneklere fırsat verilirse edebiyat için daha iyi olur, diye düşünüyorum.
A.ENGİNDENİZ : Öykülerinizin başlıkları bile son derece özgün ve dikkat çekici. Daha ilk etapta okuru avucunun içine almayı başarıyor eser. “Ruhi Bey, Biz Hepimiz Nasılız?” “Alo Burada Bir Sorunumuz Var” “ Tok Uyku: Utanır Gibi Oldum Senden” “Kemik Suyuna Köpek ve Hayalden Yaşadı Onlar” gibi öykü başlıklarınız ilk aklıma gelenler.
Biliyoruz ki, başlık bir eserin anahtarıdır. Aynı zamanda özetidir bir yerde. Sizin eserlerinizde başlıktan mı öykü doğar, yoksa öyküyü başlık mı doğurur?
AHMET BÜKE: Ne yazacağımı pek bilmeden yazmaya başlıyorum genelde. Dolayısıyla başlık da çoğu zaman öykünün ortasında ya da bittiğinde aklıma düşüyor.
A.ENGİNDENİZ: Yazmak çoğu zaman sancılı bir eylemdir. Bazen aşk ile öyle ani bir giriş yaparız ki, zincirlerimiz canımızı acıtır; bazen durağan suskunluğumuzla söyleyemediklerimizin ateşi içinde yanarız.
Ahmet Büke öykülemede sınır tanır mı? “Bunu yazamam” dediği durumlar var mıdır?
AHMET BÜKE: Yazmak sancılı gelmiyor bana. Aksine, dünyanın en kolay ve güzel işlerinden biri gibi geliyor. İnsanların inançlarını, cinsel yönelimlerini ve etnik kimliklerini rencide eden şeyleri yazmam, derim hep. Tabii bu konular bazen çok genişliyor. Ama her zaman tetikte olmanın faydası var.
A. ENGİNDENİZ: İlk dört kitabınızda arada sıkışmış insanları, küçük, ekmek kokulu hayatları, kandırılmış bir tevekkülle hayata tutunmuş delileri kaleme aldınız. Öyküleriniz nükteli bir üslupla yazılmış olmasına rağmen, finallerinde ince hüzünler var. İki duygunun hayat içindeki sarmal akışı okura şiirsel bir dille sunulmuş. Unuttuğumuz taş sokakları, unuttuğumuz kadınları ve erkekleri, unuttuğumuz sokak esnaflarını ve unuttuğumuz mavi denizi hemen bütün öykülerinizin orta yerine oturtmuşsunuz. Zaman içinde geri dönüşler ise, sizin öykülerinizin en duygulu bölümleri.
“Annem de görmüş babamı. Ağlayıp gözlerini perdeye silmiş. O leke kaldı orada. Ortası koyu, kenarlara gittikçe duman gibi açılıyor. Bilmiyorlar bunu. Acıdan leke çıkmaz. Acı zaten yerinden kalkmaz. Taş ve dağdır. Taşları üst üste dizip üzerine toprak, toprağa da ağaç ve zeytin, ot, böcek koyarsan dağ olur. Perdeden yayıldı bütün eve leke. Duvarlara kirli damar attı. Çatallarının ucu parçalanıp dağıldı. Tavan doldu, damlayıp halıların üzerine birikti. Katı kuleler oldu odalarda. Divan örtüsüne bulaştı. İçi saman dolu kalıp gibi sert duran yastıklarımız kirlendi. Koştum, gördüm. /Kumrunun Gördüğü ”
Bu geri dönüşler mi Ahmet Büke’yi zamanın metalik ve paslı kalıplarından dışarı çıkaran. Ahmet Büke’nin de geçmişi anınca sızlayan bir yanı var mı ve bu öykülere yansıyor mu?
AHMET BÜKE: Öykücünün hamuru hayat ve öykücü de hayatın tam içinde. Dolayısıyla kendinizden bir parçanın olmaması mümkün değil. Ama bunun da bir ayarı olmalı. Çok fazla kendinizi ve geçmişinizi anlatmaya başlayınca başka bir şey oluyor. Yazar metnin her yerinde olmamalı. Ben metni, genlere benzetiyorum. Genler de bizi kendilerini geleceğe devretmek için bir bakıma bir “araç” gibi kullanırlar. Edebiyat, yazarlardan daha kıymetli.
A. ENGİNDENİZ: Herkesin olduğu gibi sizin de bir dünya görüşünüz var. Zaman zaman öykülerinizde siyasetin getirdiği toplumsal travmaların fotoğrafını görüyoruz. Hayat görüşünüzü ,ya da siyaseti diyelim; öyküye gömmeyi öyle ustalıklı bir şekilde başarmışsınız ki, hiçbir okurunuz kollarınızın dışında kalmıyor ve ötekileşmiyor.
Bu bağlamda sormak istiyorum; Ahmet BÜKE’nin “kitabında” siyaset var mıdır?
AHMET BÜKE: Politikanın olmadığı bir boşluk yok hayatta. Edebiyat da bundan azade değil. Öykücü Cemal Şakar’ın lafıyla yanıt vereyim: “Edebiyat bir ideoloji değildir, ama sonuna kadar ideolojiktir.”
A. ENGİDENİZ: Son kitabınız Ekmek ve Zeytin diğer kitaplarınızdan daha farklı. Yine arada kalmış, önemsenmemiş, ya da çok sıradan bulundukları için izlemeye gerek duyulmamış insanları kaleme almışsınız. Fakat bu öykülerinizde bariz bir ironi hakim. Diğer kitaplarınızdaki çocuk ve delikanlılar büyümüş, anneler nineye dönmüş. Evler sokaklar silinip, yenileri çizilmiş. Böylece kahramanlar “ötelendiklerinin” farkına varmışlar sanki. “Ötekilerin” kıstırılmış ama delici çığlıkları ince imgelere sarılmış, fakat hep yüzde tutulmuş.
Sizin gözünüzde Ekmek ve Zeytin’in diğer kitaplarınızdan farkı nedir?
AHMET BÜKE: Olgunluk dönemine giriş eseri gibi geliyor bana. Nitelik olarak değil yaş olarak. Kırkımı devirdim bu kitapla. Umarım bundan sonra yazdıklarım da daha olgun olur.
A.ENGİNDENİZ: Bir öykü nasıl doğar? Nelerden sonra somut hale dönüşür?
AHMET BÜKE : Daha çok bir hisle başlıyor. Gelip konuyor içime. Biraz onunla oynuyorum. Sonra oturup yazıyorum. Hızlı oluyor her şey.
A. ENGİNDENİZ: Sizce edebiyatın eğitmek ya da öğretmek gibi bir misyonu olmalı mıdır?
AHMET BÜKE: “Eğitmek”, “öğretmek”, “bilinçlendirmek” gibi kavramları duyunca hızla oradan kaçmak istiyorum. Edebiyat dünyayı ve insanı anlamaya bizi yaklaştırır. Okuyan insanların önemli bir kısmı yazanlardan daha çok vakıftır birçok şeye. Kimse kimseye bilinç taşımasın. Bu ayıp zira. Birbirimizi anlayalım, yeter.
A.ENGİNDENİZ: Öyküleriniz genel olarak bir şekilde “kırılmış ocaklar” etrafında dönüyor. Olmayan, ya da sert mizaçlı babalar, daima hüzünlü anneler, dede ve nineler görüyoruz. Özellikle dede ve anne karakterleri şiir gibi bir dille anlatılıyor. Bu karakterlerin okura geçirdiği duygu genelde hep hüzün. Fakat mayhoş ve tatlı bir hüzün bu. “Hiç” adlı öykünüzde bir oğlun babasının ölümüne tepkisini görüyoruz. Onda da hüzün var ama abacı…Herkesin kendinden bir tutam bulabileceği acılar yaşanmışlıklar ve hüzünler…
“….
Tam da o anda dedesi geçti yanından.
“Lawo, cay berbena?”
“ Ağlamıyorum ki,” dedi.
Kokuyu yataktan alıp babanın üzerine serpti.
Gidemesinler diye topuklarını soydu. Hem annenin, hem babanın.
…
Ama şimdi de büyük hala geldi işte.
“Tû germ wazena?”
Yok içmem ben çorba. Anne geldi, biliyor musun hala? Dedi ki sen neden ağlıyorsun, dedi ki sen neden içmedin çorbanı, baba gelecek kızacak sana. Baba gelecek işte. Onu götürdükleri gibi getirecekler.”
…
Hala dokununca dala açmayan çiçek açtı.
Sonra çocuğun kulağına eğildi. “ Bu çocuk büyüyecek. Bu çiçek açacak. Bu kuş uçacak. O karıncayı yiyecek. Yuvaya haber gidecek. Başka karınca gelecek. Bu çocuk büyüyecek. Bebeleri olacak. Bu çiçek açacak…
…./Ekmek ve Zeytin/Bu Karınca Gelecek
Neden öykülerinizde aile ve hüzün bu kadar iç içe?
AHMET BÜKE: Aile ile zamanın bir benzerliği var bence. İkisi de geriye dönmüyor, ikisi de tükeniyor ve yitiriyorsunuz.
A. ENGİNDENİZ: “Hepsi hikaye” mi?
AHMET BÜKE: Geriye kalan da hikâye …
A. ENGİNDENİZ: Son olarak; öykü yazmak hevesinde olan arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
AHMET BÜKE: Heves, en iyi tavsiyeden bile daha iyidir. Bence kimseyi dinlememek, burnunun dikine gitmek en iyisi.
A.ENGİNDENİZ : Öykünün ve öykücülüğün sihirli dünyasında, kısa bir an da olsa bizimle olduğunuz için teşekkür ediyorum sayın Ahmet BÜKE.
AHMET BÜKE: Ben teşekkür ediyorum.
ESERLERİ:
İzmir Postasının Adamları
Çiğdem Külahı
Kumrunun Gördüğü
Alnı Mavide
Ekmek ve Zeytin
Hepinize iyi okumalar ve yazmalar sevgili arkadaşlar.
...ENGİNDENİZ...
YORUMLAR
Aynur ablacım,
Öncelikle utanarak ve yanaklarım pembeleşerek itiraf edeyim, Ahmet Büke'yi daha önce duymamıştım. O kadar güzel konuşmuşsunuz ki, yanaklarımın pembeleşmesi ondandır herhalde. Nedense ben konuştuklarınızdan yola çıkarak Ahmet Büke'nin yazdıklarını kendime yakın buldum.
Ne güzel bir söyleşi idi. Öyle ki, ne çok abartı girmiş konuşmaya ne de konu sapmış. Her şey olması gerektiği gibi, hem yazarı tanıtmış, hem eserlerini, hem görüşlerini... hem de kaleminize yansımış işte..
En çokta şu soru hoşuma gitti ki yerli yerinde bir soruydu bence. Benimde hep merak ettiğim, acaba bunun bir tarzı, kuralı var mı? gibi soruların içinde kavrulduğum zamanlardaydım ki yetiştin sende:
"Biliyoruz ki, başlık bir eserin anahtarıdır. Aynı zamanda özetidir bir yerde. Sizin eserlerinizde başlıktan mı öykü doğar, yoksa öyküyü başlık mı doğurur?"
Yeni yeni hikayeye adım attığım için ilgimi direk çeken bir söyleşi ve soru bu oldu tabi ki... Umarım nice söyleşiler yaparsın da, nice tanımadığım yazarları seninle tanıma imkanı bulurum.
Sevgiler...
Tebrikler...
Aynur Engindeniz
Öykü yolunda elimden geldiğince yanındaolurum destek istarsen:)) Yazmanı çok istiyorum. Sevgiler canım.
destina*mltm
Şimdilik ufak tefek karalama yapıyorum, eğer ufak tefekleri birleştirip bir bütün yapabilirsem mutlaka yardım almak isterim...
Mutlu kal, hep böyle hoş ve güzel kalemlerle sohbetli kal..
Sevgiler..
:)
Söyleşinin tadı bir başkadır...
Sorunun karşısında gelecek cevabın sende bıraktığı anlam...
Kısacası Edebiyata aşk ile bağlı olan yanım Edebiyat için hizmet eden herkese sonsuz sevgimi verir...
Sana de sonsuz tebrikler Aynur...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim.
Aynur Engindeniz
Ahmet Büke !
ilk defa duydum Sevgili Aynur...
Engindeniz süzgecinden geçip önerildiyse şayet
okunur değerdedir mutlaka
araştıracağım nasipse
inş
kutluyorum canısı
sevgimle...
Aynur Engindeniz
Sevgiler güzel kalbine.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Sevgiler çokça..
Bir yazarı tanımak güzel bir olay olmalı...
Umarım bir gün beni de tanırlar...
Kutluyorum paylaşım için Aynur Hanım.
Kadir Tozlu
Aynur Engindeniz
Teşekkürler, saygılar.
Tebrik ederim. İki yazarımız da, çok daha da güzel yerlerde görmek dileklerimle.
Çoğunluğa Ahmet Büke gibi bir kazanç sağlayan Sayın yazarımıza ayrıca teşekkür ederim.
Aynur Engindeniz
Ahmet Büke'yi anlatan ve röportajını da içinde ihata eden güzel bir yazı...
Güne gelmesi de haklı bir başarı...
Beğenilerimle...
Aynur Engindeniz
Ve Ahmet Büke
Nedense bana çok tanıdık geldi.
Acaba o değilde ben mi konuşuyorum dedim.Cidden bu soruyu sordum.Hatta bazı söylemlerinde gülümsedim:)
Burnunun dikine gitmeli...
Deyişi beni hatırlattı.
Bir anda olur her şey.
His bir anda doğar.
Kalem bir anda yazar.
O ilk an parlar gözlerinde bir ışık ve beynin belli bir yola çıkmaya hazırlanır...
Ve anında yazılır.Saatlerce sürmez.Günlerce sürmez.
Kafa çok yorulmaz.Zaten kalem( klavye) yazar beyinden döküleni...
Ben gibi biri varmış demek ne güzel.Ben gibi düşünen...
Ahmet Büke'ye Selam ve Hürmetler
Senin de yüreğine sağlık çiçeğim.
Devamını dilerim başarılarının
Aynur Engindeniz
Dün rastlayamadım sana bugün söyleyeyim: Seni seviyorumm. Gülü de bir ara gönderirim can...
Sevgiler çokça...
Ülviye Yaldızlıı
yakalandım tüh...
Tamam şimdi işi gücü bırakıp gidiyorum söz...yazdığım kadarını yollarım sana...
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Teşekkürler. Saygılar değerli yazar.
işgal
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum bu sohbet için. Tekrar saygılar.
işgal
saygılar
işgal
günümüzde daha çok ülkemizde; dram içerikli yazılar daha çok oldukça sosyal işte bir insanın yaşamı, tecavüz olayı, açlık fakirlik ya da sosyal eziklikler ve çok ama çok fazla galiba talebinde etkisi! Bundan ziyada çoğunlukla hayal gücünü gösteren, düşündüren hayali olaylar ve kahramanlar ve kavramlar çok zayıf ve aynı zamanda güncel değiller, gençliğe ya da bu günün zekasına hitap etmiyorlar mesela diyorki gençlik; "doya doya yaşamak varken neden kitaplardan okuyayım ki aşkı? Üstelik benimkinden daha iyi değil anlattıkları..!"
Aynur Engindeniz
Ahmet Büke çok beğendiğim bir öykü ustasıdır.
Kendisinden usta diye özellikle bahsediyorum, çünkü bir öyküyü kısa cümlelere sığdırıp yazmak usta işidir. Eline kazma kürek alıp cümleleri yonması gerekir.
Ahmet Usta bu işi öyle güzel yapıyor ki, bir bakıyorsunuz romanlar kısacık öyküler olup çıkıyor.
Eğer ENGİNDENİZ' de okuyun dediyse, bende OKUYUN derim.
Tanıtım için sağol Arkadaşım.
SEVGİMLE.
Aynur Engindeniz
Teşekkürler can öykücüm. Varlığın ve desteğin için...
Davidoff
Aynur Engindeniz
Saygılar çokça.
Güzel tanıtımınız sayesinde Ahmet Büke'yi biraz olsun tanıdım.Ekmek ve Zeytin kitabı ile tanışıklığımın artacağını düşünüyorum.Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Sevgiler ve teşekkürler.
Sözleşmek, söyleşmek olunca daha da anlamlı kılıyor kelimeyi. Söyleşiler edebiyatımızın çok değerli bir yazın türüdür. Kutlarım Aynur.
Aynur Engindeniz
Saygılar çokça.
Çok güzel bri paylaşım
yazar yazarı kıskanmadan, övgüyle bahsetmesi kadar güzel bir şey var mı
selamlar her iki yüreğe
tanımış olduk
bu tür paylaşımların artması dileklerimle
Aynur Engindeniz
Saygılar.
Aynur Engindeniz
Sevgiler küçük devime.
Aynur Engindeniz
Sevgiler.
Röportajı baştan sona okudum...Yer yer kıskandım...yer yer ümitlendim..ama en önemlisi .İyi ki böylesi güzel kalemler var,haber veren ile verilene ...Tebrikler ve selamlar
Aynur Engindeniz
Saygılar çokça...
Aynur'cuğum,
Bu güzel söylesini okuyunca, internetten girip baktım biraz daha bilgi almak için.
Öykülere çok düşkün olmama rağmen, şimdiye kadar okumamışım kendisini.
Sonra kısa bir öyküsünü okudum. Tahmin et ne düşündüm ? Senin tarzına yakındı
yazısı. Neden ondan o kadar etkilendiğini de anladım. Şimdi sıra o kitaplara tek tek
sahip olmakta.
Tekrar teşekkürler,
Aynur Engindeniz
En kısa zamanda okumanı tavsiye ederim. Şimdi ne desem havada kalacak:)
Teşekkürler sevgili dostum. Sevgiler.
Biz de her ikinize teşekkür ederiz.
Dört dörtlük.
Faydalandık.
Teşekkürler.
Sevgi ve selamlar.
Aynur Engindeniz
Ben teşekkür ederim saygılar.
Aynur Engindeniz
Böylesi değerli kalemleri, bizlere tanıttğınız için teşekkürlerimizi sunarız. Saygılarımla
Aynur Engindeniz
Aynur, inanır mısın hayranlıkla okudum ve kendi adıma çok faydalandım. Öykü de an çok önemli bazen küçük bir an için bütün bir ömür beklenir. Harikasın. Kutluyorum canım. Hem Sayın Ahmet Büke'yi tanıttığın hem de çok sevdiğim öyküyü masaya yatırdığın için. Teşekkür ederim. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum okuduğun ve değerlendirdiğin için. Sevgiler.
Aysel AKSÜMER
DEĞERLİ SİHİRLİ KALEM,
güzel röportajdı. Öncelikle kutlarım. Siz sorular sormuşsunuz sizin sorular gibi benimde aklımda sorular acabalar kaldı.
iyi bir öykünün gerçek ölçütleri nedir ?
bir öyküyü okuyucu gözünde değerli kılan nedir ?
öykü yazmanın temel prensipleri varmıdır ?
öyküde derin etki oluşturmak için neler yapılmalı
finali her zaman şoke edici şekildemi bitmeli
öykünün sınırı varmıdır ?
öykü yada roman için temel denecek konuda eğitim verilmelimi ?
yada yazarımızın en etkilendiği öykü ve romanlar hangileri ve bunları beğenmesinin gerekçeleri nelerdir...
amatörce yazan kişilere önerileri nelerdir ( en azından teknik ve genel bakış olarak)
en etkili öykü anlatımı nasıl olmalıdır ( şiirsellik mi ? felsefik mi ? sadelik mi ? düşündürücülük mü ? yada hepsinin karışımı mı ?
kendi adıma öncelikle yazına kısa yorum yapmak istemedim. aynı zamande bu tip konularda hep merakım olmuştur. yakın çevremde yazan çizen olmadığından bu güzel fırsatı değerlendirmek istedim.
diğer yazılarınızı okuduğumda tamamen benim gibi amatörlere ve yazma heveslilerine gerçekten çok iyi teşvik edici yaklaşımınız var bu yönünüzle size iki kat saygı duyduğumuda belirtmek isterim.Mütevazı yanınızı söylememe gerek yok.
Ayrıca yeni kitapları bile tanıtmanız bu işe gerçek gönül verdiğinizin göstergesi benim için.
Daha fazla sizi sıkmak ve sayfa kirliliği oluşturmadan sözlerimi istemeden keserken,
YAZMA HEVESLİSİ BİRİ OLARAK BU GÜZEL YAZIYI OKUTTUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDER ÇALIŞMALARINIZDA BAŞARILAR DİLERİM
YÜREKTEN SAYGILARIMLA ...
Aynur Engindeniz
Merak ettiğin soruların cevapları cümle aralarında gizli aslında. Fazlası kitaplarda. Çok fazla detaya girmeden yazarı ve öykülerini tanıtmaktı niyetim. Elbette çok daha fazla şeyler sorulabilirdi. Ama ben heyecandan ne soracağımı tam bir hafta düşündüm:))) Benimki biraz ağır bir hayranlık sanırım:)
Sevgiler, teşekkürler değerli yazarım.
İyi Geceler Aynur Hanım,
Sayın Ahmet Büke ile yaptığınız röportajı çok beğendim. Bilgilerim tazelendi. Sayın Ahmet Büke ile aynı görüşteyiz. Öykülerini okuyamamış olmam benim için büyük eksiklik.
Bir öykü asla mesaj vermemeli. Kişi, kendisi için yazmalı.
Bir öyküde; yazanın hayatından az çok kesitler vardır.
Bir öykü, “Eğitmek”, “öğretmek”, “bilinçlendirmek” gibi kavramları taşımamalı."
Sayın Ahmet Büke bunları özellikle vurguluyor.
Bunlara ilave olarak ben de şunu diyorum.
Bir öykücü kendini, bir gazetenin köşe yazarı gibi görmemeli.
Aynur Hanım, bu güzel çalışmanız için sizi yürekten kutluyorum.
Başarı dileklerimle saygılar.
Aynur Engindeniz
Ben edebiyatın halk için olduğuna inanırım. Dolayısıyla bazı misyonları olduğuna...Aydınlanma gibi...Eğitici olmayan bir çocuk edebiyatı düşünebilir misiniz? Bunun dışında elbette kimse sürekli kıssadan hisse dinlemek istemez.
Beğenmenize sevindim. Saygılar çokça.
Yazacak bir şeyler düşünmek istemedim. Çünkü düşünsem de basit bir 'tebrik' ile sayfanın altını kirletir giderdim. Sonra dedim ki, düşünmeden yazayım:)
İçimden 'Eferin, ettin ettin nihayet korkularının üstüne gittin!' demek geldi hiç süslemeden, kıvırtmadan.
Edebiyat adına küçük, ama sizin adınıza büyük bir adım oldu bu!
Hürmetle:))
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum. Saygılar çokça.