- 597 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İliryalı / IV
Lipoendra pencere kenarındaki perdeyi aralayıp ayın ışığı altında gergefinde kızıl bir iple İliryalı’nın sırtındaki yarayı dikiyor, İliryalı ateşler içinde öldürdüğü çocukların, kadınların ve adamların adlarını sayıklıyordu.
Lipoendra gergefindeki işini bitirdiğinde ağırlaşan göz kapaklarına daha fazla direnemedi. İliryalı’nın ateşini kontrol etti. İyiye gidiyordu. Mumu üfleyip söndürdü ve adamın yanına uzandı.
Sabaha doğru İliryalı irkilerek uyandı. Doğruldu. Elini sırtına attı. Bir iz dışında bir şeyi kalmamıştı. Evin ahşap kapısına yöneldi. Kapıyı sessizce açtı. Dışarı adımını attığında çırılçıplaktı. Ayaz tüm geceye sahip olmuş, cümle kainatı susturmuş, sazı ıslıklarıyla ortalığı kasıp kavuran rüzgara bırakmıştı.
İliryalı’nın bedenindeki izler ay ışığında oynuyordu. Onun teninde savaşlar bitmemişti. Halâ dökülecek çok kan vardı.
“Kadının bebek bekler...”
Fısıltı halinde kulağına gelen sese karşı durmaya çalıştı.
“O kadın hayatımı korumakla görevlendirildi, ondan hayatımı taşımasını isteyemem.”
“O bu fedakarlığı severek yapacaktır.”
İliryalı kulaklarını kapadıysa da ses içinde yankılanıyor, yankılandıkça büyüyordu.
Önünde serili kıra baktı.
İçeri girdi. Terzi yerde serili yatakta huzurla uyuyordu.
“Bebek...” dedi İliryalı “Benim kanımla onun kanından...”
İki ucu açık hançerini etrafa saçılmış elbiselerinin arasında buldu. Göğsünün solunda başlangıcı simgeleyen doğu dillerinin alfabesindeki bir harfin altında kalbini buldu. Diz çöktü. Hançerin sivri ucunu kalbinin odacıklarından birine nişanlayıp dikkatle hançerin oluğunu hazırladı.
“Tanrılar kanımdan ve kanından bir can istiyorlarsa bunu taşıyacağının sözünü de vermek zorundaydılar, verdiler.” dedi sessizce.
Hançerini dikkatle kalbine sapladığında tüm vücudunun kramplarla sarsılmasını önlemek için vargücüyle direndi. Hançeri ağır ağır geri çektiğinde hançerin kan oluğunda kalbinden aldığı bir pıhtı duruyordu. Pıhtıyı kılıcının üzerindeki oluğa bırakıp onu erkeklik sıvısıyla karıştırdı.
Uyumakta olan Terzi’nin başında soluk soluğa ayaktaydı. Kılıcının sivrisini uyumakta olan kadının göbeğinin beş parmak altında bir noktaya dikkatle sapladığında kadının gözleri bir anda acıyla açılmasına karşın direnmedi.
Kılıcın oluğundan pıhtıyla karışık sıvı ağır ağır akarken her ikisinin de soluk alışverişleri hızlandı. Adam şiddetle soluklandıkça kalbindeki delikten dışarı kan fışkırıyor, kadın adamın kılıcının altında kıvranamayacak kadar biçare inliyordu. Sıvı kılıcın sivrisine inerken soluk alışverişleri yerini hayvani inlemelere bırakmıştı. Sıvı kadının etine geldiğinde her ikisi de soluğunu tuttu. Ağır ağır derinin altına inen sıvı Terzi’nin sıvısıyla karıştı. İkisi de kasılmış kalmışlardı. Adam kılıcı bir süre daha Terzi’nin karnından çekmedi.
İçinden gelen bir emirle kılıcı çektiğinde her ikisinin de dizleri titriyordu. Adam daha fazla ayakta kalamadı ve yere yığıldı.
“Sana kanımı verdim kanlarımız karışması için... Onu taşı...”
“Onu taşıyacağım... kadının olarak sözüm olsun...”
.
.
.
lacivertiğnedenlik / chaotica
YORUMLAR
kardeş kalemler döktürüyor kurşunun griliğini..
bize ise.
bravo demek düşüyor..
selamlar..
lacivertiğnedenlik
İki kalem birleşmiş ve keskinliğin ucuna iliştirilmiş harika bir kurgu...
Kutladım elbette...