- 582 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ !.. (Üçüncü Bölüm)
Dr. Sadık Özen
Ülkemizde son günlerde yaşananlarla ilgili görüşlerimi açıklamaya ve paylaşmaya devam ediyorum.
ANAYASAMIZ
Halkımızın en temel güven kaynağı olması gereken Anayasamız, uğratıldığı son değişikliklerle delik-deşik hale getirilmiş ve birçok çelişkili durumla karşı karşıya bırakılmıştır. Bununla da yetinilmeyerek; değiştirilemez maddeleri de dahil tümünün birden değiştirilmesi ve yeni bir Anayasa yapılması girişimleri başlatılmış bulunuyor. Bu girişimler, bu konuda duyulan büyük kuşkuları da beraberinde taşımaktadır. Bu yazımda ayrıntılara girmeyerek, bu konuyla ilgili yeni bir makale yazmayı düşünüyorum..
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZ
Tarihimiz boyunca kahramanlık destanları yazmış olan Ordumuzun son olarak içine sürüklendiği durum ancak “Vahim” sözcüğü ile ifade edilebilir. Genelkurmay Başkanları da dahil birçok değerli komutan ve subay “Vatana ihanet” suçlamalarıyla tutuklu olarak yargılanmaktadır. Bu durum kamu vicdanını büyük ölçüde yaralamıştır ve yaralamakta da devam etmektedir.
Suç işleyenler kim olurlarsa olsunlar tabii ki suçları kanıtlandığında cezalarını göreceklerdir. Devletin devamlılığının sağlanması yönünden bu son derecede önemli ve kaçınılmazdır. Ancak insanların akıllarından geçirdikleri düşünceleri nedeniyle cezalandırılmaları düşünülemez. Üstelik, daha sorgulanmaları bile tamamlanmadan tutuklanmaları peşin ve yargısız infaz anlamına gelir ki, hiçbir demokratik ülkede bunun benzeri olamaz.
TSK’nin, ikide bir ihtilal yapmasından veya muhtıralar vermesinden yana değiliz ve bu gibi
durumlara şiddetle karşıyız. Ordumuzun ülke siyasetini yönetmesine de taraftar olamayız. Zira bunların çok acı sonuçları görülmüştür. Ancak Türk Ordusu’nun; ülke sorunları hakkında fikir yürütebilme ve öneride bulunabilme haklarının olduğu da kabul edilmelidir. Çünkü bu onların vatandaşlık haklarıdır.
TSK’nın, ülkenin dış savunmasındaki görevleri yanında: Anayasamızın gereği olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkelerini korumakla da yükümlü olduğu unutulmamalıdır.
Bunun sağlanabilmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerimiz başını dik tutabilmeli ve sırası geldiğinde, yasaların kendisine tanıdığı haklar çerçevesinde sesini yükseltebilmelidir. TSK’nin şu andaki durumu; adeta garnizonu içinde hapsedilmiş gibidir. Ne yazık ki bu durumlar kamuda endişe yaratır bir hal almıştır. Adeta Irak’ta başlarına çuval geçirilen askerlerimizin düştüğü duruma benzer bir uygulama ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Askerlerimizin bu derecede pasifize edilmeleri ve küçültülmeleri, milli güvenliğimiz açısından son derecede zararlıdır ve ileride bir gün bunun kötü örnekleriyle karşılaşmak isteyemeyiz. Bir ordunun moral gücü, en az elinde tuttuğu silahı kadar önemlidir.
EMNİYET TEŞKİLATIMIZ
Ülke güvenliğini sağlamakla yükümlü Emniyet Teşkilatı’nın durumu da TSK’nınkinden pek farklı değildir. TSK’nden alınan bazı önemli görevlerin Emniyet’e devredilmesiyle, bu kurumun daha güvenli ve etkin bir hale getirilmeye çalışıldığı izlenimi yaratılmaktadır. Ancak teşkilat içindeki bazı ayrışmaların da var olduğu veya olabildiği gözden kaçırılmamalıdır. Zira bu konudaki söylentiler ayyuka çıkmış bulunuyor.
Bazı yayın organlarında yapılan yayınlar ve bunlara bağlı olarak yapılan yorum ve eleştirilerde Cemaat-Emniyet ilişkilerinden söz ediliyor ve bu konudaki olumsuz söylemler kulaktan kulağa yayılarak toplum içinde etkinlik kazanıyor. Bu konudaki bütün söylem, söylenti ve duyumların yalan olması temenni edilir.
Bu konuların ne kadar gerçek olduğu kaydı ihtiyatla karşılanmalıdır. Ancak halk arasında yayılan söylentilerin Emniyet mensupları arasında da var olduğu bilinmektedir. Oysa Emniyet teşkilatı bir bütündür ve bu bütünlük hiçbir zaman bozulmamalıdır. Emniyetin hangi türde olursa siyaset ve cemaat ilişkilerine bulaştırılması son derecede sakıncalıdır.
Çünkü bu takdirde sahip olunması gereken tarafsızlık ilkeleri zedelenir. Bütün kamu kuruluşları gibi Emniyetin taraf olması gereken tek şey Cumhuriyetimizin temel ilkeleri ve devrimlerimizdir.
Özellikle, Emniyet üzerinde odaklaşan iktidar baskıları, yapılan birtakım atama ve nakiller, bu kurumda görevlerin aksamasına, hatta savsatılmasına neden olurlar. Zaman zaman görülmekte olan orantısız güç kullanımları ve işkence iddialarının bu baskılarla ilgili olabileceği göz ardı edilmemelidir. Zira Emniyet teşkilatının her zaman için yüksek morale ihtiyacı vardır. Ve bu ihtiyaç toplumun bütün kesimlerinden daha önemlidir.
Emniyet teşkilatı her zaman huzur içinde olmalı ve büyük bir moral gücüne sahip olarak
çalışmalıdır. .
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI - MİT
MİT, bir devletin en önemli güvenlik kurumlarından biridir. Bu kurum devlete bağımlı, ama siyasi kuruluşlara karşı tarafsız ve bir taraftan da bağımsızlık ilkesine sahip olmalıdır. Bu durum dokunulmazlık olarak telakki edilebilecek bir güçte olmayı gerektirir. Çünkü bu kurum için; devlete ait sırların korunması, paylaşılması ve saklanması söz konusudur.
Zaman zaman iktidarlar tarafından MİT ile ilgili olarak birtakım siyasi tasarruflar yapılmaktadır. Bunların doğal kabul edilmeleri gerekmekle beraber, MİT’in temeldeki kuruluş felsefesine aykırı durumlar içermemesi gereklidir. Aksi halde ülkenin tüm siyasi ve idari dengesi altüst olur.
MİT’le ilgili olarak son günlerde yaşananlar olumsuzluklar, büyük eleştiri ve tartışmalara neden olmuş ve bir anda ülkemizin huzurunu bozmuştur. Özellikle; Emniyet, Yargı ve Ordu arasında birtakım sürtüşmeler yaşandığı ve daha önce de söz geçmiş olan cemaatin bu tartışmalarda rol oynadığı varsayımları gündeme taşınmış bulunmaktadır.
Ülkemizde, adeta ABD’de CIA, FBI, Federal Polis ve Federal Mahkeme arasında yaşanmakta olan olayların bir benzerinin sergilendiği söylenebilir.
Emniyet, Savcılık, Mahkeme ve Siyasetçiler arasında yaşanan tatsız şeyler nedeniyle; iktidar partisi tarafından, ivedi olarak “Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları ve Mahkemeler” ve “MİT Yasası” ile ilgili yeni yasa teklifleri TBMM’n e sunulmak üzeredir.
Bundan tam 60 yıl önce Rahmetli Adnan Menderes; ”Türkiye’yi Küçük Amerika yapacağız” demişti. Sayın Menderes bu sözü belki de halkın refahı için söylemişti. Ama döndü dolaştı, bu söz halkın refah ve mutluluğundan ziyade siyaset alanında gerçekleşme olanağı bulmuş gibi görünüyor. Bunun en canlı örneği olarak; MİT, Emniyet ve Savcılık arasında yaşananlar gösterilebilir diye düşünüyorum. (Devam edecek)
13 Şubat 2012
www.fikirplatformu.net www.sadikozen.com www.edebiyatdefteri.com www.antalyabugun.com
YORUMLAR
Suç işleyenler kim olurlarsa olsunlar tabii ki suçları kanıtlandığında cezalarını göreceklerdir. Devletin devamlılığının sağlanması yönünden bu son derecede önemli ve kaçınılmazdır. Ancak insanların akıllarından geçirdikleri düşünceleri nedeniyle cezalandırılmaları düşünülemez. Üstelik, daha sorgulanmaları bile tamamlanmadan tutuklanmaları peşin ve yargısız infaz anlamına gelir ki, hiçbir demokratik ülkede bunun benzeri olamaz.
Kutlarım, çok güzel dile getirmişsiniz. sağlıcakla...