- 645 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEV EKMEK OCAĞI
DEV EKMEK OCAĞI
Geçtiğim, gördüğüm, gezdiğim tüm sokakların duvarları yazılarla dolu; “TEK YOL DEVRİM- Dev Genç, ÖNCE VATAN-Ülkü Ocakları”. Mahallenin kahvehanesinde olaysız bir gün geçmez; camların kırıldığı, sandalyelerin savrulduğu, yumrukların, sopaların, küfürlerin, sloganların havada uçuştuğu, silahların patladığı…
O sabah uyandım… Babam söylenip duruyor; darbe olmuş. Annem de babama söyleniyor: “Eyvah! Ne yapacağız şimdi?” Kardeşim mızmızlanıyor: “Karnım acıktı.” İki ağabeyim de huzursuz.
Evde ekmek de yok, un da. Annem büyük ağabeyimi (20) ekmek alması için dışarı gönderiyor; bakkala, komşu kapısına. Çok geçmeden ağabeyim geri geliyor; elleri boş, benzi soluk. Asker, silah tutmuş ağabeyimin üstüne; “Yasak. Git evine.” Babam yine söyleniyor: “Hay ben böyle işin…”
Eyvah! Ne yapacağız şimdi?
Önce babam sonra annem çıkıyorlar dışarıya. Çıktıkları gibi geri geliyorlar. Babam öfkeli, küfürlü, kızgın annem sinirli, ağlamaklı… Küçük ağabeyimin (16) ve kardeşimin (9) yaşları uygun değil dışarı çıkmak için; riskli.
… Anne ve babamın defalarca tekrarladıkları tembihleriyle dışarıda buldum kendimi; elimde hasır torba, ekmek için. Sokaklar soğuk, sessiz. Duvarlardaki yazılar suskun. Tok ve sert bir sesle irkilerek dondum; “Dur… Evine geri dön çocuk. Yasak.” Yahu oyun oynamaya çıkmadım. Hem oynanan büyük oyunun içinde benim oyunumun ne önemi var. (Kaldı ki çıkmış olsam bile hakkım değil mi?) “Yapma asker ağabey. Evde altı kişiyiz. Un da yok bayatından da olsa bir dilim ekmeğimiz de. Fırın az ileride. Eve ekmek alıp döneceğim.” Asker de insan. “Tamam. Çabuk git, gel.”
Fırın az ilerdeymiş; en az iki km. Sokaklar boyunca her yerde askerler var. İdrarım artmış, gözlerim yaşlı; korkumdan. En az beş, altı asker ihtar ve sorgulamasından geçtikten sonra fırına vardım. Fırında benim gibi bekleyen birkaç çocuk, yaşlıca teyze, amca; tedirgin, ürkmüş… Hasır torbaya koyabildiğim kadar koyduğum ekmeklerle yeniden düştüm yola; idrarım iyice artmış, gözlerim hala yaşlı.
“Dur. Ne var o torbada?” Eyvah! Yandım! “13 yaşındayım. Örgütüme silah taşıyorum. Sen de versene silahını.” demek varmış ya; aklım, kalbim, dilim tutuklu… “Ekmek var ağabey, ekmek. Hasır torba kontrol edildi içi boşalana kadar. “Tamam. Çabuk evine git.” Ne acelem var? Dışarı çıkmışken oyun da oynasam bari arkadaşlarımla. Arkadaşlarım da yok ki; herkes evlerinde. Asker ağabeylerle mi oynasam acaba; Dıkşın, dıkşın, dıkşınnn…
Eve doğru yaklaşırken suskun duvar yazıları konuşmaya başladı birden, gözlerimde;
“TEK YOL EKMEK. ÖNCE EKMEK- DEV EKMEK OCAĞI”.
Şeref İzgü
13 Haziran 2010 / İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.