- 1781 Okunma
- 17 Yorum
- 1 Beğeni
KİTAPSIZ HAYAT OLMAZ
Hayatı boyunca herhangi bir yazarla karşı karşıya gelmemiş birisi için, hayranlık duyduğu eser sahiplerinin hepsini bir arada görmek kadar heyecan verici ne olabilir ki? Düşünsenize, onlarla aynı gün, aynı saat ve aynı yerde randevulaşacaksınız. Üstelik hayal de değil bu; tamamen gerçek!
Adımlarınız sizi büyük bir kapıya götürüyor. Kafanızı kaldırıp girdiğiniz binanın ismi nedir diye bakmıyorsunuz tıpkı evinize girerken apartmanınızın adının ne olduğunu umursamadığınız gibi. Çünkü adınızı ve adresinizi nasıl ezberlemişseniz onu da hafızanıza harf harf kazımışsınızdır. Nereden mi biliyorum? Olaylar karşısındaki sergilediğimiz tutumlar üç aşağı beş yukarı birbirine benzer de ondan. Ne de olsa insanız. Dolayısıyla benzerliklerimiz de bir o kadar çok. Öğrendiğimiz ve sık kullandığımız şeyler zihnimizde kendini çoktan otomatiğe bağlamıştır bile. Binanın, Adnan Ötüken olan ismi de ailenizin bir ferdinin adı gibi olmuştur artık herkes de bunu bilir.
Daha girişte, bu kıymetli dostlarınızla sizi buluşturmada aracı olan görevlilerce güleryüzlü bir şekilde karşılanıverirsiniz. Siz de tebessüm edersiniz. Sonra da hayran hayran çevrenize bakınırsınız.
Her biri nasıl da farklı bir dünyadır. Renk renk, düzgün ve tertemiz görünüşlüdür. Sanki hepsi aynı parfümü kullanıyormuşcasına ortak bir koku alır burnunuz ve mest olursunuz. Üstadlar, kendilerine ayrılmış yerlerde sizinle tokalaşmak için can atmaktadırlar. Kolay mıdır el emeği göz nuru, beyin ve hayal gücüyle yazdıkları ürünleri okuyucuya sunmak. Bunun için az mı sabahlamış, uzun yıllar araştırma yapmış, mücadele etmiş sonra da aklındakileri yüreklerine sonra da kalemlerinin ucuna taşımışlardır. Fakat siz, onlar gibi tepkilerinizi içinize gömemezsiniz. Heyecanınız apaçık ortadadır.
Yerli ve yabancı bütün düşünce emekçilerinin farklı türlerdeki eserlerinin önünden sevgi ve saygıyla ama ağır adımlarla geçersiniz: Felsefe, Sosyoloji, Kişisel Gelişimci, Astroloji gibi. İlgi alanınız benim gibi edebiyat üzerine ise eğer ayaklarınız sizi mutlaka oraya götürür ve durursunuz. Kimi, edebiyatın doğuş zamanlarından kalmadır. Kiminin kendisi artık yoktur sadece mirasları olan yayınları vardır kimi de çiçeği burnunda yazarlara ait eserlerdir.
Elinizi hangisine uzatacağınızı şaşırırsınız. Bu kadar çok sayıda kitap varken seçeceğiniz kitap sayısının üç olması zorlar sizi. Elinize alıp göğsünüze bastırdığınız kitaplar şanslı, bıraktıklarınız ise en az sizin kadar üzgündür. Bıraktıklarınıza “Yirmi gün bana müsaade et. Söz veriyorum gelip seni alacağım” dersiniz ve o sözü tutabilmek için de aldığınız her bir kitabı sular seller gibi okunursunuz. Bestsellerden olmuş olmamış sizin için fark etmez. Bilirsiniz ki bazı kitaplar sessiz ve derinden gider. Çünkü ya siz onu ya da o sizi geç keşfetmiştir.
Kurumsal anketlerde, eş dost muhabbetlerinde “Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?” sorusunun cevapları arasında mutlaka bir “kitap okurum” etkinliği vardır. Peki neden? Okumak; boş zaman işi bir faaliyet midir? Bir meslek sahibi olabilmek için okunan ders kitapları amaç, meslek edindikten sonra çalışmaktan fırsat bulduğunuz zamanlarda kapağını araladığınız kitaplar ise zevk için mi oluyor sizce? Ya kişinin mesleği hanesinin karşısında “Yazar” unvanı varsa? Onlar açısından bu olaya bakınca daha ilginç bir sonuç çıkmıyor mu ortaya? Yazarları; halkının boş zamanlarını doldurabilmek için zamanının büyük bir bölümünü yazmakla geçiren hem beyni, hem yüreği, hem ruhu, hem gözleri, hem elleri hem de hayal dünyası dopdolu sanatçı topluluğu demek sanırım anlatmak için az bile gelecek.
Maalesef gazete okumak da boş zaman aktivitesi olarak görülür. Yine burada ister istemez gazetecilik mesleğiyle hayatını idame ettiren insanlar geldi aklıma. Başkaları okusun, bilgilensin diye zamanını yazarak geçiren beyni, ruhu ve kalemi dolu insanlar.
Anne ve babaların, öğretmenlerin; kitap okuma alışkanlığı konusunda çocukları teşvikleri gelecek yıllar için güzel bir okuma alışkanlığı zemini oluşturuyor. Eskiden sadece yaz tatillerinde okunması önerilen kitaplar şimdilerde eğitim öğretim yılıyla paralel yürüyor. Sırf Türkçe, Edebiyat öğretmenleri değil Matematik öğretmenleri de öğrencilerine roman ve gazete okumayı öneriyor. Çünkü; okuduğunu doğru anlayabilen ve net yorumlayabilen bir kişi, önüne çıkan matematik, fizik ve kimya sorusunu da başarıyla cevaplandırabiliyor.
“Okuma ve yazma“ birbirinden ayrılmaz bir bütün ve eğer biz de bu bütünün parçası olabiliyorsak ne mutlu bize.
Kitap, gerektiğinde bir öğretmen, gerektiğinde bir dost hatta sevgilidir insana. Siz onu terk etmedikçe o sizi asla yalnız bırakmaz. Aynı zamanda en iyi sırdaşınızdır.
Yastığınızı, masanızı, ruhunuzu paylaştığınız kitaplarınız hep yanınızda olsun.
Son söz SENECA’dan gelsin : "Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır"
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Sitemizde bildirimlerle ilgili bir problem yaşandı. Bu yüzden uzun zamandır her hangi bir yazınızı okuyamadım. Bu gün bazı arkadaşların yazılarına yorum yaptığınızı görünce tekrar listeme aldım sizi.
Kitap okumanın önemi üzerine yazdığınız bu yazı oldukça anlamlı.İnanın bir kitapçıya girip hiç bir kitap almadan çıktığım zamanlarda bile sadece o kitapların kokusunu duymak bile bir başka mutlu eder beni.
Yazınızı çok beğenerek okudum.
Selam ve sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Merhaba..yıllardır kendime sözüm var...Yatağımın başucunda bir ajanda,kalem ve kitap var...gündüz okuyamamışsam yatakta okurken uyurum...En anlamlısı okumaya bilinçli olarak zaman ayırabilmek...Ben de mukayeseli bir makale yazdım okuma üzerine yakında sayfama aatacağım...ilgi ile paylaştım...teşekkürler...saygımla...
Aysel AKSÜMER
Merhabalar,
Alemlerin Rabb'i Cenab-ı Allah'ın (c.c.) yarattığı insanlardan yapmalarını istediği ilk ayet "Oku"dur. Bu bağlamda, İslam'ın geleneksel sıralanmış beş şartından ilki ve önceliklisi "Oku" olmalıydı. Ben böyle değerlendiriyorum. Okumak, her türlü ibadetlerimizin üzerindedir. Bunun böyle olduğunu zaten bizleri yaratan cenab-ı Hakk söylemektedir.
"Kitapsız Hayat Olmaz" konulu makaleniz de bizlere okumanın gerekliliğini anlatıyor ve öğretiyor. Hal böyle iken ilk işimiz "oku, oku ve yine oku" olmalı. Ama malesef içlerinden biri de ben olmak üzere okuma özürlü bir milletiz. İnşallah en kısa zamanda bu okuma özürlülüğümüzden kurtulursak, milletçe de kurtulmuş ve refaha kavuşmuş oluruz.
Selam ve dualarımla.
Aysel AKSÜMER
Son söz SENECA’dan gelsin : "Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır"
Yazı da final de güzeldi.
İçerik hayli önemli.
Lakin mevzu kitaptan ziyade okumak sanırım. Böyle de olmalı. Okumasını bilmedikten sonra ve seçip iyi davranışlar geliştiremedikten sonra kütüphane memuru olsak ne yazar. Azerbaycan'ın okuma düzeyi ABD'nin üzerindeyken bizim sadece yüzümüz kızarır.
Zagor ve teksas gibi kitapları okuyarak okuma alışkanlığı kazandım. Bizim nesil hep öyle yaptı.
Yeni nesil okumadan yazmaya başladı. :))
Bilgisayar ve telefonda bakmadan her saniye yazacak bir şeyler buluyor.
Bizi beğenmiyorlar ama su katılmamış cahiller.
Üzüntünüzü anlıyorum.
Tebrikler.
Sevgi ve selamlar.
Aysel AKSÜMER
Kitabı ve okumayı seven bir yürekten yayılan satırlar, beni öyle mutlu ediyor ki!
O kitapların kendine çeken hoş kokusu!
Çok küçükken anneme okuturmuşum hikâye kitaplarımı, okumaya başladığım yıllarda başladı bu en keyif veren zevkim.Dert ortağı, sığınacak en huzurlu limandır, kitaplar benim için!
Okumayı seven güzel yüreğine, sevgim ve selamlarım arkadaşım.
Aysel AKSÜMER
benim en vefalı dostlarım kitaplarımdır...inşallah bir gün seninde kitabını alırım dost...yazın çok mükemmeldi.....saygılar
Aysel AKSÜMER
Sanırım Tagore'a ait bir sözdür:"Boş zaman yoktur,boşa geçen zaman vardır."
Kitaplar da deyim yerindeyse dolu zaman işidir biraz.Emek vereceksin,sonra altını çizeceksin ve sonra "dokunacaksın"...Hatta son okuduğum kitaplardan birinin adı da "Sevmek
Dokunmaktır."idi...
"Sen bırakmayınca o seni bırakmaz" sözü güzel olmuş Aysel Hanım ama ben onu daha çok başka bir nesne için kullanmaktayım!
Aysel AKSÜMER
Bu sitedeki ilk günüm ve ilk yorumum olacak. İlk yorumum kitap ve kitap sevgisi üzerine yazmış olduğunuz yazıya olacağı için mutluyum. Okumaktan ve bunu paylaşmaktan mutluluk duyan biri olarak tebrik ediyorum sizi. Şimdi okuduğum kitabın ismini de sizle paylaşmak istiyorum. Bir otobiyografi. ' doğaperest, ali demirsoy kitabı' Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkmış. Sİzi takip listeme aldım. Siz de alırsanız hoş bir edebiyat arkadaşlığı başlayacağını ümit ediyorum.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
çocukluğumda halk kütüphanesinne ders çalışmak için giderdim..
yapmam gereken ödevleri bir kenera bırakıp roman ve hikayelerin bulunduğu raflarda soluğumu alırdım..
bayılırdım oradaki kitap kokusuna..
tebrik ederim güzel çalışmanızı..
bol okumalar dileğiyle..
sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Yazının en güzel tarafı, yazarların boş zamanlarını nasıl değerlendireceği sorusuna cevap bulabilmek adına tefekkür mekanizmamızı çalıştırması.
Ama eksik; şekeri azıcık emdik fakat annemiz şekeri aldı da, sonra verecekmiş gibi oldu bu yazı. Uzun uzun öykü serileriniz oluyor da, bu yazıyı da az uzatabilirdiniz yani ablacım:)
Saygılar...
Aysel AKSÜMER
canımsın ben de aynı düşünceler içindeyim inan şöyle bir dolaşmaya çıktığım zaman ( mesela bağdat cad ,istiklal cad,kadıköy mutlaka kitabevlerinde alırım soluğu ve dediğin gibi kitaplardan ayrılmam oldukça zor olur.En az iki üç kitapla çıkarım dışarı geçen gün kitaplarımı yerleştirirken liste yaptım 200 tane olmuş ama hala okumak için yenilerini alıyorum hariikasın diyorum kalemini yürekten alkışlıyorum sevgilerimle
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Ben de kitap okumayı çok seviyorum, masam kitaplar , defter ve kalemlerimle dolu...
Bir de laptop...Üstelik iki kitaba birden okumaya başlarım ...
Küçük yaşta okuma alışkınlığı edinen insanlar ölene dek okurlar.
Bu değerli paylaşın için teşekkürlerimi yolluyorum. Sevgiyle kal...