- 654 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
We have loves to write!
Söndürmek üzere olduğun bir sigaranın külleri avuçlarına düştüğünde, alkış sesi duymaya başlarsın dudaklarında. Porselen bir bardağın beton bir zemine çarpıp kırılması gibi, yüreğin kırıktır dünden. Umudun yokluğuna ait seslerin geldiği yerde, kulağım var diye hep meraklısındır başka şeylere. Başka şeylere, senin sahip olmadığın; belki de aşka!
Kadınların sesi buğuludur sevinçli olduklarında, daha fazla ağlarken bir de! Buğulu sesler kuğu dansını andırır. Arkada piyanosuna sinir kabiliyetini kaybetmiş parmaklarıyla bir Rus piyanist dokunur. Ahşap zeminin altındaki yuvalarında farelerin uykusu kaçmıştır. Gece saat çoktan bitmiştir birileri için. Bir başkası için oysa daha yeni başlamaktadır. Sahilde arabanın içinde oturan iki çiftin gözleri yakamoz aramaktadır siyah boşluğun içerisinde. Kadının parmakları arasında sönmüş, bembeyaz yüzüyle bir sigara daha. Adam sessizlikten yaralanmak istercesine nefesiyle anlaşır: ‘We have loves to write!’
Uzaklarda bir evde, bir kadın yaşamaktadır. Yaşlanmak üzeredir, yaş akıtmak üzere. Onunda kendine göre bir dünya sıkıntısı vardır.
Uzaklarda bir yerde, bir apartman dairesinde bir kadın daha yaşamaktadır. Kadın olduğunu unuttuğunu itiraf etmiştir. Öldüğüne şahit olarak gözleriyle kendi ruhunu görmek ister. Dünyaya yararlı olduğunu zannetmektedir, oysa kadın olduğunu unuttuğu için kaybetmiştir.
Uzaklarda bir evde yaşayan kadın da, uzaklar bir yerde, bir apartman dairesinde yaşayan bir kadın gibi kadındır, ama kadın olduğunu bilen bir kadındır. Uzaklarda bir yer yaşamaya tutunan elleri üç yaşındadır. Gözleri bir yaşında, saçları on bir, dudakları on dört, elleri on sekiz, yürüyüşü ise kırk. Dalgınlığı yirmiliktir, başı döner dünyanın dönmesinden. Uzaklarda bir yerde, bir apartmanda yaşayan bir kadın gibi ihanet etmemiştir kendine. Uzaklarda bir evde yaşayan kadın ihanet etmese dahi, acı çekmektedir. Ellerini sevememiştir hala, on sekizlik ellerini.
On sekiz bin ah ile figanı vardır yeryüzünde. Uzaklarda bir evde yaşayan kadındır, kadın!
Herkesin çocuğu olmasına gerek yoktur. Herkesin çocuk olduğu bir yerde, hala bir şeyleri değiştirmenin mümkün olduğunu söyleyenlerin olduğu; umut virtüözlerinin sokaklarda ekmek parasına yaşadıkları bir ülkede! Ülkenin savaşlarını anlatan müzelerde gezinen turistler gibi rahat değildir herkes. Oysa herkesin bir yerçekimine direnci vardır. Kimsenin uçamayacağını anladığı yerde, çocuklar doğmaya başlar yeniden. Ölmek daha iyidir, doğmaktan. Ölünce ağlar herkes, ölünce! Bilinmeyen gerçektir bu ağlamalar. Herkesin çocuğu olmasına gerek olmadığı bir yerde, eski fotoğraflardaki günler akla gelir. O günler mi daha güzeldir, o günlerin bir daha gelmeyeceğini bilmek mi o günleri daha güzelleştirmektedir; yoksa… Yoksa bir erkeğin bir kadını sevmesi kadar normal midir eskiyi özlemek? Daha fazla bilgi için hangi dostuna danışabilir ki insan, her şeyden bıktığını itiraf ettiği idamını beklediği monoton nefeslerin sesleri taca attığı, suskun saniyelerde?
Söndürmek üzere bir göz daha yanar, bir gözün üzerinde. Islak şarkıların ruhlara ayar çekmesi beklenirken, ruhlar azgın bir sıkıntı varlık haline dönüşür. En çok erkek öldürür ve en çok kadın ölür. En çok erkek susar ve en çok kadın aldatır. En çok erkek anlar ve en çok kadın ağlar. En çok erkek yer ve en çok kadın temizler. En çok kadının ellerinde bir erkek, erkek olur. En çok bir erkeğin sevgisiyle bir kadın harap olur. Dünyanın çekilebileceği mağarası yoktur; bu yüzden en çok erkek yazar ve bu yüzden en çok kadın okur.
Sessizliğin notasına dokunurken parmak uçları, en çok gitmek istediği yerde nefesi tıkanır insanın. Sonra oturup, renkli bir gülücüğü yudumlamak ister yalnız başına. En olunmaz saattir o an ve kalabalıklaşır her bir hayal. Her şeyin yalnızlaştırılmış yanı, herkesleştirilmiş sahteliğine vurulur. Deniz dahi kirlenmiştir bu yüzden. Deniz gibi durgun uzak bir yerde yaşayan bir kadının gözleri bile durulmuştur ağlamaktan. Dalgası gam taşır yüreğine, hiçbir şey hissetmemek en iyisidir!
Herkesin çocuğu olmasa da, çocuğu vardır her kadının hep acı çektiği. Yüreğinde büyük devletlerin sırlarından daha gizemli bir hissi barındırırken, resminin çekilip, bir ömür o resimle sevilmesini bekler. Bir kadının daha doğması demektir, aslında yağmur. Oysa kız çocukları öldürülür sessizce.
Bir kadına yaşı neden sorulmaz diye merak eder erkek. Bir kadının aslında yaşı hiç de önemli değildir. İçinde taşıdığı çocuğu hep aynıdır. İster on yaşında, isterse de altmış yaşında hep o resme aittir kadın. O resmi bir erkeğin bütün bir ömür gözlerinin görebileceği bir yere asıp, ona özenle bakmasını ve onu özlemesini ister. Bu yüzden hiçbir kadının yaşının önemi de yoktur. Uzaklarda bir yerde, bir apartman dairesinde yaşayan bir kadın için bunların hiç önemi kalmamıştır. Kadın olduğunu unutmuştur!
Son sigarası, göğsünün ucuna değmek üzere iken kaçırdığı bir kül yığınını emanet eder geceye. Her sabah aynı yorgunluğun sebebi de, akşam olacağını bilmektir. Melek gözleriyle, yeşil çimlerin üzerinde, siyah botlarıyla, yağmura yıkanan kadının son sözleri: ‘Uyuyup da, hiç uyanmamaktır!’ O an ense kökünde beliren bir ağrının habercisidir, ölümsüz sevişmeler. Aşkı kirletmemek adına yıkanmaya müsait her duyguyu kucağında getirmiştir her kadın ve gözlerinin yaşlarını hiçbir erkek umursamamıştır bundan dolayı. Uzaklarda bir evde yaşayan bir kadının bile!
Başka şeylerde biter. Tek yaptığımız aynı mabedin içinde, aynı putu yüceltmektir ‘aşk, aşk…’ diye!
Yağmur bitmiştir ve kadın erkek herkes uyumuştur artık yalnız kendine!
We have loves to write! Yazısına Yorum Yap
"We have loves to write!" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
12 Şubat 2012 Pazar 16:51:09
En çok erkek öldürür ve en çok kadın ölür. En çok erkek susar ve en çok kadın aldatır. En çok erkek anlar ve en çok kadın ağlar. En çok erkek yer ve en çok kadın temizler. En çok kadının ellerinde bir erkek, erkek olur. En çok bir erkeğin sevgisiyle bir kadın harap olur. Dünyanın çekilebileceği mağarası yoktur; bu yüzden en çok erkek yazar ve bu yüzden en çok kadın okur.
canım tamamiyle katılıyorum bu paragrafa..
sevgilerimle..
çok güzeldi.