- 554 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NİHAL
Fakat bu durumun ailesine, ölümünden çok daha fazla acı vereceğini biliyordu. Ölmek çok kolay yoldu aslında. Zor olan; acıların, güçlüklerin kollarında okyanuslara açılabilmekti. Başladığı yeni işi, bu zor yolculukta attığı ilk kulaçtı belki de. Jülide’nin de tahmin ettiği gibi evlilik törenine gitmeyi düşünmüyordu, malum nedenden dolayı. İçi gitmiş olsa da. Tam o sırada, annesini ani bir mide kanamasıyla hastaneye kaldırdılar. Bu duruma üzüldüğü kadar sevinmişti de. Şimdi hiç olmazsa haklı bir nedeni vardı gidemeyişinin.
***
-Bakın Mürüvvet hanımcığım. Son söz elbette Nihal’e ait olacaktır. Böyle önemli bir konuda gençlere müdahale etmek hem doğru olmaz, hem adil. Kızlar, liseden mezun olalı çok zaman oldu. Jülide ikinci çocuğuna hamile. Mutluluğuna da diyecek yok. Nihal’i iş yerinde yere göğe sığdıramıyorlarmış. Terfi üstüne terfi alıyormuş. Fakat kadın olsun, erkek olsun. Bir insan hayatta ne kadar başarılı ve güçlü de olsa, yine de birbirlerine ihtiyaçları vardır. Üstelik bu, Yaradan’ın en güzel emri. Nihal’in kalbinin boş olduğunu düşünüyorum ben. Adnan benim kız kardeşimin, en sevdiğim oğludur. Nihal’le yalıda karşılaşmışlar birkaç defa. Adnan’ı sıkıştırdım. Nihal’e hayranlığı ta o günlerden başlamış meğer. Kardeşim de, eniştem de çok iyi insanlardır. Nihal’i el üstünde tutacaklarına emin olabilirsiniz. Maddi durumları da bir o kadar iyi. Nihal arzu ederse çalışmaz. Adnan da, üstleri tarafından çok sevilen bir asker. Kurmaylığa hak kazandı. Yakışıklı, efendi, güvenilir bir erkek. Kalbinin yalnızca Nihal için çarptığına eminim. Karısını seven bir erkeğin karısı, her zaman için mutludur. Jülide’yle de iyice yakınlaşırlar bu vesileyle. Ne dersin kardeşim?
-Ah, Şükran hanımcığım. Ne diyeyim? Bu benim için de, babası için de büyük saadet olur. Sizin gibi bir aileye dünür olmak az şey mi? Gözümüz arkada kalmaz, biliyorum. Bana kalsa; kızı verdim gitti! derim. Lakin, bir günden bir güne, Nihal’in ağzından evlilik lafını hiç duymadım. Kalbi dolu mu, boş mu onu da hiç bilmiyorum. Sanki onun için, erkek kısmı diye bir şey yok bu dünyada. Yine de ben ağzını yoklamaya çalışırım. İnşallah dünür oluruz Şükran hanımcığım. İnşallah!..
***
-Biliyor musun Nihal? Seninle yalıda ilk karşılaşmamızın üstünden tam on altı yıl geçti.
-Sahi mi? O kadar oldu ha?
-Oldu ya. Sen fark etmesen de, ben seni gördüğüm o günden, bu güne kadar geçen saatlerin, dakikaların, hatta saniyelerin hesabını yaptım, içim tükenerek.
-Niyeymiş o?
-Başkasına yar olacağın korkusuyla.
-Olmadım..
-Olmazdın! Olamazdın!
-Aaa! Neden?
-Çünkü ne pahasına olursa olsun, seni evimin kraliçesi yapacağımı biliyordum.
-Nasıl yapacaktın bunu peki?
-Bu bir sır! Söyleyemem!
-Karı koca arasında sır olur mu dersin?
-Olmaz mı?
-Bilmem..
-Senin hiç sırrın yok mu mesela?
-Hoppala! Nereden çıktı şimdi bu?
-Bütün inanların kendilerine göre sırları vardır bana kalırsa. Küçük ya da büyük.
-Bence her insanın değil. Jülide’nin yok, bildiğim kadarıyla.
-Nereden biliyorsun olmadığını?
-Biliyorum. Biz birbirimize kardeşten daha yakındık. Bunu sen de biliyorsun.
-Belki başkasına ait bir sırrı saklıyordur içinde?
-O kendi sırrı sayılmaz ki..
-Olsun. Başkasına ait de olsa, sır sırdır.
--Ha! Kardeş, arkadaş dedik de..Geçen gün kiminle karşılaştım dersin?
-Kiminle?
-Kubilay’la. Hani bir gün birlikte gelmiştik yalıya. Hatırladın mı?
-Evet. Hatırladım. Siz de yakın arkadaştınız galiba?
-Evet. Öyleydik. Unutmamışsın bak.
-Aranıza kara kedi mi girdi yoksa?
-Pek öyle denemez de..
-Ne peki? Bu da mı bir sır yoksa?
-Hem öyle, hem değil..
-Bu akşam sana neler oluyor Adnan? Günah çıkarır gibisin. Bırakalım bu saçma konuşmaları Allah aşkına!..
(DEVAM EDECEK.4.B.)
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
İyi Akşamlar.