- 887 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
NİHAL
Yalının pırıl pırıl mermer basamaklarını uçarcasına indi. Fevkalade bakımlı ve ilginç heykelciklerle bezeli bahçenin dış kapıya uzanan şık taşlarla döşeli yolu, bir kelebeğin zarif salınışlarıyla yürüdü. Dilinde romantik melodiler, gözlerinde Kulelisinin hayali…
Kandilli Kız Lisesi’nde okuyordu. Ders yılı bitmek üzereydi. Nihal de heyecandan…
Çünkü yakında hem Mezuniyet Baloları, hem 19 Mayıs gösterileri vardı. O’da mezunlar arasında yerini alacaktı. Üstelik okulun en güzel ve başarılı kızı olarak. Bunu bütün okul bilmekteydi. Balo heyecanı son sınıfları, 19 Mayıs gösterilerinin heyecanı ise bütün okulu sarıp sarmalamıştı. Bu heyecanı, Kandilli Kız Lisesi öğrencilerinin kalbine salan, kuşku yok ki, Kuleli Askeri Lisesi öğrencileriydi. İki okul öğrencileri arasında yaşanan aşklar, dillere destan olmakla kalmıyor, okul sorumlularını da karşı karşıya getiriyordu. Kandilli sırtlarındaki yatılı okula tırmanan öğrencilerin birbirlerini kollayıp, gözcülüklerini yapmalarına rağmen, yine de yakalandıkları oluyordu ve işte o zaman kıyamet kopuyordu. Öğrenciler ceza ve yasak alırken, sorumlu subaylar da üslerinden ciddi uyarılar alır, bir dolu da zılgıt yerlerdi. Kandilli Lisesi öğretmenlerinin de idareyle başları derde girerdi. İki lisenin öğrencileri arasındaki yakın arkadaşlık ilişkileri, bir araya geldikleri çeşitli sanatsal ve kültürel etkinliklerle gelişirdi. 19 Mayıs gösterilerinde ise ateş bacayı büsbütün sarardı. Hemen her kız öğrencinin gönlünde beyaz atlı bir şövalye. Her erkek öğrencinin hayalinde ise bir peri kızı yaşardı, birbirlerinden habersiz olsalar bile.
İstanbul’un ilk Kız Lisesi olan Kandilli Kız Lisesi öğrencileri; Kuleli Lisesi, Deniz Harp Okulu ve Denizcilik Lisesi öğrencileri arasında paylaşılamıyordu. Öyle ki, okullar arasında düelloya kadar varan ciddi kapışmalar yaşanırdı.
Nihal’ lerin evi Anadoluhisarı’nın üst taraflarındaydı. Babası Beykoz Kundura Fabrikasında ustabaşı olarak çalışıyordu. Namuslu, çalışkan ve ailesine çok düşkün, yumuşak başlı bir adamdı. Annesi son derece sevecen, tatlı dilli ve maharetli bir ev kadınıydı. Üç kardeştiler.
Nihal, biri ilkokul, diğeri ortaokul öğrencisi, iki erkek kardeşin ablalarıydı. O gün okul çıkışı en yakın arkadaşı Jülidelere gitmişlerdi birlikte. Hem balo için giyecekleri kıyafetleri bir kez daha gözden geçirecekler, hem 19 Mayıs gösterilerinin dedikodusunu yapacaklardı.
Jülide oldukça varlıklı ve saygın bir ailen tek çocuğuydu. Okuldaki derslerinin yanı sıra, eve gelen özel öğretmenlerden piyano ve yabancı dil dersleri alıyordu. Babası üst düzey bir bürokrat, annesi başarılı bir avukattı. Görgülü, terbiyeli ve çok mütevazı insanlardı.
Adnan, Jülide’nin hem çok sevdiği, hem çok iyi anlaştığı kuzeniydi. Ailesi Ankara‘da yaşıyordu. Kendisi yatılıydı askeri lisede. Her fırsatta yalıya gelirdi. Hem teyzesini, eniştesini, Jülide’yi görmek, hem nefis ev yemeklerinden yemek için.
Yine bir gelişinde Nihal ’le karşılaştı. Her ikisi de birbirlerini Jülide’nin aracılığıyla gıyaben tanıyorlardı, fakat hiç karşılaşmamışlardı. “İşte çok sevdiğim kuzenin Adnan. Bu prenses de en yakın arkadaşım Nihal” dedi Jülide. Adnan, Nihal’in gülümseyerek uzattığı ak pak, küçücük eline, uzatamadı elini bir süre. Kendisi donup kalmıştı. Lakin yüreğine, ömür boyu sönmeyecek bir ateş düşmüştü. Bu durum, Jülide’nin gözünden kaçmamıştı. Ancak Adnan, geçen süreçte bu duygularından kuzenine hiç söz etmedi. Ne tepki vereceğinden emin değildi. Ayrıca kuzeninin, onun yalıya gelişlerini Nihal’e rastlama ihtimaline bağlamasını ve bu şekilde düşünmesini hiç istemiyordu. Asıl önemlisi, Nihal’in tavırlarında, konuşmalarında ve bakışlarında kendisine cesaret verecek hiçbir şey yakalayamamıştı ne o gün, ne daha sonraki karşılaşmalarında. Zamanın olgunlaşmasını bekleyecekti. Nihal’in er geç evinin kraliçesi olacağına inanıyordu. Bunu ne pahasına olursa olsun başaracağını biliyordu. Jülide bu anlamda kuzenine hiç bir imada bulunmadı. Aralarında her zaman korumaya özen gösterdikleri saygılı bir mesafe vardı.
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
İyi hafta sonlarııııı
TÜLİN ÖZTUNÇ
Bana kalırsa gerçekten güzel. Çünkü yaşanmış bir hikaye...
Mendilini ve teskin edici ilacı yanında bulundur.
Kocaman Sevgiler benden de sana.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Doğrudur. Yaşayan bilir zorluğu. Bende yurdu karış karış dolaşmış bir memur kızıyım. Sülalede asker de çok.
Ah Adnan ah!...
Selamlar.