- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sihir
Sihir
Önemli bir makama getirilmek istenen kişiye yukardan torpil yapılması bazı durumlarda normal görülür. Şehit asker veya polis çocuklarının kontenjandan o okullara alınması gibi. Bu daha ileri safhalarda imtihandaki soruların şifresinin verilmesi şeklinde olabilir. Gizli göreve gönderilen bir ajanın da bir topluluğa gayri meşru yoldan sokulması gibi.
Peygamberler neden davalarını mucizelerle ya da olağanüstü şeylerle destekler. Davası hak ve doğruysa anlatsın işte ne demeye insanlara olağanüstü haller sergiler? Sebebi gayet basit şifreler onlara bir şekilde verilir ki halk içinde ayrıcalıklı konuma gelsin ve kendinden isteneni halkın içine yerleştirsin. Yani planı uygulayan tarafından desteklenir diyelim.
Bu aşağıda ayrıntısını yazdığım; Harut, Marut ile ilişkili ve Hurufu mukatta ile ilişkili…
Süleyman Peygamberi desteklemek için yapılan işlemin bazılarınca değişik amaçlarla kullanımına sihir diyebiliriz. Yani cevap anahtarının torpillilerle birlikte başkalarına da eline geçmesi olayı…
Huruf-u mukattaa, sûre başlarında kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı bulunan harflerdir. Zaten bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz. Kuran’da 29 sûrenin başında bulunan 14 hece harfini ihtiva eden ve mükerrerlerle beraber sayıları 78’e ulaşan münferid harflerin bulunduğu sûre ve âyetlerin meşhur adı "Huruf-i mukatta’a"dır. Bediüzzaman Sait Nursi : Bu harfler okunur veya yazılırsa maddî ilâç gibi tesir ettiği gibi, daha bir çok maksatlar için de fayda verir. (Lâtif Nükteler, s. 35)
Bakara Suresi 102. ayetinin Türkçe meali:
"Ve onlar, Süleyman’ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe Harut’a ve Marut’a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah’ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın almanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerinin karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi."
Az söz çok anlatır.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.