Karlar eriyince
Dün geceden başlayan kar,bütün gün yağdı.Çocuk olsaydım mutlak dışarı çıkar,kardan
adam yapar veya karda kayacak yer açarak,karda kayardım. Penceremden yağan karı seyretmekle yetindim. Boşuna yüreğim çocuk diyorum, demek ki çocuk değilmişim.
Bugün kar erime günü.Şıpır şıpır eriyen karınçatılardaki oluklardan akış sesleri. Sürekli
devam eden bu sesleri dinlerseniz siniriniz bile bozuluyor.Bu sesleri dinleyerek yazıyo
rum. Üstüne bir de çocukların sesleri eklendi, yaramaz erkek çocuğu sesleri. Yazmak
istediğimden başka şeyler de yazabilirim. Çocuk gülüşleri burnumun dibinde. Bir alem
bu çocuklar.Bu çocuklar n’apıyor dye pencereden baktım,vıcık vıcık karın altında kedi
yakalamışlar.Miyavlatıyorlar. Kar yüzünden okullar tatil edilmiş.
Çocuklar ne yazacağımı unutturdular.
Sabah kar erimesi sesleriyle uyandım. Perdemi açtığımda sulu sepken kar yağıyordu.
Donan yerler karla örtülmüştü.Karda ayak izleri görünüyordu.Çayımı demleyip kahvaltı
masamı hazırladıktan sonra ekmek almaya çıktım.İki üç adım ötedeydi ekmek dükkânı.
Gözüm önce, bizim evin tam önüne yığılan küçük kar tepeciğine takıldı.Bu işi HacıAli
yapmıştır dedim. Sesli sesli ona bir güzel söylendim,’geri zekâlı sadece kendi evlerini düşünüyor’ dedim.Yalnız olmak bana böyle kendi kendine söylenme hakkını veriyor.Ya
HacıAli duysa ne olcak derseniz.Geri zkâlı demezdim yüzüne ama yaptığı işin hiçte ho
şuma gitmediğini söylerdim.Beni anlar mıydı? Hayır.Kocaman başı iyice sallanır,genzin
den gelen tırtıklı kalın sesiyle beni hiç duymayarak konuşur, bönce bakardı.
Ekmek almaya giderken önümde uzanan bölümü görmüştüm. Dönüşte evimizin tam
da ön bölümünü gördüm.Duvarın dibi yoldan aşağıda kalıyordu,bir de kar yağınca iyice
aşağıya inmiş, eriyen kar suları bir çukur yapmış oraya dolmuştu. Neyse çayımı içip, ondan sonra bu işi halledeyim diye düşündüm. Çay faslından sonra dışarıya çıkıp gör
düğüm manzara karşısında ne yapacağımı şaşırdım. Bizim duvarın önü sular içindeydi.
Yandaki apartmanın altındaki dükkânın altından sızan sular, eriyen karlarla bir olup
bizim evin önüne var güçleriyle doluşuyorlardı.Yazdan burasını neden doldurmadığıma
dığımıza üzüldüm. Nerden başlayacağımı şaşırdım. İlk şaşkınlıktan sonra hemen bir kürek alıp geldim kömürlükten.Bir yandan huyum olduğu üzre söylenmeleri sürdürüyor
dum.Bir ara HacıAli’nin eşi göründü evlerinin mutfak penceresinde.Ne olduğunu sordu
Ben son hız anlatmya koyuldum.Bir yandan altından sular akan dükkânın üstündeki bal
kondan beni izleyen kızı haşladım. Onların suçu olmadığını, dükkândaki su borularının
patladığını söyledi ve içeriye girdi.
Ben çenemdeki gücü ellerime vererek, önce suyun oradan akmasını sağlayacak küçük arkları açmaya çalıştım. Karların altı buz tutmuştu. Güçlükle açmaya çalıştım.
Daha sonra evin hemen giriş bölümünde yığılan taşları duvarın dibine attım.Ayaklarım
sular içindeydi. Donmuş taşları yerinden güçlükle kaldırıyordum. Kıyıda kuru kalan
toprağı kürekle alıp, taşların arasına doldurmayı denedim. Dolu dolu bir kürek bile ala
madım. İşim bittiğinde dükkândan gelen sular ince bir arktan caddeye doğru akıyordu
karlı, buzlu yolundan.
Hep alt katlarda oturdum. Böyle derken bu ikinci oturuşum. Önceki ev ahşaptı. Önün de ve arkasında küçük bahçesi vardı. Burayı ekerdim. Biber,domates fidalardım. Bir kez ön tarafa neden bilmem patates ekmiştim.Bahar yağmurlarıyla birlikte,neden nasıl
olduğunu tam anımsayamıyorum bahçe sular içinde kalmıştı. Benim neredeyse çiçek açmak üzere olan patateslerimin suyun içindeki yaprakları, dalları görünmez olmuştu.
Sular neredeyse bahçeye inen merdivenlerden yukarı çıkacaktı. İtfaiye çağrıldı ve bah
çedeki sular çektirildi. Benim patatesler yere serilmiş, ölmüştü. Verdiğim emeğe üzül
müştüm.
Belki bu başıma gelenleri üst katlarda rahatları yernde olanlar okusun diye yazdım.kar
ne demek,su ne demek anlamayanlar. Ben de inşââllah çok yakında kimbilir, bu Nisan ayında belki, üst katta oturacağım.Kardeşim bana ikinci katı mı istersi abla yoksa dör
düncü katı mı? diye sorduğunda pek düşünmeden,dördüncü kat benim olsun dedim.
Darısı diğer alt katlarda oturanların başın. Bu yazıyı yazdım ki alt katta oturmanın çile
lerini unutmayayım. Burada sadece dışarıyı anlattım. Ya alt katta oturmanın diğer zorlukları.. Kimbilir onları da bir yazı konusu yaparım,üşenmezsem..
8 2 2012/ Nazik Gülünay..
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Ben de hayatım boyunca biraz da mecburiyetten hep alt katlada oturdum. Çocukluk yıllarımda çok yaşadım o su ve sel baskınlarını...Bütün eşyalarımızın sular altında kalmasını...Öğretmen olduktan sonra da bekarken Manavgat'ta yaşadım...hatta evin içinden yengeç bile çıktı. Dolayısıyla sizi çok iyi anlıyorum.
Sıcak, samimi, içten ve bizden biri olarak bizi anlattığınız bu güzel yazı için kutlarım
Selam ve saygılarımla.
Sade, makyajsız bir yazı okudum. Alt katta uzun süre oturanlar kızgınlıkla, çatı katına çıkıyorlar. Bu kez de dam sorunlarıyla uğraşıyorlar. Tavsiyem ara katlardır.
Kutluyorum yazınızı gönülden.
Gün eksilmesin pencerenizden.
Saygılar, sevgiler.
glenay
katından yğmurlar akmıştı ,onu unutmuşum. Yine çatı katında oturacağım yer dördüncü kat. Bu yeni yapılan apartmanlarda böyle sorunlar olmaz herhalde.
Olursa başka seçeneğim olacak..
Selâm ve saygılar..
cetrefilressam
Yoksa dışarıda yağmur diner, içeride dinmez...
Sonra demeyesin.
Dışarıda berrak bir hava
İçerisi boran fırtına
Dudaklarda şen kahkaha
Su serpilmez içerdeki yangına
...
Gün eksilmesin pencerenizden.
Saygılar, sevgiler
glenay
Selâm ve saygılar..