- 1164 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EN İYİSİ EN İYİ PADİŞAH
Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde… Bu sözün önü var, arkası yok; gömleğimin yeni var yakası yok… Sabır da bir huydur, suyu var tası yok. De gel sabreyle sabreyle… İyi ama susuzla sabırsız ne yapar? Ya bir kuyu kazar, ya dolaşır çarşı pazar; ben de aç karın, yüksek nalın çıktım pazara, Mevla’m uğratmasın iftiraya nazara…
Bir kaz aldım karıdan, boynu uzun borudan! Kendisi akça pakça, eti kemiğinden pekçe, ne kazan kaldı ne kepçe! Kırk gündür kaynatırım kaynamaz.
Hay dedim, huy dedim; bu ne pişmez şey dedim. Bir iken iki olduk, üç iken dört olduk; anan soylu, baban boylu derken kırk olduk; kırkımız kırk ateş yaktık!… Kırk gündür kaynatırım kaynamaz. Baktım ki olacak gibi, sofraya konacak gibi değil, eğil dağlar eğil dedik; onumuz hu çekti, onumuz su çekti; onumuz un, odun çekti; haydan geleni huya sattık, unu bulguru suya kattık. Suyu kazana, kazanı yeniden ocağa attık; vay ne kaynattık ne kaynattık… De şimdi kaynar mı, kaynamaz mı? Derken efendim bu kez başını kaldırıp bize bakmaz mı?
Gayrı pabucunu bırakıp kaçan kaçana! Kanadını kaldırıp uçan uçana! Eh, bir ben miyim kırk kişinin gevşeği? Çıkardım ahırdan boz eşeği vurdum sırtına palanı, çektim yedi yerden kolanı; bindirdim üstüne doksanlık anamı. Boynuna mavi bir boncuk takmadım ama, koynuna koydum bir sabır taşı. Sabır taşı, sabırcık taşı deyip geçmeyin öyle! Ne anamın aşı, ne gözümün yaşı. İtler işin başı, tandırın başı, masalın başı, bu sabır taşı! Verilecek kuluna vermiş, bize de versin Yaradan; haydi dedikoduyu kaldırıp aradan, dinleyin şimdi; sabırlı kim, sabırsız kimdi…
Günlerden bir gün bir padişah varmış. Padişahın 12 tane çocuğu varmış. Günler günleri kovalamış, yıllar yılları kovalamış padişah artık yaşlanmış. Artık bir ayağı çukurdaymış. Düşünmüş düşünmüş yerine kim geçecek bir türlü karar verememiş. Vezirlerine danışmış ne yapayım ne edeyim. Onlar da karar verememiş. Eşine sormuş o da onlar hepsi benim evlatlarım. Ben hiçbirini ayırt edemem demiş. Sonunda padişah karar vermiş. Oğullarını test edecektir. Çok uzaklara manevi değeri yüksek olan yüzüğünü Kaf dağının arkasında çok gizli ve büyülü yerlerden birine koymuş. Hangisi yüzüğü alıp getirirse onu padişah yapacaktır.
Padişah bir gün bütün çocuklarını çağırmış. Demiş ki; Ey benim evlatlarım! Ben şu şu dağında yüzüğümü bıraktım. Hanginiz bu yüzüğü bulup da getirirseniz onu benim yerime geçirttireceğim.’’ demiş. Tabi ki çocuklar heyecanlanmış. Hemen çocuklar en iyi atlarına atlayıp yola koyulmak için hazırlanmaya başlamışlar. Tabi ki en küçük çocuğunda hazırlandığını gören padişah ‘’ Aman evladım dur sen çok küçüksün sen gitme.’’ demiş. En küçük çocuğun gururu incinmiş. Padişah babasına ‘’ Ben ağabeylerim giderken burada duramam. Onlarla birlikte gideceğim.’’demiş. Padişah bir şey diyememiş. Onunda gitmesine mecbur da olsa izin vermiş. Küçük çocuğa en kötü atı, en kötü kılıcı, en kötü kalkanı vermişler. Ama buna hiç gocunmamış küçük çocuk. Ne de olsa kendisinde hiç kimsenin bilmediği görünmezlik pelerini vardı.
Neyse günler günleri kovalamış, aylar ayları geçmiş sonunda 12 tane çocuk hazırlıklarını bitirmiş. Padişah baba da 12 çocuğuna da birer kese altın vermiş. Onları yolcu etmiş. Hepsi gitmişler. Dağlar dağları aşmış. Yolları aşmışlar. Sonunda bir dereye gelmişler. Herkes susamışlar. Birer birer herkes dereden su içmişler. Derede ki suyu içen uyumuş. Sonra bir uyanmışlar. Bir bakmışlar ki en az kendi saraylarından 3 kat büyüklükte bir sarayın içindeler. Neredeyiz diye düşünürlerken yanlarında da bir tek kuş sütü hariç olan bir yemek tepsisi belirmiş. 11 tane çocuk acıktıklarını hissedip yemeğe yumulmuşlar. Ama en küçük çocuk bunda bir bit yeniği sezmiş ve yememiş. Ağabeyleri niçin yemiyorsun sorusuna da aç değilim diye cevap vermiş. Tabi ki korktuğu başına gelmiş. Ağabeylerinden sofradan kalkan uyumaya başlamış. Sonunda sofradan kalkan son kişi de uyuyunca saraydan güm güm diye sesler gelmiş. Küçük çocuk hemen görünmezlik pelerini üstüne geçirmiş. Dev gelmiş bakmış sonra gülmüş ‘’ ooohh aradığım yemekler ayağıma geldi. Bunlar bana bir yıl yeter demiş. Çocukları saymış 11 tane çıkmış. Bir daha saymış yine 11 çıkmış. Dev ‘’ Ama 12 tane olması lazım. Yoksa son ay aç kalır ölürüm.’’demiş. Aramış taramış bulamamış. Küçük çocukta en büyük abisinin kılıcını almış devin kafasını uçurmuş. Dev bağırarak yere düşmüş. Çocuk ağabeylerini kaldırmaya çalışmış ama bir türlü uyunamamışlar. Aklına bir fikir gelmiş. Hemen sarayı dolaşmış. Bir çekmece de düdük bulmuş. Hemen salona gitmiş. Ama bu sefer ağabeylerin olmadığını fark etmiş. Telaşa düşmüş. Nerede diye. Aramış taramış bulamamış. Tam ümidini kaybedeceği sırada bir güzeller güzeli bir kızla karşılaşmış. Demiş ki ; Devi öldürdüğün için teşekkür ederim. Her gün birimizi yiyordu. Artık sadece 12 tane kalmıştık. Bizde bunun karşılığında ağabeylerinizi bir odaya sakladık. Biz de onlara varacağız. Şimdi istersen hemen sizin saraya gidelim demiş. Küçük çocuk ‘’ Hayır siz saraya gidin benim babam bize görev bıraktı. Onun yüzüğünü bulmam gerekiyor. Hatta ağabeylerimi kaldırın demiş. Kız ‘’ Kaldırmayı isterim ama uzun zaman kalkamazlar’’ demiş. Çocuk ‘’ O zaman onların atlarını kılıçlarını miğferlerini kalkanlarını, oklarını getir.’’demiş. Kız onların hepsini getirmiş.
Saraydan çıkmış uzaklara gitmiş gitmiş çok uzaklara gitmiş. Sonunda bir dağın önüne gelmiş. Bakmış bakmış dağın sonunu göremediği dağ varmış önünde. Yavaş yavaş çıkmış dağa. Sonunda ucuna gelmiş. Bakmış uzakta bir parıltı geliyor. Tam yakınına geldiği an bir dev çıkmış. Sen burada ne arıyorsun. Çocuk korkmuş ama sonra cesaretlenmiş. Burada benim babamın değerli yüzüğü var onu almaya geldim demiş. Dev ‘’ Hayır alamazsın onu ben aldım.’’demiş. Çocuk görünmezlik pelerini üstüne geçirmiş. Dev buna çok sinirlenmiş. Çocuk nereye kayboldu diye. Küçük çocuk devin kafasına kılıcı geçirmiş. Dev kanlar içinde yere yığılmış. Çocuk koşmuş sonunda yüzüğü bulmuş. Çekmeye çalışmış çekememiş. Sonunda aklına abisinin kılıcını çekmiş. Yüzüğe saplamış. Yüzükten bir cin çıkmış ‘’ Ey yakışıklı artık ülkenin padişahı sensin. Hemen saraya gel.’’
Çocuk hemen atına atlamış. Yavaş giden atı ok gibi gitmekte. Az zamanda ağabeylerini bıraktıkları saraya gelmiş. Saraya ayak basmasıyla ağabeyleri uyanmış. Ne oluyor ne bitiyor derken küçük kardeşlerinin yüzüğü aldığını ve artık padişah olduğunu anlayınca bizden daha iyi birisi diye akıllarına gelmiş. Herkes eşlerini alıp kendi saraylarına gitmişler. Ağabeyleri babalarına söylemişler. Böyle böyle kardeşimiz yüzüğü aldı. En iyisi en padişah diye. Padişah baba inanamamış. Olmaz demiş o çok küçük o. Yapamaz demiş. Sonra yüzüğü almış padişah ‘’ Ey yüzük seni kim aldı’’demiş. Yüzük ‘’ Beni en küçük çocuk aldı.’’demiş. Padişah başındaki tacı almış ve küçük çocuğuna takmış ve demiş ki ‘’ En iyisi en iyi padişahtır.’’
Gökten üç elma düştü.
Biri en küçük çocuğa ,biri bana diğeri da sana!
Yüksel Abi’den Masallar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.