- 492 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Üniversiteli Gözü İle Ekonomik Değelendirmeler 7
Kaynaktan Deryaya
lebiderya
Üniversiteli Gözü İle Ekonomik Değerlendirmeler 7
Mehmet S. Durak
Dumlupınar Üniversitesi Muhasebe Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi
Vergi ve Gelir Adaletsizliği Ekonomide Çöküntüye Sebep Olur
Bir Ülkeden Vergi Adaletsizliği ve Gelir Dengesizliği Var İse Orada Ekonominin Düzgün Gittiğini Söylemek Ya Bilgizlik Ya Da Gözboyamak Olur
Ülkemizde ekonomi ile ilgili değerlendirmeler yapılırken gelir grupları ve bu grupların nüfusa oranlarına bakılmamaktadır. Bu nedenle değerlendirmeler yapılırken baştan inandırıcı özelliğini kaybetmektedir.
Bankada belli bir rakamın üstündeki hesap mudilerinin sayısından yola çıkılarak bir grafik çizer isek; Nüfusun ancak ve ancak; % 10’ u rahat geçim şartlarına haiz olduğu görülür.
Bu da sosyal dengeyi sarsar.
Sosyal adaletteki bu dengesizlik, gelir ve vergideki adaletsizlik; yaşamın bütün kategorilerine olumsuz olarak yansıyacaktır. Toplum katmanlarında belirgin şekilde bunun sonuçları yansımaktadır. Nitekim aşayişin sağlanamadığını bir zemin kendiliğinden oluşmuştur. Huzur ve güvenden söz etmek nerede ise; imkânsız hale gelmiştir.
Gelirlerin giderler ile aynı seviyede tutulması sağlanmadıkça ekonominin düzlüğe çıkmasını düşünmek bile yanlışa düşmek olur. Ekonomi hata götürmez bir sosyal göstergeler manzumesidir.
Sosyal hayatın olmazsa olmazı olan; gelir gider dengesi ekonominin ana temasını oluşturur.
Enflasyonu belli oranda tutmak için; gerçek rakamların, asıl harcama kalemlerinin dikkate alınmadığı bir İstatiki Bilgi Taraması sadece yapanları rüya alemine götürür. Gerçekler ise; vatandaşın yaşam standardında kendini gösterir.
Vatandaşın yaşam stadardını ise; iki ayrı grupta ele almak gerçekçi olmaya adım atılmasını sağlar.
Birinci Grup Değerlendirmeler:
Şu an için mevcut olan yapıda, geliri belli rakamda olan ücretli aylık harcamasını ay gelmeden evel kuruş hesabı ile yapmaktadır.
Kişinin geliri 500 YTL ise;
Gideri: Kira, yol parası, elektrik sarfiyat faturası, telefon ücreti, su fatura bedeli, çocuğuna vereceği okul harçlığı ile bellidir.
Gelir = Gider
Diye önceden hesaplama yapacaktır. Bunu yaparken de zaruri ihtiyacını ekmek yanında az da olsa en ucuzundan gıda ürünü diye düşünecektir. Yarı aç yarı tok halde olan ve evine karşı ihtiyaçlarını gideremeyen bir aile reisinin moralinin ve motivasyonunun işteki veriminin düşmesi bir yana toplum içinde bile sağlıklı davranamayacağını çok iyi değerlendirmek gerekir.
Tv ler de her şey güllük gülistanlık gösterilmeye çalışılmaktadır. Burada yanlışa düşülmektedir. Ekonomik çöküntü, ahlakı da olumsuz yönde etkiler. Buna mutlaka çözüm bulmak zorunda olduğunu aklı başında olan herkes bilir.
İkinci Grup:
Genel ihtiyaçların karşılanması için ücretli normal ücretini aldığı işinin yanında ikici işte çalışması bir destek gibi görünür. Bu ikinci işi yaparken; bu şahsın aklına şu gelmiyecek mi; "Ben canhiraş çalışıyorum ki; muhanete muhtaç olmadan geçineyim fakat yanımda benimle çalışan ve aynı ücreti alan şu şahıs elini oynatmadan çok daha fazla paralar harcıyabiliyor. Belli ki havadan bir yerlerden hakkı olmayan paralara sahip oluyor. O halde; ben memleketin enayisi miyim, ben de onun gibi olurum." diye bir düşünceye kapılacaktır. Bu düşünce de toplumda ekonomik veriler nedeni ile ahlaki erezyonun hızlanması anlamı taşıyacaktır.
....
Yeni iş alanları ise açılmamaktadır.
Yeni iş alanları açılmadığı gibi; yabancı sermaye gelsin görüşü ile hızla özelleşmeye doğru gidilmekte, hazır iş alanları elden çıkarılmakta. İşe alımlar durmaktadır. Yeni üretim alanları açılmadığı için işsizlik oranları da değişmektedir. İş Kurumunda kayıtlı olmayan milyonlarca işsiz vardır.
İşsizlik oranları İş Kurumu kayıtları ile açıklanmaktadır. Bu da gerçek işsizlik verilerinde sapmalara sebep olmaktadır. Oysa ki; gerçek veriyi net oran ile bulmak hiç de zor değildir. Nüfus belli, nufus içindeki yaş grupları belli, işçi sayısı belli, iş veren sayısı, işgören sayısı belli, tarım sektöründe faaliyet gösteren nüfus belli. Bu oranları ele aldığınızda işsizlik oranı net olarak ortaya çıkacaktır.
Bunları yapmak ise; 200 kişiden kurulu bir ekibin bu işe yoğunlaşıp, bir hafta zaman ayırması ile işsizlik oranı ve işsizliğin yoğun nolduğu bölgeler netleşecektir.
Bu netleşince; nerede hangi yatırım yapılır ise; işsizlik azalır bunun planlaması ve uygulamasına geçilir. BU da Genel Maliyet açısından elde önemli bir veri teşkil eder.
....
Yine aynı şekilde; enflasyon yüzde oranları için aylık bazda bir çok kişi ile anketörlerinizi fiyat araştırmakla görevlendirmek yerine; evinizdeki mutfaktan net görebilirsiniz.
Sizler kendinizi yada birilerini vatandaş ile aynı seviyede görmüyorsanız bile; insanları gelirlerine göre, üç ayrı gelir grubu ile net rakamlara ulaşırsınız. Çünkü mevcut enflasyon hesaplamalarında izlenen yol gerçekçilikten uzaktır.
...............
GSMH ye gelince; kişi başına düşen milli gelir yükseliyor, evet ama bu artan gelirden pay her kişiye yansıyor mu? Ya da nasıl yansıyor? O halde; bu veriler ile gerçek veriler arasında net bir uçurumu da iyi gözlemleyip, buna göre gerçek verileri elde ederek yeni bir strateji geliştirmek gerekir.
Mevcut GSMH de dağılımın adına; gelir adaletsizliği ifadesinden başka bir tanımlama yapamayız.
..............
5 Yıllık, 10 Yıllık, 20 Yıllık, 50 Yıllık Kalkınma Planları oluşturmak da DPT nin görevleri arasında olmalıdır. MPM ile DPT ortak çalışma alanları oluşturmalıdır. Gerçek veriler ile palnlamalar yapılacak ki; planlamalar da hedefler tutturulsun. Çünkü ekonomide hedef saplamaları ileriki elli yılı etkilemektedir.
12 Doların 1 Lira olduğu dönemlerden nerelere kadar gelindi. Bunun nedeni planlamada yapılan ön çalışmaların hedefi tutmamasıdır.
YTL’den, TL’ye; TL’den, YTL’ye geçişleri de piyasada paranın belli zamanlarda bollaşması anlamı taşır. BU da İşlem hacminin fazla görülmesinden başka bir veri göstergesi olmaz. Çünkü paranın alım gücü ve paranın vatandaşa yansımasındaki rakamlarda bir değişiklik söz konusu değildir. Başak bir ifade ile; bunun ücretlinin bütçesine getirisi, yahut götürüsü vardır diye bir sezgi içinde bulunmak yanlış olur.
................
Yeni iş alanları açılmabilmesi ise; Kollektif Çalışma Ruhu ile mümkün olacağı gerçeğini artık kimse gizleyemez. Tek kişilik büyük işletmeler yerine; ortaklı bölge işletmeleri sübvanseler ile desteklenerek ivme kazanmalıdır.
Bu konu ile ilgili olarak;
Araştırmacı yazar; Kadir Durak’ın
"Dar ve Daraltılmış İktisadi Kalkınma Projesi"
ve
Yine;
Kadir Durak’ın
"Kollektif Çalışmanın İstihdam ve Verimliliğe Etkileri Projesi"
örnek teşkil edebilir.
..................
Bütün bu değerlendirmeleri elbet ki; siyasi otorite ve ilgili bürokratlar yapacaktır.
Biz buradan sadece gözlemlerimizi net ifade ediyoruz.
Bunlarla ilgili çalışmayı taramayı, izlemeyi, analizi yapacak olan; planlamaları hazırlayacak olan, yaptığı planlamaları; hayata, uygulama sahasına getirecek olan; yetkili ve ilgili birimlerdir.
Yarının Mutlu Türkiyesi İçin El Ele Güven Tesisi Kurularak Çalışmalara Başlamak Başarıya Gidecek Yol Olacaktır.
Bunları gerçekleştirmek rüya değidir. Lokomotif var, katarlar hazır, tren gar’da bekliyor. Kondüktörler hazır. Makinist bekleniyor. O makinistler de; Siyasiler ve Bürokratlardır.
O halde; Ekonominin rayında gitmesi için önce Kollektif Çalışma....
Bundan önce de; Güven Tesis Etmek gerekiyor.
Güven, Sevgiyi; Sevgi ve Güven; Kollektif Çalışma Ruhunu getirecek, geliştirecektir...
Bunu tesis etmek ise; Milletçe Hepimizin Başlıca Görevidir.
Mutlu ve Müreffeh Yarınlar İçin; Sevgi ve Güvenle Kollaktif Çalışma Gruplarının Faaliyete Geçmesi Şarttır.
Geleceğin Borçsuz Ülkesi Türkiye’sine;
Lider Ülke Türkiye’sine Selam Olsun
Mehmet S. Durak
EKLEYEN : lebiderya