!!PANSİYON!!
Kasabanın kilit taşı döşeli,dar sokaklarında dolaşırken,tek katlı evlerin arasına sıkışıp kalmış iki katlı eski bir pansiyon.Tahmini yüz yüzelli yaşlarında olan binanın pencereleri ilk bakışta dikdörtgen gibi gözükse de üst kısmı üçgen bitiyordu.Kapısına eski püskü ama halen beyazlığını yitirmemiş bir tül perde asılmış.Kapının hemen sol yanından başlayan sarmaşık, evin yarısını kaplamış.Sarmaşıkların arasında zor bela okunan tabelada ‘’RUSTİK PANSİYON’’ yazıyordu.Yer yer dökülmüş sıvalarıyla insanı korkutan yaşlı bina, cebimdeki paraya göre geceyi geçirebileceğim en iyi yerlerden biriydi şüphesiz…… Hiç düşünmeden tül perdeyi elimle araladım ve içeri girdim.Kapının tam karşısındaki lükens ayaklı,ahşap kollu ve kumaşının rengi atmış koltukta oturduğu yerde uyuklayan kadın, ayak sesimi duyduğu an gözlerini fal taşı gibi açtı.Gözünün önüne tel tel dökülen merinos koyunu gibi kabarık saçlarını eliyle arkaya doğru attırdı.Arap kadınlarını andıran beyazı bembeyaz,karası kapkara iri gözlerini daha da irileştirerek tepeden tırnağa süzdü beni ilk önce ve ardından koca kıcını iyice yerleştirdiği koltuktan kalkmadan;
-Buyrun.dedi
-Afedersiniz,bir geceliğine kalacak bir oda arıyorum boş odanız var mı acaba?
-Kaç kişlik?
-Hımmm..Bir,bir kişilik…dedim ve benim için en önemli soruyu sordum ardından;Geceliği ne kadar peki?
-25.00tl ve sabah kahvaltısı bizden.dediği an oturmaktan kokuşmuş koca karı gözüme çok sevimli geldi.Cebimde tam 55.00tl vardı ve bir gece konaklayıp bir de kahvaltımı yaptıktan sonra cebime tam 30.00tl kalıcaktı.Hatta belki bir gece daha kalabilirdim kalan parayla…Oh oh…Ne kadar şanslıyım dedim içimden.
-Pek ala ,öyleyse bir geceliğine bir oda istiyorum dedim ve kadının kalkıp odamın anahtarını vermesini bekledim.Gayet rahat,kaygısız ve uyuşuk olan merinos koyunu..Evet evet bu kadına yakıştırılabilecek en anlamlı şey olurdu bu…Merinos koyunu kılıklı kadının oturduğu yerden kalkmaya niyeti yok gibiydi.Oda istememe şaşırmışçasına saf saf bakıyordu suratıma.
-Hanfendiiii çok yorgunum ve kalıcak bir oda istiyorum!.Size de zahmet olmazsa kalacağım odayı görmek istiyorum.diye çıkıştım.İyiden iyiye sindiği koltuğun ahşap kolundan eliyle destek alarak ayağa kalktı.Kim bilir kaç saattir hiç kalkmadan oturuyordu ki,kıçının arasına kaçan,terden ıslanmış elbisesini gayet rahat bir tavırla düzeltti eliyle ve;
-Beni takip edin bayım…dedi.
Yaşlı kadın önde ben arkada…..Karıncaları ezer gibi ağır ağır yürüyoruz.Yaklaşık on metrelik,duvarlarında hayatım boyunca hiç görmediğim türden ilginç tablolar olan mavi gece lambalarının aydınlattığı,uzun ve dar bir koridoru geçtikten sonra ahşap merdivenlerin önünde durdu kadın.
-Merdivenleri çıkınca sağda ve solda dörder tane oda çıkacak karşınıza.Soldan üçüncü oda sizinki.Bu da odanızın anahtarı diyerek anahtarı uzattı.Haaa bu arada kahvaltı saat 8:30 da hazır olur.Yemek isterseniz aşağıya inersiniz bayım.dedi ve gitti.Her adımımda gıcırdayan,bakımsızlıktan kimi yerleri çatlamış olan merdivenleri çıktıktan sonra kadının dediği gibi sağda ve solda olmak üzere odalar çıktı karşıma.Soldan 1..2….Hıh 3.oda benimki.Odama kavuşmuş olmanın heyecanıyla anahtarı kapı deliğine soktum.Sağa çevirdim,açılmadı.Sola çevirdim açılmadı.Tekrar denedim,tekrar,tekrar……….
-Allahın belası kapıııı,açıl,açıl,açıııııl……..Kan beynime sıçradı sanki.Küfür ede ede kapının kolunu zorluyorum elimle ve anahtarı kapı deliğine bir sokup, bir çıkarıyorum ama nafile.Ucuz olmasına sevindiğim,insanda tuhaf bir korku uyandıran pansiyon sinirlerimi bozdu,çıldırmak üzereyim...Yaşlı kadına seslenmeye gitmek için arkamı döndüğüm an bir ses;CIIIYYYYYYYK!!!
Kapı kendiliğinden ardına kadar açıldı.Oda tüm geçmişini ve mahremini açmıştı bana.Kim bilir neler yaşandı bu oda da,neler gördü geçirdi,ne sırlar sakladı benliğinde de kimseye tek bir kelime dahi etmedi.Her evin,her mekanın kendine has bir kokusu olduğuna inanmışımdır daima ve her biri kokularıyla beynimde hatıralar barındır….Kokuya karşı hassas ve saygılı olan ben;odanın kapısından adımımı attığım gibi,gözlerimi kapadım ve odanın havasını ciğerlerime kadar çektim.Aynı babaannemin evi gibiydi kokusu,nemli ve rutubetli….Eskiden olduğu gibi şimdi de hiç rahatsız etmemişti beni bu koku.Odanın ortasında yanı başlarında etejer olan çift kişiliğin en küçük boyundan bir yatak,yatağın tam karısında nuh nebiden kalma otuz yedi ekran bir televizyon,televizyonun yanı başında banyo kapısı ve banyo kapısınında sağ tarafında aşağıdaki kadının oturduğu koltuğun diğer bir parçasına benzeyen tekli bir koltuk vardı.Binanın dışında dikkatimi çeken uzun pencerelerden bir tane bile yoktu bu oda da,daha doğrusu odada pencere yoktu.Pencere olması gereken duvarda yaklaşık iki metrelik içi tozlu ve muhtemelen bir kere bile alıp okunulmamış kitaplarla dolu bir kitaplık vardı.Kafam karıştı,bina tek katlı evlerin arasındaydı ve her odasında pencere olması gerekirken neden bu odada pencere yoktu ki?anlam veremedim.Hoş anlam vermeye de çalışmadım ya neyse….Yatağa mavi beyaz çizgili pijamalarınki gibi desenli bir çarşaf yayılmış.Çok temiz gözükmese de çaresiz yatmak zorundaydım.Yorgunluktan kapanan gözlerim hiçbir şeyi yadırgamaz oldu sanki.Kendimi yatağa attığım gibi kapadım gözlerimi.Tam uykuya dalıyordum ki adımın telaffuz edildiğini duydum.Derinden bir ses;Ayhaan…..Ayhann…diye sesleniyor.Sıçradım yataktan ter içinde ve bekledim.’’Adınla sana seslenildiğinde mutlaka üç kez bekle, ondan sonra cevap ver’’derdi hep annem….Çünkü üçüncüsü gelmezse duyduğun ses hayırlı değildir derdi.Sessizce bir iki dakika daha bekledim ama ses gelmedi.Yataktan kalktım,kendime geleyim diye elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim.Sular akmıyordu ve banyoda miğde bulandıracak kadar pisti.Banyo kapısından çıkarken bu seferde boğuk bir ses…Çocuk ağlaması desem değil,kedi miyavlaması desem hiç değil.Sanki birisi gırtlağı sıkılıyormuşcasına çığlık atıyor ama insan mıdır,hayvan mıdır bilinmez.Duyduklarım belki de yorgunluktandır,korkmanın alemi yok diye avutmaya çalıştım kendimi.Tozdan gözükmeyen kitaplıktan kendime göre bir kitap bulup okumaya karar verdim.Belki başka şeylerle oyalanırsam, duyduğum saçma sapan sesler geçer diyerek yöneldim kitaplığa.Sıralanmış birkaç ansiklopedinin arasına sanki özellikle konmuş gibi duran kırmızı renkli kitap dikkatimi çekti.Kitabı almak için elimi uzattım gayet rahat bir şekilde çekiyorum kendime ,çekiyorum,çekiyorum gelmiyor…..Yapışıp kalmış gibi…Kuvvet almak için sol elimle kitaplığı ittiriyorum diğer elimleyse kırmızı kitabı almak için var güçümle çekiyorum.Gelmiyor Allahın belası kitap…Bir de tam tersini deneyeyim dedim.Sağ elimle kitaplığı ittirdim.Her neye dokunduysam,kitaplık birden bire kapıya dönüşüverdi.Haydaaaaa….Bu da ne şimdi?Şaşkınlık,korku ve merak……Duyularım tümüyle birbirine karıştı.Gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı bilemesem de,içimdeki merak-acaba kapının arkasında ne var?-diyor.Korku-Lan oğlum manyak mısın nesin sakın kapıyı falan açayım deme,al pılını pırtını da arkana bile bakmadan tüy buradan-diyor.Her ikisini de dinlemeden tekli koltuğa oturup sakinleşmek için bekliyorum.Aradan çok geçmeden yine çığlıklar duyuyorum.Sesler sanki bu kapının ardında….Delirmemek içten değil…Kapıya uzun uzun bakıyorum; arkasında ne var ve oradan gelen ses nasıl bir canlıya ait?ya da canlı mı var onu bile bilmiyorum ki…..Kapı çalındı.Tak, tak, tak….Hangi kapının çaldığını anlamadım.Aha şimdi boku yedik!Yahu ben nereye düştüm böyle Allah’ım,napıcam ben şimdi?Elim ayağım titriyor korkudan.Bir iki saniye sonra yine kapı;tak tak tak….
-Bayım,benim kapıyı açar mısınız?
-Şeyy…Şu an müsait değilim ne diyecekseniz deyin,dinliyorum.dedim
-Size söylemeyi unuttum da,odadaki telefon çalışmıyor.Eğer bir şeye ihtiyacınız olursa aşağıya inmeden oda kapısından bana seslenebilirsiniz.Ben aşağıdayım sesinizi duyarım merak etmeyin.
-Bilgi verdiğiniz için sağolun emin olun ihtiyacım olursa seslenirim.dedim.
Telefon çalışmıyormuş,peehh…Sanki her şey çok temiz,çok düzgün ve sanki her şey çalışıyor da bir telefon çalışmıyor…Allah’ın belası yerde su bile akmıyor be...Koca kıçlı merinos koyunu…Aşağıda koltukta oturup da kıçını büyüteceğine şu banyoları temizliyeydin ya bari,pislik…diye söylene söylene odanın içinde deli baş koyun gibi geziniyorum.Durdum birden,kadının gelmesiyle korkum dinmiş yerini öfke almıştı.Gözüm kapıya takıldı yine.Gözlerimi iyice kıstım ve kapının arkasında ne olduğunu görmeye çalışırcasına odaklandım kapıya…Ama özel güçlere sahip olan biri değilim ki ben, kapıyı açmadan göremem ne olduğunu.Usulcacık yaklaştım kapıya ve kulağımı dayadım belki bir ses duyarım diye.Tuhaf çığlıklar duyuyordum yine ama; az az,ince ince, derinden….
Vıyaaa,hııırrrr,gırrrr….Ve ardından –BAAMM!!-kapıya bir yumruk…Kulağımın zarı patladı sandım.Yumruğun şiddeti giderek artmaya başladı.Ve yanı sıra çığlıkların da….
-BAM,BAAM,BAMM!! Gııırrr,ıvııyyyyyy,vıyaaa,uuauau….Acıkmış bir kedi miyavlaması ,altını ıslatmış bir bebek ağlaması gibi ama tam olarak hiç birine benzemeyen bir yalvarış,yakarış gibi…..
Korkarak…merakla kapıya bakarak….kulağımı kapıya dayayıp sesleri dinleyerek oradakinin ne olduğunu asla öğrenemeyecektim.Kapıyı açmaya karar verdim.Kapıya doğru yöneldiğim an;Tak,tak,tak….diğer kapı.
-Bayım.Taze çay demledim,sıcacık.İçer misin?
Sert bir ses tonuyla;
-Müsait değilim dedim ya istemiyorum!Lütfen beni biraz yalnız bırakır mısınız?Dinlenmek istiyorum!!!Kapıya doğru yöneldim tekrar.İyi de bu kapının bir anahtarı olmalı…Ama nerde?Televizyon dolabına bakıyorum,yatağın,yastığın altına,banyoya….Yok,yok….Kadının bana verdiği oda anahtarı açabilir mi kapıyı acaba? derken;-GÜMM,Pat!-Kadın elinde baltayla içerde…
-Ne aradınız bayım?Bir anahtar mı?Bu işinize yarar mı peki?elindeki baltayı göstererek üstüme doğru geliyor.Ben geri geri adımlarla kaçıyorum,o baltayla üstüme üstüme geliyor.Gözleri dönmüş .Sanki aşağıda koltukta oturup uyuklayan kadın bu kadın değildi,içine şeytan kaçmış gibi…
-Çok mu merak ettin o kapının ardın da ne var diye he?Çok mu?....
-Yo,yo,yo,yooo.Bennn sadece şey…
-Ney,he ney,söylesene?
-Seni lanet olası pislik,kime ne yaptın da, attın oraya he?Yazık, yalvarır gibi bağırıyo, çığlıklar atıyo…Pisikopat,sadist,manyak….Kadın öylesine bir kahkaha attı ki;
-Hah,hah,haaa….Seni aptal...Elindeki baltayı bana doğru savurdu,ıskaladı.Gözünü kan bürümüş gibi bakıyordu.Bak şimdi sana bir şey diyeyim mi?Hah,hah,haa…Birazdan seni de o kapının ardına yolluyacam.Sen de diğerleri gibi oğluma ziyafet olacaksın…Sırtım banyo kapısında kolluyorum kendimi,bir balta salladı,banyo kapısına girdi balta.O,baltayı çıkarmakla uğraşırken kendimi içerde oğlunun olduğunu söylediği kapıya dayadım. Azılı bir hayvan gibi güçlü olan kadının baltayı kapıdan geri çıkarması saniyelerini bile almadı.Boynuzlarını vuracak yer arayan boğalar gibi önüne gelen her şeye baltayla vurmaya başadı.
-Kaçacağını mı sandın aptal?Hah,hah,haa…
Paramparça yaptı oda da ne varsa ,televizyon,koltuk,yatak…Hepsi ikiye,üçe, beşe ayrıldı. Belli ki beni de param parça yapıcaktı…Odada parçalayacak bir şey kalmayınca fırladı üstüme doğru,öyle bir salladı ki baltayı,arkamdaki kapıya girdi bu sefer balta.Hemen aradan sıyrıldım,koştum doğru odanın çıkış kapısına.Kapı açılmıyor ki…Kapıyı da kilitlemiş…Lanet olasıca odada pencere falan da yok ki, atayım kendimi aşağıya…Koca karı baltayı kapıdan çekmekte zorlanıyor gibiydi.Fırsat bilip,hemen pantolunumun cebinden anahtarı almak için koştum.Tam anahtarı aldım elime…Kadının baltaya asılıp çekmesiyle,arkasındakiyle bir kapı kadının üstüne devrildi.Aman Allah’ım bu da ne böyle?Gözlerime inanamadım.Kısa boylu,dört kollu,taşımaya zorlandığı;vücudunun yaklaşın üç katı olan kafası ve normal bir gözden çok daha fazla büyük olan tek gözüyle ve kocaman ağzıyla ucube kılıklı bir yaratıktan başka bir şey değildi bu.Kapının kırılmasıyla odadan iğrenç kokular yayılmaya başladı.Kadın ;kedi,köpek,kuş,böcek,at,eşek,yaşlı,genç,çocuk dememiş,ne bulduysa atmış oğlum dediği yaratığın önüne.
- Kalk üstümden çabuk ve kaldır beni buradan!dedi kadın oğluna.Nutkum tutuldu,gözlerimi bir saniye olsun kırpamıyorum,dondum kaldım…Kadın oğlunun yardımıyla yerden kalktı ve baltayı aldı eline.Bir yanda kadın,bir yanda ucube bana doğru geliyorlar.
-Hah,hah,hah,haaa…..
- Gııırrr,ıvııyyyyyy,vıyaaa,uuauau….Tek gözlü ucube,koca ağzından salyalarını akıta akıta lezzetli bir kremalı yaş pastaya bakar gibi bakıyor bana…Kadın baltayı havaya kaldırdığı gibi savurdu,yere attım kendimi balta başımın kenarından saniye farkıyla sıyrıldı.Kadın baltayı kaldırıp vudukça ben yerde yuvarlanıyorum. Ucube bir köşeye sinmiş, annesinin baltayla parçalamaya çalıştığı lezzetli yemeği heyecanla bekliyor.Beni altedememenin kızgığınlığıyla baltayı öyle bir savurdu ki;
-Aaaaaaaayyyyyyyyyyyy….Balta sol kolumda.Kanlar oluk gibi akıyor.Canımın acısından kılımı bile kıpırdatamadım.
-Hah,hah,haaa…..Baltayı çıkardı,havaya kaldırdı veee bacağıma salladı.
-Aaahhhhhhhh!!! Yapma yalvarırım,yapma.Bir elimle kanayan sol kolumu tutuyorum.Bir yandan da baltalı bacağımdan akan kanlara bakıyorum.Akan kanları gören ucube açlığına daha fazla dayanamayıp;
Vıyaaa,hııırrrr,gırrrr…. Gııırrr,ıvııyyyyyy,vıyaaa,uuauau….Ağzını şapırdata şapırdata beni yemek için geliyor.Kurtulmak imkansız,dört eliyle üstüme abandığı gibi bacağımdan ısırıp yemeye başladı.
-Aaaahhhhh,aaaahhhhh….Yalvarırım,yapayıııınnn.HAaaayıııııııııırr!!!...sesime bir kulak verdi ve beni duydu sanki.
-Ayhan….Ayhan……Kapı açıldı.Kan ter içinde yattığım yerden sıçradım…İçeri giren annemdi.
-E be oğlum kaç oldu sesleniyorum,duymuyor musun beni?Akşam yatmak bilmezsin,sabah da kalkmak…İşe geç kalacaksın …