- 2304 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
PARFÜM SANAYİİ, FRANSIZLARIN PİSLİĞİNDEN DOĞMUŞTUR! (1.Bölüm)
Avrupa’da parfüm sanayiinin ne zaman ve hangi ihtiyaçtan doğduğunu biliyor musunuz? Avrupa’daki parfüm sanayii, Fransızların pisliğinden doğmuştur!
Bu tarihi gerçek, yazılı kaynaklarla da sabittir. Ancak, bazı önyargılı batılı tarihçi ve yazarlar maalesef şanlı tarihimizi ve Avrupa’ya medeniyeti getiren Osmanlı’yı görmezden gelerek, tarihi gerçekleri örtbas etmeye çalışmışlardır. Ataların sözüdür:” Güneş balçıkla sıvanmaz!”
Yalan yanlış bilgilerle maksatlı olarak tarihimizi çarpıtan yalancı tarihçilere inanmayalım. Gururla, özgüven içinde şu cümleyi rahatlıkla söyleyebiliriz : “ Avrupa bir zamanlar pislik içinde yüzerken, temizliği Avrupalılara ecdadımız öğretmiştir.”
O çağların Avrupa’sında yıkanmak pek adet olmadığı için herkes bitli gezermiş. Şehir meydanlarına kurulan pazarlarda kuyruğa girer ve bit ayıklamakta çok maharetli bir maymunun önünde kafalarını eğerek bitlerini kırdırırlarmış.
Osmanlı’nın iz bıraktığı Balkanlar ve Kuzey Afrika coğrafyasında Türk hamamının namı almış yürümüştü. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 16. yüzyıldan kalma Türk hamamları ve kente özgü termal kaplıcalar kentin en değerli hazineleri sayılmaktadır. Budapeşte, Rudas, Kiraly, Roc isimli Türk hamamları çok modern bir şekilde restore edilerek hem yerli halkın hem de milyonlarca turistin çok rağbet ettiği mekanlar arasında bulunmaktadır.
Konuyu, “tuvalet” kelimesinden başlayarak devam ettirmek istiyorum.
Tuvalet kelimesi dilimize Fransızca’dan geçmiştir. ( Fr. toilette ) Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde şu anlamlara gelir :
1.İnsanın dışkısıyla idrarını boşalttığı yer, abdesthane, ayakyolu, yüznumara, hacet yeri, hela, kenef, memişhane, kademhane,
2. Yıkanma, tıraş olma, giyinme, süslenme, taranma işi,
3. Gece kıyafeti:
4. Vücut temizliği ve bakımı için gereken nesne,
5. Sidik veya dışkı.
Sık bilinen adıyla WC sözcüğü ise, İngilizce water (su) ve closet (Eski İngilizce’de helâ ) sözcüklerinin kısaltmasıdır.
Alafranga tuvalet, klozet ya da WC, genellikle bir oturak, oturak kapağı, su deposu ve sifon sisteminden oluşan tuvalete verilen isimdir. İnsan dışkısının su yolu ile kanalizasyona aktarılmasını sağlayan en hijyenik tuvalet türüdür. Alafranga tuvalet , Alaturka tuvalet olarak bilinen ayaktaşlı helâdan oturaklı ve su depolu olması ile ayrılır. Günümüzdeki ayaktaşlı helâlarda da yaygın olarak su deposu ve sifon sistemi kullanılır.
Batıdaki klozetlerde çoğunlukla taharet musluğu bulunmaz ve temizlik nemli veya kuru tuvalet kağıtları ile yapılır. İslam ülkelerinde ve Müslüman nüfusun kayda değer seviyede çok olduğu Batılı devletlerde taharet musluklu klozetler de kullanılır.
Alafranga sözcüğü Türkçede Anglosakson, Cermen ve Latin halklarına ait kavramları
tanımlamak için kullanılır. Bu tip tuvaletler Türkiye’ye ilk olarak Batılı devletlerden geldiği için bu isimle adlandırılmışlardır.
İnsanlar tarihlerinde çok uzun bir süre tuvalet kullanmadılar. Başlangıçta hayvanlar nasıl yapıyorlarsa, onlar da öyle yaptılar. İşlerini en yakın çalının dibinde veya bir ırmak kenarında görebiliyorlardı. Ancak toplumlar geliştikçe, köyler, kasabalar ortaya çıktıkça tuvalet ihtiyacını karşılamak için daha uzak mesafelere gitme zorunluluğu doğdu. Ayrıca açıkta bırakılan atıkların yarattığı kötü koku ve hastalık tehlikeleri de insanlarda bu konuda bazı önlemler almanın zamanının geldiği bilincini oluşturdu.
Binlerce yıl önce Sümerler, Mısırlılar ve Hindistan’da yaşayanlar oturakta oturup, ihtiyaçlarını giderdikten sonra oturağa düşenleri uzakta bir yerlere döküyorlardı. İki bin yıl önce ise Romalılar ilk basit tuvaleti kullanmaya başladılar. Atıklar oturdukları deliğin içine düşüyor, deliğin altından akan su onları uzağa taşıyordu.
Çiftçilerin, açık arazide çalışanların ise zaten böyle bir dertleri yoktu. Tarlanın bir köşesine çukur kazıyor, çukur yeterince dolunca, toprakla dolduruyor ve başka bir çukur kazıyorlardı. Geceleri ise yataklarının altında bir lazımlık bulunduruyorlardı.
Ortaçağda kale ve şatolarda atık bir delik vasıtası ile binanın etrafındaki su birikintisine düşürülüyordu. Bir yere tuvaletini yapıp, onu bir tanktan gelen su ile sürükleyip, uygun bir yere bırakma fikri ilk olarak Kraliçe 1. Elizabeth zamanında, 1589 yılında John Harrington’dan geldi. Ancak o zamanlar İngiltere’deki evlerde ne böyle bir tankı dolduracak, ne de atığı alıp götürecek su sistemi vardı.
Günümüzdekilere benzer bir tuvalet ancak iki yüzyıl sonra 1778’de İngiltere’de bir saat yapımcısı olan Alexander Cumming tarafından tasarlandı ve Joseph Bramah tarafından geliştirildi. Tuvaletlerden evlere yayılan kötü koku ise 1849 yılında Stephen Green’in ’U’ şeklinde bir boruyu tuvaletin çıkışına monte etmesi ile son buldu. Tuvaletlerin ve günümüzde lavaboların da altında bulunan bu ’U’ şeklindeki boruda her zaman bir miktar su kalır ve kokunun oluşmasını önler.
Tabii o zamanlar tuvaletler dökme demirden yapılıyordu. Sonra düzgün yüzeylerinin temizlenme kolaylığı bakımından seramik tuvaletler üretilmeye başlanıldı. 1888 yılında ise tuvaletlere zinciri çekilince suyu akan klozetler ilave edildi.
Bizde tuvaletler için hela, kenef, ayakyolu, WC., 00, yüznumara gibi birçok isim kullanılır.
Yüznumaranın hikayesi ise değişik. Eskiden Fransa’da otellerde tuvaletler koridorların uçlarındaymış. Odaların her birine birer numara verilirken, tuvaletlere “numarasız” demişler ve ’00’ diye işaretlemişler. Fransızca’daki “numarasız “ kelimesi ile “100 numara “ kelimesi hemen hemen aynı telaffuz edildiğinden, tercüme hatası sonucu dilimize “yüznumara” olarak yerleşmiştir.
Yazımın ikinci bölümünde, konuya devam edeceğim.
Saygılarımla
(Birinci Bölümün Sonu)
Vecdi Murat SOYDAN
12/02/2012-Isparta
YORUMLAR
Bildiğim kadarıyla Kudüs'ü kuşatan İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard bu kuşatma sırasında fena halde hastalanır. Hiç kimse derdine derman olamayınca da Selahattin Eyyubi'ye bir elçi göndererek ondan tabip ister. O tabip Richard'ın çadırına giirip te her köşede bir lazımlık görümce meseleyi anlar ve çaresini söyler : 1- Bol bol banyo yapmak 2- Bir hela yaptırarak onun içine def-i hacet eylemek.
Yazı güzel ve bilgilendiriciydi. Teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
Çok uzun bir metin olmuş, ancak belli bölümlerini okuyabildim.
Ama ana fikrin ne olduğunu anladım, çünkü daha öncede buna benzer yazılar okumuştum.
Bizleri aydınlattığınız için teşekkürler yalnız bu tür yazıları mümkün olduğunca kısa tutmaya özen gösterin zira bizim insanımız okumayı pek sevmiyor. Benden söylemesi.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
saygılar...