Peri Düşü-1
Eflatun hayallerin bahara yansıyan yüzü, çay bardağında gülümsedi. Bahar, cümle albenisi ile erguvan dallarına konan bir kuğu misali süzüldü bakışlarda.
Huzur merdiveninin ilk basamağında incecik bir nazenin karşıladı gelenleri. Kuşlar alabildiğine mesut, dallar cıvıl cıvıldı. Zamana şavkı vuran hayal, sanki bir Levni minyatüründen çıkıp gelmişti. Ne ünde, ne şanda gözü vardı konukların. Cümlesi, tevazu basamaklarını incitmeden indi yakut renkli albeni havuzunun kıyısına. Havuzun ışıltısı ışıttı gözleri. Buğulu bakışlara nakış nakış işlendi asudelik.
Asude iklimlerin, ipek kanatlı perileri süsledi meclisi. Ne sis kaldı ne pus bakışlarda . Berraklığın bestesini çaldı enstrümanlar. Semaverin çehresi aydınlandı gördüklerinden. Cam, saklayamadı suyun sırrını. Zaten, her zaman içi dışı birdi camın. Şimdi tek farkı, yakut renkli bir periye elbise olmaktı. Kızgın ateşte akkor hâline gelmeye rıza göstermesi, sırf çayla hem dem olabilmek içindi. Cam ustası, şekil vermek için üflerken bile çayı hayal ettiydi o.
Unvanı, sembolü, sanı ne olursa olsun o düşünde gördüğü yakut tenliye tutkundu. Onun sırtından para kazananlar, değişik model ve isimlerle piyasa sürseler de özünü aslını değiştiremiyorlardı. Zaman zaman, fağfuri fincanı, porselen demliği kıskansa da onlarla aynı iklimi paylaşmaktan da şikayetçi değildi. Aynı periyi sevmek gibi bir ortak yanı da vardı üstelik onlarla.
İçinde çay olmadığı anlarda düş kurmayı sevdi hep. Çayın tenine değmesi, demliğin önünde baş eğmesinden daha mutluluk verdi ona ömrünce. Bazen bir gafil sertçe dokundu, tuz buz oldu hayali. Ama yine de acısını ne dosta ne düşmana belli etti. Çaya kavuştuğu anlarda unuttu cümle acısını ışıl ışıl gülümsedi.
Bu anlatılanlar bir perinin düşüydü sadece. Gerçekler ülkesinin nadanlığından uzak. Zarafetin ipek öpüşüyle örtülü, incecik hayal meyal bir güzellikti zamana yansıyan…
Ankara, 09.02.2012 İ.K