- 893 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Gülçiçek...(3)
Savcı;
-Yaz katip efendi!.
dedi ve devam etti ;
"Savcılığımıza yapılan bir ihbar sonucu,Giresun ili, Tirebolu ilçesi, Yukarı Boynu Yoğun köyüne bağlı, Kazık beli yaylasında, silahla yaralanma sebebi ile bir vatandaşın hayatını kaybettiği bildirilmiştir. Olay mahalline gelinerek, adli tabip eşliğinde maktulün ön otopsisine başlandı. Üzerinde mavi kot pantolon ve siyah kısa kollu gömlek bulunan yaklaşık !…
- Kaç yaşlarında diyelim doktor bey?
- Kırk, kırk beş diyebiliriz savcım.
kırk, kırk beş yaşlarındaki şahsın, iki odalı evin yatak odası kısmındaki odada giyinik vaziyette, yerde yüz üstü yatmakta olduğu görüldü. Ön otopsisi için giysileri çıkartıldı.
- Çıkartın oğlum iç çamaşırlarını da.
Şahsın mavi renkli külotu olduğu, atletinin olmadığı görüldü.
-Boşaltın ceplerini.
Maktülün gömlek cebinde, bir adet 1955 Tirebolu doğumlu Hüseyin Kara’ya ait nüfus cüzdanı, pantolon ceplerinden otuz beş milyon, ikiyüz bin TL sı tutanakla alınarak müsadere edildi."
-Evet doktor, ölüm katılığı başlamış mıdır?
Doktor, maktulün ellerinden tutarak eklem yerlerinden kollarını bükmeye çalıştı ;
-Evet savcım, tahminen on beş, yirmi saat önce ölmüş.
"Şahsın adli tabip gözlemine göre on beş, yirmi saat önce hayatını kaybettiği anlaşılmış olup… "
Ahşap yayla evinin birkaç metre karelik odasında, daktilonun çıkarttığı sesler yankılanıyordu. Durmuş efendi zaman zaman savcının hızına yetişemese de durumu iyi idare ediyor, zaman zaman “ efendim savcım” diyerek, duymamış gibi davranıp zaman kazanıyor, daktiloyu olanca hızıyla kullanıyordu.
"Şahsın ön otopsisi için adli tabibe soruldu; "
-Buyrun doktor bey.
Doktor, ölünün bedeninin her tarafını inceledikten sonra;
- Sağ kürek kemiği iç tarafında iki adet,sol lomber bölgede bir adet, ensede sağ tarafta bir adet, sağ koltuk altında üç adet olmak üzere, yakın mesafeden atılmış, toplam yedi adet kurşun giriş deliği. Sağ meme iç yanında iki, göbek sol tarafında bir, sol köprücük kemiği üzerinde bir, sol koltuk altında iki, batın sol tarafında bir, sol kol dışta ise bir olmak üzere toplam yedi adet kurşun çıkış deliği saptanmıştır.
Derken, doktor bir an duraksadı;
-Bir dakika!. Sol kol içtede bir adet giriş deliği var.
Savcı;
-O zaman?
-Sanırım sağ koltuk altından giren kurşunlardan biri, sol koltuk altından çıkıp, sol kol içten bir daha girip,sol kol dış kısmından tekrar dışarıya çıkmış.
dedi ve ekledi doktor;
-Bir kurşun içeride kalmış!.
Savcı endişeli bir şekilde;
-Açacak mıyız doktor? iş açma şimdi başımıza!.
-Çıkış deliği sayısını bir adet arttırabilirim
dedi doktor, yarı şaka.
-Nasıl olacak?
-Sol kol içteki girişi yazmayalım!!!
dedi ve gülümsedi.Sonra devam etti;
-Ölüm sebebi belli zaten.İç kanamaya bağlı Kardiovasküler şok. Vuran kişide belli.Başkaca bir silahta kullanılmadığına göre!!!
Savcı;
-Sen bilirsin doktor!.
dedi ve ekledi.
-Durmuş efendi, doktorun söylediklerini aynen yaz.
-Tamam sayın savcım.
Doktorun ön adli muayenesi, bulunan 7.65 mm lik boş kovanlar, duvarlarda ve yerdeki kurşun delikleri ve parçalanmış çekirdeklerin arta kalanları tutanağa kayıt edilerek savcı ve doktor tarafından imza altına alındı. Delillerin hepsi bir naylon poşete kondu.
Hava neredeyse kararmak üzereydi. Artık işleri bitmişti.
Bir kurşun ise hala maktulün bedeninde bir yerlerdeydi.
Toparlanıp hepsi dışarıya çıktılar.
Savcı, Baş çavuşa;
-Cenazeyi yakınlarına verebilirsiniz, bizim işimiz bitti. Size kolay gelsin
deyip, hızla yayla kahvesinin önüne park etmiş jeepe doğru yöneldi.
Şoför karnını doyurmuş köylülerle muhabbet ediyordu. Belki de yirminci çayını yudumlamaktaydı. Savcıyı uzaktan görür görmez yarısı içilmiş çay bardağını masaya bırakarak hızlı adımlarla araca doğru yöneldi.
Muhtar, az ötedeki evinden savcıya doğru seğirtmiş, aracın yanında savcıya yetişebilmişti;
-Savcım yemek hazırlatmıştık
diyebildi.
Savcı;
-İstemez muhtar, yolcu yolunda gerek.
Savcı muhtara arkasına dönmüş, diğerlerinin gelmesini bekliyordu.
Doktor, sigarasını yakmış ve hiç acelesi yokmuş gibi ağır ağır yürüyerek, karşı tepeden batmakta olan Güneş’in kızıllığına doğru sigarasının dumanını üfleyerek aracın yanına geldi.
Durmuş efendi ise, ağır daktilosu ve aksak bacağıyla olanca hızıyla yürümeye çalışıyordu. Aracın yanına geldiğinde ise oldukça yorulmuştu. Daktilosunu aracın ön koltuğuna bıraktı. Derin bir nefes alarak, boynuna takılı kalın kravatı ile alnındaki terleri sildi.
Önce doktor, sonra Durmuş efendi jeepin ön kapısından binerek arka koltukta ki yerlerini aldılar. Durmuş efendi daktilosunu tekrar kucağına aldı. Savcının ise, ön koltuğa oturduğunda aklına sarp ve tehlikeli yollar geldi. Nasıl gideceklerini düşündükçe, açlığını ve yorgunluğunu unutuyor ve içi ürperiyordu.
Şoföre;
- Aman haa...Sakın geldiğin gibi gitme!. Daha yavaş!.
Hava kararmak üzereydi.
Savcı, gelirken söylediği sözü tekrarladı;
- Yavaş olsun, temiz olsun!.
Araç bayır aşağıya doğru hareketlenerek, kürünün az ilerisindeki virajda farlarını yaktıktan sonra tepenin ardında gözden kayboldu…
d.e.
YORUMLAR
çabuk bitince yazara kızıyorum.....kızmamdaki baş sebeb su gibi akıp giden yazış tarzı.... eeee ya kızacaksın yada kıskanacaksın....ben ikisinide yapıyorum saygılar ...
ahad karacan
İyi Akşamlar Sevgili Doktorum,
Anı öykün güzeldi. Gülçiçek'ten hiç söz etmemişsin.
Savcı, belli ki kasıntının biriymiş. Kafa dengin bir savcı olsaydı sanırım sabaha karşı gelirdiniz. Yapını bildiğim için söylüyorum. Otopsiden sonra yaylada oturmak ne güzel olurdu... Köylülerle sohbet ederken zamanı unuturdunuz...
Selam ve sevgilerimle başarılar diliyorum.