- 1013 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUHTEVANIN TAHRİFİ: SAYGI
Yaşadığımız ve idrak ettiğimiz modern zamanlarda konuştuğumuz dilin ve dil içindeki kavramların anlamlarında ve işaret ettiklerinde sapmalar,kaymalar,bozulmalar meydana geldi. Kullandığımız kelime ve kavramlar asli anlamlarından uzaklaşır oldular...İnsana dair özleri anlamaya ve açıklamaya çalışırken oluşturulan bu semboller zamanla yozlaşmaya başladılar,bu yozlaşma ardından anlamsızlığı ve kargaşayı doğurdu. Çünkü içinde anlaşmanın ve bilişmenin gerçekleştiği kelimeler kendi varlık amaçlarından sapmaya başladılar.
Yaşadığımız asrın haleti ruhiyesinide bünyesinde taşıyan kelimelerle,varoluşumuza ,hayata,inancımıza,doğru ve sağlıklı bir şekilde bakabilir miyiz.? Bu sorunun cevabı kendi özümüze ve kelimelerin aslına olan yakınlığımız-uzaklığımız ile bağlantılıdır. Şayet kendimizi ve kelimelerimizi hayatın içindeki insanlarla,olaylarla harcıyorsak bu durumda hayata,kendimize ve tüm her şeye bu asrın haleti ruhiyesiyle bakarız yani varlıkları ve kelimelerin anlamlarını tahrif ederiz.
Kavramlar,insanların ve kültürlerin elinde gerçek muhtevalarını kaybetmeye başladıkları andan itibaren yanlış ve zararlı bir şeylere hizmet etmeye başlarlar...Artık onlar korkularımızı,aşklarımızı,cesaretlerimizi ve bilgilerimizi aydınlatmak,açmak,yorumlamak yerine onları yönlendirir,tahrif ederler. Tarih içinde bir çok anlamları barındırıp bir çok maceranın içinden gelip geçmiş olan kelimeler kendi asli yörüngelerinden uzaklaşmadıkları sürece varoluşumuzun düzenini bozmazlar.
Ve insanların kullandıkları dil ve dil içindeki kavramlar mensubu oldukları kültür,inanç ve medeniyetin içinde anlamlıdır,değerlidir...Bu kavramları mensubu olunan kültürün dışında kullanmaya çalıştığımızda sapmaya uğrayacaklardır...Mesela “Saygı duymak” kime ve niçin?Saygı, sınırları ve çerçevesi olan bir kavram...içinde itaat,boyun eğme,egemenlik altına girme, “tamam deme” var...Aslında muhatabı adam yerine koymak ve adam yerine koymasak ta adam yerine koyuyor görünmektir...modern zamanlarda saygı kendi benliğinden yani kendinden vazgeçme ile eşanlamlı...kendisizlik hali...saygının olduğu yerde kendisizlik hakim...
Batının benlikleri sarmaladığı ve ruhları kuşattığı tüm her yerde “bir başkasına yanlış akmanın adıdır saygı”...içimizin kendini yitirmesi halidir...muhatap karşısında adeta bir iç büzülmesidir... “ben burada yokumun” çığlığa dönüşmesidir...acizliğe kapı aralamanın nazikçesidir...Sen varsın ben yokumun kibarcası saygı duymaktır...
Modern dünyada her şeyin içinde hiçbir şey olamayan insan saygı sığınaklarında kendini bilmeden bir başkasına sürekli bir havf içinde bakıyor...acıması,sevmesi,korkması,arzuları,idealleri saygının boyunduruğu altında varlıklarını devam ettiriyor...
Gerçek anlamda saygı nedir diye sorduğumuzda ise bahsettiğimiz saygıdan çok uzaklarda...gerçek anlamda saygı;kendini,sınırlarını,değerlerini tanıyan,kendinin ve yaratanın farkında olan insanın bilinçli ve hisli bakışlarında saklıdır...
Verdiğimiz misalde bir kavramın nasıl bir anlam yozlaşmasına uğradığını gördük...biz kendi gerçekliğimizi hakikatin çerçevesi içinde görüp kelimelere dökebilirsek işte o zaman varlığımızla sözümüz arasındaki rabıtayı korumuş oluruz...söz ancak anlamını kaybettiğinde bozulur...
Zikrimizi,düşüncelerimizi,sevgilerimizi,kıskançlıklarımızı daha bir çok insani halimizi bıraktığımız,emanet ettiğimiz kelimeler ne zaman ki bize ihanet etmeye başlarsa işte o zaman kullandığımız o kelimeleri yani o hayatları bırakalım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.