ŞOFÖR SEYFETTİN...
ŞOFÖR SEYFETTİN
Yıl 1977… Şoför Seyfettin; İstanbul Etiler’de taksi şoförlüğü yapan yeni evlenmiş, DÜRÜST, ÇALIŞKAN ve TUTUMLU biri olarak tanınan ve gece gündüz çalışan birisidir. Etiler’de Petrol Sitesi taksi durağında çalıştığı yıllarda tanıştım onunla.
Bir gün beni evimden aldı ve yolumuz uzun olduğu için konuşmaya başladık. Ona
"Seyfettin, seninle çok karşılaşır olduk. Seni buralarda çok görmeye başladım, hayırdır sen hiç dinlenmiyor musun?” dedim.
Seyfettin "hocam ben Sivas’tan yeni geldim, Allah bağışlar ise iki oğlum var, bir de karım. Bu senin kaldığın Petrol Sitesinden Allah nasip ederse iki oğluma daire alacağım ve nasip olursa da oğullarıma vereceğim. Sonrada ben emekli olup torun seveceğim" dedi.
Gözleri parlıyordu bunları anlatırken. "gece gündüz çalışmalıyım, onları okutmalı ve onlara birer daire olsun bırakmalıyım…" diyordu.
Sonra duydum ki şoför Seyfettin yıllar sonra ilk dairesini almış ve çalıştığı taksi’ye de ortak olmuş. Büyük oğlu Amerika’dan burs kazanmış ve okumak için Amerika’ya gitmiş. Küçük oğlu da İstanbul’da burslu olarak bir üniversiteyi bitirmiş. Seyfettin o kadar çok çalışıyormuş ki eve hiç gitmediği günler oluyormuş. Taksi durağında yattığını söylüyorlardı.
En son Seyfettin ile karşılaştığımda bana,
"Hocam bak ikinci daireyi de aldım geçen ay" dedi.
Ama Seyfettin hiç iyi gözükmüyor, gözleri artık parlamıyordu. "Büyük oğlum Amerika’da iyi bir iş bulmuş, dönmeyecekmiş. Kardeşini de bu hafta yanına götürüyor" dedi. Derken acı içinde yutkundu ve gözleri de dolmaya başlamıştı.
"ben..." dedi..."neden...?" dedi " ve sustu, hiç konuşmadı.
Birkaç yıl sonra idi ve yine Havaalanında beni Seyfettin aldı. Kucaklaştık ve hasret içinde iki dost gibi yolda yine konuşmaya başladık. "Seyfettin diğer oğlunun da artık Amerika’da yaşadığını ve onunda orada iş bulduğunu söyledi. Her ikisi de Amerika’da evlenmişler ve hatta büyük oğlundan "Seyfettin" adını verdiği bir torunu, küçük oğlunun da “Zeynep” adında bir kız torunu olmuştu.
"Adını Seyfettin koymuşlar hocam...”Seyfettin benim adımı vermişler...Hanım’ın adını da diğeri koymuş...resimlerini gönderdiler...bak hocam...onları hiç göremedik" dedi… aracı otobanda sağa çekebildi zorlukla… Yutkunarak bazen de hıçkırarak yavaş yavaş başladı ağlamaya...
Artık şoför Seyfettin; DÜRÜST, ÇALIŞKAN ve TUTUMLU biri olarak, iki daire ve bir taksisi vardı ancak sırf ailesi geleceği için ailesini yalnız bırakarak onların hayatına giremeden yıllarca onlar için çalışmış ve emekli olmayı ve torunlarını sevmeyi planlamıştı...
Şimdi hiç görmediği bir ülkede artık hiç göremediği evlatlarının, kokusunu hiç alamayacağı torunları için gözyaşı döküyordu...
"Hocam, ben çocuklarıma ve eşime hiç vakit ayıramadım, hep çalışırsam bir gün onları sevmeye ve sevindirmeye vaktim olur diye düşündüm... ama şimdi iki dairem de boş...Çocuklar Amerika’dan hiç dönmeyecekler...Ben oralara gidemiyorum...Eşim ise geçen yıl vefat etti." dedi. Seyfettin yol boyunca başka bir şey de konuşmadı. Bende artık hiçbir şey sormaya cesaret edemedim...
Geçen sene bir başka taksici arkadaşa Seyfettin’i sordum,
"Duymadın mı hocam Seyfettin abi geçen hafta vefat etti..." dediler.
"Peki torunlarını görmeye gitti mi...?"diye sordum.
"Yok be hocam, gidemedi, eşi vefat ettikten sonra ve çocukları da Türkiye’ye gelmedikleri için çok üzülüyordu, işe de çıkmaz olmuştu ve geçen hafta evinde yapayalnız ölü bulundu" dediler…
Siz de DÜRÜST, ÇALIŞKAN ve TUTUMLU birisi iseniz, şoför Seyfettin gibi umarım bir şeyleri atlamıyorsunuzdur…
Lütfen etrafınızdakilere ve hayatınıza bir kez daha bakın…
Rasim Öz
YORUMLAR
Ne yazık değil mi? Çocuklarımıza dünya sevgisinden başka birde aile olmanın vatan sevmenin gereğinede öğretebilmiş olsa idik!Ama bile bile bizlerde hayatımızı çocuklarımıza dünyalık biriktirmekle meşgulüz;hemde onları ihmal edip bir yanlarını hep aç bırakmak bahasına...
Ama şunu iyi bilmek gerekir ki;insanın kendisinin olan giydiği ve kursağından geçenden başka değildir.Toplumun büyük bir yarasına parmak basmışsınız muhterem sağ olun yüreğineze sağlık.
rasimöz
İyi Akşamlar Rasim Bey,
Gerçek yaşamdan bir konuyu çok güzel işlemişsiniz. Kutlarım. Ancak,birkaç taşın yeri boş kalmış.
Öyle sanıyorum ki taşlar sizde. Sorgucu olan birisi, şu soruların yanıtlarını mutlaka almıştır.
Çocuklar niye Türkiye'ye gelmezler? Gelemiyorlarsa neden anne ve babalarını davet etmezler? Sivaslıların mayasında bırakın aile bağlılığını, hemşehri bağlığı üst düzeydedir.
Olayın içinde, "Kablumbağa yumurtadan çıkmış, bağasını beğenmemiş," mi var?"
Başarı dileklerimle saygılar.
rasimöz
sen bu günü yaşa yarını bırak tanrı yazsın....ders veren bir yazı kalem su gibi tebrikler
rasimöz
Hayatı erteleme lüksümüz yok..çok güzel bir örnekti..
"Bu günü düşünürüm, dün geçti, yarın varmı?
Gençliğe de güvenme, ölen hep ihtiyarmı? "
Ebu Turab hazretlerinin bu beyitini hatırladım yazıyı okuyunca..Anı bilinçli bir şekilde hakkını vererek yaşamı ertelemeden yaşamak lazım..yarın her şey için çok geç ya da hiç olmayabilir..aklımızda yarattığımız senaryolara dahil ettiğimiz oyuncular bizim belirlediğimiz rolü oynamayabilir ya da tümden oyundan çıkar giderler kalırız bir başımıza..anı yaşamak ama sevgiyle ,saygıyla hakkıyla
yine çok güzel bir yazı olmuş Rasim bey kutlarım selamlar saygılar arkadaşım
rasimöz
rasimöz
Çok güzel bir konu seçmişsiniz..Hep ileriyi hayal etmekten, anı ve yaşamı, sevdiklerimizle birlikteliği kaçırırız..Ama öyle ince bir denge var ki..bu hayatta..Eğer Şöför Seyfettin çalışmayıp, gününü çocuklarıyla yarı aç yarı tok geçirseydi sefil bir yaşam .. yine onu ve yanındakileri bekliyor olacaktı..Hiç olmazsa çocuklarının geleceğini kurtarmış..Ve bir bakıma hayallerini gerçekleştirmiş..
Tebrik ederim.