- 551 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ !..
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ !..
Dr. Sadık Özen
İkinci Bölüm
Kaldığımız yerden devam edelim ve öncelikle Anayasamıza göre devletimizin bize sağlaması gereken güven kaynaklarını birer birer gözden geçirelim.
Görüşlerimi açıklamadan önce şunu vurgulamak istiyorum; yazacaklarım hiç kimsenin kişiliklerini veya üzerlerinde taşıdıkları görevleri hedef almamaktadır. Gelişen olaylarla ilgili olarak; sahip olduğum kişisel düşünce ve fikir özgürlüğüm içinde, tamamen genel çerçevede görüşlerimi açıklamakta ve eleştirilerde bulunmaktayım.
Demokratik bir rejimle yönetildiğimize göre; kanımca ilk sırayı TBMM’nin alması gerekiyor. Adına “Çoğulcu Demokrasi” denilen yöntemle yönetilmekte olan ve halkın iradesini temsil etmekte olduğu söylenen bu devletin en büyük kuruluşu acaba görevini eşitlik ilkelerine bağlı kalarak yerine getirebiliyor mu?
Bu soruya “Evet” yanıtı verebilmek oldukça zor görünüyor. Zira, oy çoğunluğunun yarattığı bir baskı sistemi içerisinde; muhalefet tarafından verilen tüm öneriler ve karşı çıkışlar dikkate alınmadan, konuların tek taraflı olarak karara bağlandığı bir ortamda eşitlikten söz edilebilir mi?
Fikir tartışmaları yerine yumrukların konuştuğu, vekillerin birbirlerinin üstüne yürüdükleri, yakışıksız küfürlerin edildiği ve sonuçta, her zaman olduğu gibi bir kere daha oy çokluğunun egemen olduğu kavgalı bir mecliste, milli iradenin gerçekleşebildiğini kim iddia edebilir.
Bu söylenenlerin örnekleri sık sık yaşanmakta olup, son örmeği de “Meclis İçtüzüğü” değişiklilerinin görüşülmesi sırasında görülmüştür.
Devletin temsil edildiği en yüksek makam olan Cumhurbaşkanlığı için de benzeri durumlar söz konusu olmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçiminde etkili olan oy çoğunluğu, ilgili görevlerin ifası sırasında da maalesef baskıcı rolünü sürdürmektedir. Veto edilen bazı yasaların, aynı gerekçeler ortada dururken imzalamak zorunda kalınması henüz gözlerin önündedir.
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak; Cumhurbaşkanlığı makamının üstünde kara bir bulut gibi durmakta “ABD ile yapılan İkili Anlaşma” söylentileri hala ülkenin gündemindedir. Ne derecede doğru olduğu kesin olarak bilinmeyen bu söylentilerin bertaraf edilmesi gerekiyor. Bunu yapacak olan Sayın Cumhurbaşkanımızın kendileridir. Yapacakları bir açıklama gerçeğin gün ışığına çıkmasını sağlayacaktır. Aksi halde “Bir şeyin şüyuu, vukuundan beterdir” atasözümüzün yarattığı sakıncalar geçerliliğini koruyacaktır.
Sayın Başbakanımız’ın; mahallesindeki çocuklara harçlık veren, hediyeler dağıtan ve yanaklarını okşayan “Halkçı” tavır ve eylemleri “Devlet Adamlığı” vasfından bile öne çıkmaktadır. Zaman zaman sergilediği “Kasımpaşalı” görüntüsü ile belli bir kesimin büyük takdirini kazanmakta ve ilgisini çekmektedir. Zaman zaman kapıldığı hiddete yenik düşerek “Ananı da al götür” söylemi ve askerlerimizin şehit düştüğü bir dönemde belki de istemeyerek ağzından çıkan “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” sözleri toplum belleğindeki yerini hala korumaktadır.
Sayın Başbakanımızın, seçimlerde aldığı oylara dayalı olarak kazandığı üstünlük duygusu bazen bir komplekse dönüşüyor, aşırı derecede hırçınlaşmasına ve kavgacı bir karaktere dönüşmesine yol açıyor, yüz hatları değişiyor, suratı asılıyor ve bunlara bağlı olarak sağlığı bile bozuluyor. Bütün bunlar sonunda daha partizanca bir yol izlemeye başlıyor.
Son derece zeki, çalışkan ve üstün yeteneklere sahip olan Sayın Başbakanımız, keşke kendisini bu kadar partizanlığa kaptırmamış ve birtakım çelişkili durumlara düşmemiş olabilseydi.
YORUMLAR
bindik bir alamete gidiyok kıyamete sonumuz hayır ola diyorum saygılar hocam
sadikozen
Sayın Sadık ÖZEN,
Yazınızı beğenerek okudum.
Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Bugünlerde sağduyulu ve tarafsız eleştirilere çok ihtiyacımız var diye düşünüyorum.