- 541 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR AN
...onu ilk gördüğümde eski bir evin kapısının önünde oturuyordu. Dokuz on yaşlarındaydı. üzerinde yeşil bir pantolon renkli bir kazak vardı. Saçları kumral bir dalgaydı. Öyle gözleri vardı ki baktığı yerde fırtına kopartıyordu sanki. Ayaklarında geçen yıldan kalma bir eski ayakkabı. Sanki aslında yaşamamış olduğu bir çok şeyi yaşamış gibi bakıyordu insanların hareketlerine. Bense sokağın başında olan bu evin biraz uzağındaydım. Ellerimde derin derin çizgiler. Yüzümde anlamsız bir kargaşa. Yüreğimde soyulmuş bir hayat. Ne derim? Ne yaparım? Anlatmalı mıyım neler yaşayacağını yoksa huzurlu mu bırakayım. Bir an durdum seyrettim. Sonra biraz daha durdum biraz daha biraz daha... sonra bir baktım gece örtmüş üzerimizi. İkimizde hala oturuyorduk. O ruhu yaşıtlarına göre büyük ama toy. Bense ruhumun ücra köşelerinde kendimi kaybetmiş büyük sayılan insan. Off yine gece kovalıyor peşimden. Yine anılar dost olmuş geceyle. Derken kalktı ayağa. Kapıyı yavaşca açtı ve içeri girdi. Bense kendi gözlerimde gördüğüm yorgunluğu başka gözlerde yok etmeye çalışmaya devam edecektim. Tekrar karanlık sokaklarda yürüyüp tekrar evime yalnız girip ışığı bir tek ben açacaktım. Ve tekrar gün doğacak ve tekrar gün bitecekti. aynı güneşle farklı sabahlara uyanacaktık.