- 783 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Kim Sonsuza Değin Yaşamak İster
Artık ufku görmüyorduk. Sırtımızı bir dağa vermiştik. Güney yönündeki tepe buraya gelirken geçtiğimiz vadiyi saklıyordu. Doğu yönündeki bir başkası ise sabah güneşini öğleden önce görmemizi engelliyordu. Yükseklere çıktıkça ağaçları da kaybetmiştik. Önceleri odun gerektiğinde vadiye kesmeleri için Titus’un kölelerini yolluyorduk. Bir gün gönderdiklerimiz geri dönmediler. Çocukların bile farkedebileceği şekilde sesi titreyen Titus:
“Herhalde kaçmışlardır. Ama onları suçlamamalı. Zamanında gözlerini bir güzel korkutacaktım ki onların...” deyip sonunu getirmemişti. Ama biliyordum ki Titus onların kaçtığını düşünmüyordu. Kimse kaçtıklarını düşünmüyordu. Sadece geri gelmemişlerdi.
O günden sonra vadiye kimseyi yollamadık. Eldeki tahtalarla idare ettik. Akşamları yakacak kadar çalımız, gün içinde çocukları oyalayacak kadar böğürtlenimiz vardı. Sabahları Xanthias, Curio’ların kölesi, yanına aldığı bir iki kişiyle beraber sığırları otlatmaya çıkarıyordu. Bu sabah arkalarından bakarken burada ancak sonbahara kadar kalabileceğimizi farkettim. Sonrasında daha aşağılara göç etmeliydik.
“Nasıl yapmayı düşünüyorsun?” diye sormuştu Titus.
“Bilmiyorum.” dedim. O da bilmiyordu. Kimsenin bu dağlardan nasıl kurtulacağımızı bilmiyordu.
“Tanrıya bu kadar yakınken onlardan yardım alamamak ne kötü!”
Elimle doğuyu işaret ettim:
“Tanrıları o yönde, binlerce fersah ötede gömdük. Buralarda ise barbar Kaledonyalı tanrıların borusu ötüyor.”
“Kaledonyalıları bile özledim.” dedi Titus. “Bu yeni gelenlerle karşılaştırıldıklarında koyun gibi uysal kalıyorlardı.”
Yeni gelenler!
Eskiler hep Roma’nın lejyonlarının bu topraklarda giderek azaldığını söylerlerdi. Ne zaman Galya’da ya da Germenya’da durumları sıkışsa adalardan asker alınıp oralara gönderilirdi. Sonunda o gün geldi ve imparator Honorius son lejyonu da çekti. Belki ne olduğunu anlamamışızdır diye de bir mesaj gönderdi: Bir başınızasınız!
Angllar geldiğinde bizi bir başımıza buldular. Eboracum, Londinium derken tüm şehirler teker teker düştü. Başta güvende olduğumuzu, bizim sektöre gelemeyeceklerini düşünmüştük. Ne kadar da safmışız! Eğer yakmadılarsa villama kabile şeflerinden biri yerleşmiş olmalı.
“Arazine bir gün kavuşmayı mı hayal ediyorsun?”
Bana sorduğuna göre onun da aklından geride bıraktıkları geçiyor olmalıydı. Her gün, bir çok kereler, geçmişe dönüyorduk. Bedenlerimiz bu dağlardaydı ama ruhlarımızı villalarımızda bırakmıştık.
“Düşünüyorum da ne oluyor? Hiç! Bir an önce sonbahara ne yapacağımızı bulmalıyız; geçmiş mezarda kaldı.”
Titus’u orada bırakıp yürümeye başladım. Bir çıkış yolu yok gibiydi. Aynı konular üzerinde dönüp dolaşıyor, her seferinde çaresizlikle susuyordum. Üzeri yosun kaplı bir kayanın yanında durdum. Yüzümü doğuya dönüp, dizlerimin üzerine çöktüm, boynumdaki haçı çıkarıp bir beze sardım. Onu bir kenara bıraktım ve uzaktaki tepelerin arkasında olduğunu bildiğim güneşi hissetmeye çalıştım. Çok geçmeden kendimi Apollon’a dua ederken buldum.
YORUMLAR
Önce hikayenin ismi ilgimi çekti "Kim sonsuza kadar yaşamak ister" sonra hikayeyi açar açmaz beğendiğim bir dönem filmi olan centuriondan bir kare gördüm hikaye ile yine yeniden saksonlar ile film boyu yaptığımız yaşam mücadelesinin içinde buldum kendimi sonsuza kadar yaşamayı bırak yalnız bırkılmış son lejyonerler olarak kaç saat daha ömrümlüz olduğunu düşündüm sonra haçı çıkarıp apollon a dua ederek sayılı dakikalarımda kendimce günah çıkartıp sonsuz yolculuğa son hazırlığımıda yaptım en azından veda ederken huzurluydum gibi...Güzel bir dönem öyküsü okudum, saygılarımla.
İlhan Kemal
Zamanda gezinmeyi seviyorum; kimi zaman geçmişte, kimi zaman da olası bir gelecekte. Daha dün akşam bir Fransız çizgi romanın Güney Kore uyarlaması filmini seyrettim; post-akopoliktik bir öykü yazma isteği duydum. Saygılarımla.
athena
Zamanda gezinme fikrini Verne mi başlattı bilemiyorum ama bizim çocukluğumuz için kendisi hayal dnyamızın mimarıydı ve onun öncülük ettiği tüm düşler bilimle bile desteklenip gelecekte hayat buldu belki zamanda reel olarak bir yolculuk mümkün olmayacak ama düşlerde ve yazıda neden olmasın.Saygılarımla.
Öykü muhteşem. Her bir kelimesi İlhan Kemal. Boynundaki haçı çıkartıp Apollon'a dua etmeye başlaması ilginç bir detay. Dağ havası kahramanımıza tanrısını şaşırttı. Vadiye giden kölelere ne oldu, bu ahali neden dağda mahsur kaldı gibi sorular, aklımızı çalıştırmamıza sebep oldu.
Hocam, ben de muhasebeden üniversiteden beri içimi kemiren şu soruları sorayım dedim:))
1- Tek düzen hesap planında gelir tablosu hesaplarını nasıl bulabiliriz?
2- Dönen Varlıklar: 20.000 TL, Duran Varlıklar: 25.000 TL, Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar: 12.000 TL, Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar: 15.000 TL ise; işletmenin sermayesi nedir?
Galiba tamamen kaçabileceğimiz hiç bir yer yok.
Öykülerinizi kitaptan okumak istiyorum artık.
Saygılar.
Aynur Engindeniz tarafından 2/28/2012 9:22:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
1) Gelir tablosu hesapları 5 ve 6 numaralı hesaplardır. Bunları kullanarak gelir tablosunu hazrlayabilirsiniz.
2) Şirketin özsermayesi 18,000 TL.dir.
Üniversiteden beri üzerinizde duran bu yük de artık kalktığına göre öyküye dönebiliriz.
Boynundaki hacı çıkarması ve Apollon a dua edişi 5. yüzyılda Romalıların yaşadığı bir soruna gönderme: İmparatorluğun çöküşünün dinden sapmaya bağlanması (Burada dinden kasıt atalarının paganistik inançları). Benzer bir pişmanlığı kahraman da duyuyor.
Vadiye giden köleler kaçmadılar ve geri dönmedilerse bir şey onları vadide alıkoydu. Öykünün bu noktada onları alıkoyanın en başından dağa çıkmalarına sebep olanla aynı faktör olduğunu hissettirmesi gerekirdi; demek ki orası boşlukta kalmış.
Biraz daha aşagıda gelen Angllardan bahsediyor. "Başta güvende olduğumuzu, bizim sektöre gelemeyeceklerini düşünmüştük. Ne kadar da safmışız! Eğer yakmadılarsa villama kabile şeflerinden biri yerleşmiş olmalı." Buradan da neden, kimlerden kaçıldığının, niye dağlara çıkıldığının sebebi yakalanabilir olmalı diye düşünüyorum. Ama gözden kaçıyorsa öykü içinde belki daha fazla tekrar, okuyucuya hatırlatmak uygun olabilir.
Bu yaz Türkiyeye geldiğimde öykü kitabımı bastırıyorum: Üniversitenin yakınındaki bir fotokopicide tek kopya olarak. Sonra da annemin kütüphanesini boylayacak. Ama sanırım ben sizinkileri kitapçılardan alıp okuma fırsatına kavuşacağım. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Yalnız şunu hemen söyleyeyim. Bu yaz Türkiyeye geldiğimde öykü kitabımı bastırıyorum, dediğiniz an çok heyecanlandım. Hatta biraz abartılı bir heyecanla çantamı ceketimi falan havaya kaldırmışım. Fakat cümlenin gerisi beni gerçekten üzdü. Şimdi yani tam şuanda Türkiye saatiyle 17.11 de üzgün bir insan bu satırları yazıyor.
Saygılar.
İlhan Kemal
Silinen bir günün ardından, kim gökyüzünden daha fazla oksijeni ciğerlerine çekmek istemez ki? Sorun şu ki, herkesin oksijenini azaltan, indirgemek için uğraşan devler var. Bu devlerin bacakları arasında yaşamaya çalışırken, benim de aklımın bir ucunda kalan bir tepenin ıssız ve ünsüz resminde birkaç dakika duraksadım bu öyküyle.
Teşekkürler daim..
Hürmetle...
İlhan Kemal
Ziyaretiniz ve izlenimlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Teşekkür ederim. Saygılarımla.
belki de bir lir çalacak artık güneşe doğru,kaplumbağalar soyunacak kabuklarından o ufku görünmeyen düşlere doğru
çok güzel çok..sevgiler
İlhan Kemal
Karlı dağın zirvesinde
Hadi ben yolumu kaybettim
Dedi, ya sen?
Ben de evimi kaybettim dedim,
Gidecek yerim yok.
Bir baktım,
Bağasını çıkarıyor
Niye diye sordum?
Bilmem dedi,
Laci istedi.
Dağda olmak vardı şimdi. Saygılarımla.
lacivertiğnedenlik
İlhan Kemal
lacivertiğnedenlik
İlhan Kemal
lacivertiğnedenlik
İlhan Kemal
Bütün öğle tatilini bilgisayar başında ve rakamlarla haşır neşir geçirdikten sonra dağ havası çok iyi geldi.
İnsan için güvenli bir yurt ne kadar önemli!
Yine çok güzel bir öyküydü. Elinize sağlık.
İlhan Kemal
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Çaresizlik ve yalnızlık duyguları içinde çıkış yolu bulabilmek...
Ben de ruhumu Palandöken'e yolladım...
Çok severek keyifle okudum. Yine güne gelmeli.
Tebrik ve sevgilerimi yolluyorum...
İlhan Kemal
Çaresiz ruh, her daim inanmak ister ve dua eder.Yaradan böyle zamanlarda yardımcımız olsun.
Bu kadar birbirinden farklı konuda yazabilmenize hayran kalmamak mümkün değil.Yüreğinize saglık.Saygılarımla.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
nuray telli
İlhan Kemal
nuray telli
İlhan Kemal
nuray telli
İlhan Kemal
The original Mesopotamian writing system was derived from this method of keeping accounts, and by the end of the 4th millennium BC,
nuray telli
I have learnt perfect information about writing sistem.Thanks for your help.Have a nice night:))