- 1027 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UNUTKANLIĞIMIZIN ADI:TEKNOLOJİ
Bir adam ,yağmalanmış bir şehrin ganimetlerinden eşi bulunmaz bir halıyı satmaya çalışıyordu. “Bu halı için kim 100 altın verir?” diye bağırarak tüm kenti dolaştı.
Satış tamamlandıktan sonra birisi satıcıya yanaşarak, “Bu paha biçilmez halı için niye daha fazla istemedin?” diye sordu.
Satıcı karşılık verdi: “100’den daha büyük sayı var mı?
İnsanın temel özelliklerinden biriside yüzünü nereye dönmüşse döndüğü tarafın dışındaki yerleri görmemesidir. Eğer bir konuda bir şeyler belli ise artık o konudaki diğer ihtimaller nazarı itibara alınmaz. Ne zaman ki birileri başka bir yolun olduğunu söyleyip pratiğini gösterene kadar.
Şu an idrak ettiğimiz ve dünyayı köşe bucak her yönüyle sarmış olan batı medeniyetinin “bir imkanı” olan teknoloji içinde yaşıyoruz. Ve bu “imkan” insanlığın “olmazsa olmaz değeri” haline gelmeye başladı. Gün geçtikçe bizde halıcı gibi başka imkanların ve başka değerlerin olmadığını ve olamayacağını düşünmeye başlıyoruz. Çünkü bizde halıcı gibi teknolojiden başka bir imkan yani teknolojiden başka bir çare düşünemiyoruz.
Modern zamanları tanımlarken Teknolojiden ve bilimsellikten yola çıkmak elzemdir. Teknoloji, batılı zihniyetin kendini sergilediği renkli bir resmidir ve bu resimde asırlar içinde insanoğlunun kazandığı bir çok insani birikim bozulmuş olarak mevcuttur.
Yüzyılımızda Teknoloji,insanların yaşamında önemli bir yere sahip,adeta insanlar teknolojinin olmadığı bir hayat düşünemiyorlar ve teknolojinin olmadığı bir hayatı yaşayamayacaklarını zannediyorlar hatta o kadar ileri boyutlara vardırıyorlar ki hayatın anlamını teknolojiye endeksliyorlar. Tasavvurları içine
Bilimsellikten ve teknolojiden uzak bir yaşamı sığdıramıyorlar.
İnsanların yaşamlarının her noktasına,en gizli alanlarına kadar giren teknoloji,insanların varoluşlarının şartı haline gelmiş bulunmakta. Teknoloji İnsanın varoluşunda saklı olan özünü açmayı ve derinleştirmeyi engelliyor. Çünkü şu anki teknoloji insanlığın oyuncağıdır ve Sadece İnsanın varlığını eğlendiriyor. Artık insanoğlu kendisini anlamlandırırken bile teknolojiye bağımlı ve bağlı. Teknolojisiz bir yaşam anlamsız bir yaşam haline gelmeye başladı.
İnsanlar teknolojinin olmadığı yerleri yaşanmaz,korkutucu,iğrenç ve geri buluyorlar. Batılı zihniyetin bir ürünü olan teknolojinin kendisiyle,kavramlarıyla,düşünce sistemleriyle ve en önemlisi insanlığa sunduğu yaşam tarzıyla insanlığın en ücra köşelerine kadar ulaştığını görüyoruz ve yaşıyoruz.
Yaşantımızın gerekleri teknolojiyle birlikte değişti. Hayatta inandığımız ve değer verdiğimiz şeyler teknolojiyle beraber tek tek elimizden kaymaya başladı. Çünkü televizyonlar,telefonlar,bilgisayarlar ve bir çok teknolojik alet hayatımızın rotasını çizmeye başladı.
İnsanları çepeçevre sarmış olan bu insan icatlarının neden bu kadar önemli ve kaçınılmaz hale geldiği sorusu kanaatimce mühim bir soru. Diğer önemli bir soru önceki asırlarda da teknik ,hayata bu kadar hakim miydi? İnsanlık zaman içinde kendisine bir takım eğlenceler edinmiş ve bunun adı ve mahiyeti zaman içinde değişmiş ve fakat değişmeyen insanın ürettiği yapaylıklar olmuştur. Daha önceki yüzyıllarda insanlar da yaşamlarını kolaylaştırmak için tekniğe başvurmuşlardı ve fakat bu asrımızdaki gibi bir hükümranlığa sahip değildi. Teknik onların varlık alanlarını yönlendirmiyor ve şekillendirmiyordu,insanlar tekniği sadece ve sadece kendi anlam düzeneklerinde bir yere yerleştirmişlerdi. Ve bu çerçevede teknik insanların yaşamında bir kırılma meydana getirmiyordu. Asrımızda ise insanların kendi benliğinin derinliklerinde teknoloji kendi egemenliğini kurmuş bulunmakta.
Teknoloji,asrımızda insanla ürettikleri arasındaki yabancılaşmanın adeta doruk noktasıdır. Ürettiğimize yabancı ve uzak bir asırda yaşamaktayız. Üretiyoruz ve ürettiğimiz kaypaklaşıyor,bizden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyor,bir zaman sonrada bizden ayrı ve çok uzaklarda bir hilkat garibesi ortaya çıkıyor.
Şu an ki modern Teknoloji,insansız ortamlar ve mekanlar oluşturmaktadır. Ne kadar teknolojiye gömülürsek o kadar insansızlaşmakta ve yabancılaşmaktayız. Bu insansızlaşma varlıkla insan arasındaki kesin ayrımdan ortaya çıkmaktadır. Kendimiz ve dışımızdakiler dediğimiz zaman ve kendimizi bir otonom ve dışımızdakileri bir hükmedilmesi gereken pasif varlıklar olarak görmeye başladığımız andan itibaren aslında teknoloji üretimine geçmişiz demektir. Çünkü hükmetmek için yaratmak zorundayızdır ve yaratmakta yabancılaşmış olan bizim varlık üzerindeki hesaplarımızdır. Varlık artık hesaplarımızın içinde yönlendirdiğimiz bizim dışımızdakidir. Artık varlık,biz ve yaratmak üçlüsü elele anlam üretmiyor,varlık kendi içkin vasıfları ile tanımlanmıyor,sadece ve sadece bizim parçalı olan somut zihnimizin tanımları içine yerleştiriliyor...
Bu süreç ne zaman başladı? Çünkü daha önce bahsettiğimiz gibi böyle bir süreç yoktu. Teknik bizdendi ve biz tekniği hem varlığın kendi içkin vasıfları ve hem de bizim bütünlüklü olan zihnimizle üretiyorduk ve bu anlamda çevre kirlenmesi,kainatın atom bombaları ile tehlikeye sokulması söz konusu değildi. Bu süreç Descartes ile başlayan bir süreç...ruh ve beden dualizmiyle başlayan bir süreç...İnsanın kendisini anlamın merkezi olarak görmesiyle,benliğin tüm varoluşa hakim olmaya başlaması, aklın otonomluğu ile başlayan ve teknolojinin hakimiyetine kadar uzanan bir süreç...
Bütün bunlar soğuk,sert ve duygusuz olan bir dilin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu dil insanı açmak,açıklamak ve anlamlandırmaktan da uzak bir dildi. Çünkü bu dil fenomenin diliydi ve sadece fenomeni sınırlı bir şekilde açıklamaya yönelikti. Antropoloji ve tin bilimleri bunlar karşısında bir nebzede olsa direndi ve fakat köklü bir sorgulama ve analiz gerekmekteydi. Bunu Heideggerin Ontolojisine dönüşte, islam felsefesinin derinliklerinde bulabiliriz. Belki de bu hususta bir takım çözümler sunmak ta bu sürece katılmaktır...Ama her şeyden önce ve tüm bunlarla beraber bu ve benzeri konularda hem ontolojisiyle hem epistemolojisiyle ve hem de metafiziğiyle islamın bu yüzyıla ne söyleyeceğini kavramaya çalışmak lazım.
İslam ülkeleri boş ve kırık zamanlar içinden geçiştiriliyor ve geçiş zamanlarını yaşıyor. Allah bu yüzyıla ve diğer gelecek yüzyıllara BİZ müslümanlar vasıtası ile nasıl bir cevap verecek...
Ve fakat teknoloji konusunu ele alırken her şeyden önce üzerinde durulması gereken Allah ve yarattıkları arasında ontik anlamda yabancılaşma ve ayrım söz konusu mu yani yaratılanlar yaratıcıdan çok uzaktamıdırlar? Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir,Allahla yarattığı varlıklar arasında bir beraberlik ve bütünlük vardır.
İnsanın modern dünyada ürettiği teknoloji ile varlığı arasındaki ayrılığı ve bölünmeyi,gerçekçi ve kapsamlı bir biçimde değerlendirmek gerekir. Çünkü insan, ürettikleri ile arasına çok uzun mesafeler koymaktadır. insanın ortaya koyduğu alet ve edavatla Allahın yarattığı varlıklar arasında yakınlık ve uzaklık derecesi vardır. İnsan ürettiklerine yabancı ve uzak iken Allah yarattığı varlıklara yakındır.
İşte şu an ki modern teknolojiyi değerlendirirken bu pencereden bakarsak daha rahat bir şekilde içinde bulunduğumuz vehameti anlayabiliriz. Çünkü her teknolojik alet ve edevat insandaki bir noktayı,bir özü unutturur ve örter. Bu sebepten rahatın içindeki UNUTKANLIK OLAN TEKNOLOJİYE FAZLA YAKIN olmayalım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.