PLATONİK AŞK
PLATONİK kelimesi üzerinde durasım geldi ilk başta... Nerden içimize işlendi bu kelime kimbilir. Kelime anlamına ilk defa şimdi bakıyorum sözlükten. Karşılık bulunmayan söylendiğinde küçümsenen sevgi türü diye tahmin ederdim. Fransızca kökenli bir kelime imiş, platonique asıl şekli. Bu kelime Fransızlardan çıktığına göre onlardan mı öğrendik karşılıksız aşkı? Sözlük şöyle açıklar bu muhterem kelimeyi: Gerçekte var olmayan, düşte kalan, hep öyle kalması istenilen (aşk, sevgi ve ilgi). Kelime anlamında bile bir küçümseme yok mu? İnsanın duygularında olan biten bir şey gerçek olmuyor mu. Düşte kalanmış. Niye sevgisini göstermek için ne davranışlarda bulunuyor bir kişi, tahmin bile edemez bu kelimeyi böyle açıklayan kişiler.
Zamanında karşılıksız aşk yaşamış kişiler bir araya toplandı mı aşklarını yarıştırırlar: Ben neler çektim biliyor musun, onun için yapmadığım şey kalmadı, SEN BENİM KADAR AŞIK OLMAMIŞSINDIR.
Platonik Aşk’ı bir yazıyla bitirebilmek mümkün müdür, değildir. O duygunun bitmesi zor olduğu gibi. Ben de yaşamıştım lise zamanlarımda. Onu anlatırım bir gün.
Ama şu bir gerçek ki, o aşk olmasaydı derinden etkileyen ne şiirler, ne şarkılar yapılırdı. Platonik aşk olmasaydı ne hayat olurdu, ne sanat diyor bir bilge.
Son olarak bir anı gözümüzde canlandırıp bir şarkı sözüyle tamamlayalım bu yazıyı. Dışarıda kar-kış-kıyamet... Evindesin, tek başına. Odan sıcacık, soban yanıyor bir tarafta. Yıllar öncesinden kalma bir radyon var, ne hikmetse hala çalışıyor. Eski aşklarını düşünürken birden kulağına bir şarkı çalınıyor: "Hayal içinde akıp geçti,ömrü derbederim,maziye bakıp bakıp ta şimdi ah ederim."
BEYAZKAL