- 972 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ATATÜRK DE VAHİDETTİN DE BAŞIMIN TACI
Vahidettin Genelkurmay başkanı Fevzi paşayı çağırır ;
“---Paşa bizim elimiz kolumuz bağlı bana Anadolu’ya geçerek kuvayi milliyeyi kuracak, milli mücadeleyi başlatacak ve ülkeyi kurtaracak on tane paşanın ismini getir “der, Fevzi Paşa bir süre sonra elinde bir liste ile Vahidettin’in huzuruna gelir ve listeyi arz eder Padişah listeyi inceler ve “----Paşa bu listede Mustafa Kemal Paşa neden yok?” diye sorar, Fevzi Paşa Padişaha “--Haklısınız efendim Mustafa Kemal tam arzu ettiğiniz niteliklere sahip ülkeyi kurtaracak liyakatta bir askerdir ancak onu listeye dâhil etmedim zira o cumhuriyetçidir.” diyince padişah, “---Paşa şu arkamdaki İngiliz donanmasını görüyor musun, bu işgalciler buradan gitsin vatan kurtulsun yeter ki sonra Cumhuriyet gelmiş ben gitmişim ne önemi var.” diyerek listenin başına kendi el yazısı ile Mustafa Kemal Paşa yazar,”işte sonrasını hepimiz biliyoruz. Atatürk de kendisine verilen bu görevi hakkıyla yerine getirir.
Konuyla ilgili araştırmalar yaptığım sırada; İki yıl kadar önce SEKA’ya gönderilecek eski kitap ve ansiklopedilerin arasında geniş hacimli bir kitap uzaktan dikkatimi çekti. Yakına gidince bunun İstiklal Harbi Gazetelerinin Özgür Çakmak tarafından bastırılan 10 bin adet nüshalarından biri olduğunu gördüm..Evet Kurtuluş Savaşı bu yüce milletin tarih sahnesinde yeniden var oluş hikayesi… Acının canlı tanıklığı…Kahramanları,, Zalimleri..Zulme uğrayanları.. Mezalimleri.. Gazetenin sayfaları arasında tarihe tanıklık ederken o insan üstü kurtuluş mücadelesine bir daha hayran kalıyorsunuz..Ve diyorsunuz ki bu memleket hiçte kolay kazanılmadı. Emeği geçen her bir ferdi şükran ve minnetle anmaktan ve onların evladı olmaktan dolayı bir kez daha gurur duyuyorum. Sonrasını oradan okuyalım,
15 Mayıs 1919 tarihli ilk gazete ile başlıyor manşetten verilen haber “İzmir Dün İşgal Edildi”
Ve işgali protesto eden binlerce Türk’ün haberi..
Mustafa Kemal Kimdir başlıklı yazıdan sonraki sayfada yurdun son durumunu gözler önüne seren bir bilânço yer alıyor kocaman bir başlık “”BU HALE NASIL DÜŞTÜK?” Çanakkale Zaferleri…Sarıkamış Faciası..çölde çöküşü…Yurdu teslim eden mütareke…
1.Cihan harbinde 4 yıl 3 gün içinde 385 bin şehit, hastanelerde 180.256 yaralı Ayrıca: Filistin çöllerinde, Süveş’te, Irak ve İran cephelerinde, Galiçya’da 1.565.000 kayıp ve esir..bu rakamların yanında Anadolu topraklarını işgal eden sadece 5000 Yunanlı ölü verilmiş..Bu rakamlara Balkan Harbi dahil değil ve gene gazete haberlerine göre o dönemlerde Balkanların %85’i Türk..
İşgalin ilk kurşunu ve ilk şehidi Osman Nevres Bey (Hasan Tahsin) 16 Mayıs 1919 gazetesi İzmir’de katliam haberleri ile basılıyor Tecavüz ve yağmanın bir türlü sonu gelmiyor diyerek haberi İstiklal gazetesi aktarmaya devam ediyor..Yurtta durum böyle vahim boyutlara ulaşmışken, her gün yeni işgal haberleri gelirken Mustafa Kemal Samsun’a hareket ediyor haberi de gazetede yer alıyor. Bu haberin ayrıntıları çok mühim ve özellikle sizlerle paylaşmak isterim:
”Bu gün Bandırma vapuru ile Samsun’a yeni vazifesine hareket edecek olan Çanakkale kahramanı Mustafa kemal Paşa dünkü gün zarfında veda ziyaretlerini tamamlamış Padişah Vahidettin ile de görüşmüştür.”
Görüşmenin ayrıntılarını bizzat Mustafa Kemal’in ağzından bir yakını vasıtasıyla aktarmaya devam ediyor gazete;”---Yıldız Sarayının ufak bir salonunda Padişah’la adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap vardı. Salonun Boğaziçi’ne açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine muvazi hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuş! Manzarayı görmek için başımızı sağa sola çevirmek kâfi idi.
Padişah, hiç unutamayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı.”---Paşa, Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettik. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir.(Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti.) tarihe geçmiştir.”
O zaman bu kitabın bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum:
“---Bunları unutun. Dedi. Asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa Paşa devleti kurtarabilirsin.” Bu sözlerden sonra hayrete düştüm Acaba Vahidettin benimle samimi mi konuşuyordu.”
Vahidettin kendi yaptığı işlerin hepsinden de, Çanakkale gibi bir cehennemden bir destan yazdırarak çıkan komutanın yaptığı bu büyük başarılı hizmetlerden sonra, Mustafa Kemal Paşa’dan beklediği daha mühim hizmet ne olabilirdi sizce…
9 Haziran 1919 tarihli gazete de Yıldız Sarayında dün yangın çıktı diye bir manşet atılmış ve 34 oda ile padişahın giysilerine kadar yandığı haberine karşın padişahın “---Şu yangından doğan hüzün ve keder birkaç aydan beri memleketin duçar olduğu ve olmakta olduğu felaket ve hüzne nispette hiçtir. Şu vakıa bir hanenin yanmasından ibaret kalır.Asıl mesele memleketimizin duçar olduğu yangını söndürmektir.İnşallah ona da muvaffakiyet elverir de memleketimizin mesud olduğunu görürüz” diyen bir padişah sizce ne kadar kendi çıkarlarını düşünen tahtının tacının derdine düşmüş biridir.? Aklıselimle düşünmek lazım..
Gelelim 18 Haziran 1919’a Mustafa Kemal İngiliz himayesinde bir Kürdistan kurulması amacıyla hareket eden azınlık halindeki üç beş kininin kurduğu bir Kürt kulübünü kapatarak Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan aynen şunları söylüyor:”--Hükümetin adeta esir bir vaziyette olması payitahtın kuvvetli bir askeri işgal altında bulunması hasebiyle mukadderatı milletin, yine millet ordusuyle zaruri kıldığı zatıalilerince müsellemdir. Bu sebepten ben Kürtleri ve hatta bir öz kardeş olarak tekmil milleti bir noktada birleştirmek ve bunu cihana Müdafai Hukuku Milliye cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim.”
Dilerseniz gazeteden aynen aktardığım Mustafa Kemal’in altı çizili bu sözcüklerine dikkat çekelim; Sinei millete dönerek milli birlikle bu milletin ancak kendini kurtaracağını bilen zatı âlileri kimdir? Zatıalilerince müsellem (İnkâr edilemeyen, karşı çıkılamayan, söz götürmez.gerçek) kabul edilen bu karar Mustafa Kemal’in aldığı kararla ortak değil midir.?
Ve 23 Haziran 1919 Amasya’da yapılan toplantı haberi “—Milletin İstiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” 24 Haziran Salı İçişleri Bakanı Ali Kemal bir tamim yayınlıyor..İfade de yer alan çaresizlik bariz bir şekilde satırlara yansımış:
” –Mustafa Kemal İngiliz fevkalade komiserinin talep ve ısrarı ile azledilmiştir.” 25 Haziran Çrş gazetesinde Mustafa Kemal’in cevabı yer alıyor;”---Tamime itaat etmeyeceğim!” Amasya’dan padişaha gönderdiği telgrafta Mustafa Kemal Paşa “---Kendisine sadık olduğunu fakat şimdiki hükümete (Damat Ferit Hükümeti) itaat etmeyeceğini bildirmiştir.”
5 Temmuz Cuma Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bir hafta süren yorucu bir yolculuk akabinde Erzurum ilinin Ilıca Mevkiinde Kazım Karabekir Paşa ile heyecanla kucaklaşması anlatılarak halka hitaben “—Vatanı tazyiki altında tutan felaket ve musibetleri behemehal bertaraf edeceğiz.”der.
6 Temmuz gazetesinde Mustafa Kemal ile Çukurova’dan Erzurum’a gelen Ak saçlı ak sakalı Mevlut Ağa arasında ki diyaloga yer verilmiş..
“___Ağa böyle nereye gidiyorsun?
___Paşam Rus gelirken muhacir oldum. Çukurova’da idim. Şimdi köyüme geri dönüyorum.
Bunun üzerine Mustafa Kemal zamanın nezaketini, halin ehemmiyetsizliğini ileri sürerek bu yaşlı başlı Anadolu insanına Çukurova’da kalsaydı daha iyi olacağını anlatmaya çalışarak:
___Ağa yoksa oralarda geçinemedin mi? Diye soruyor ve şu cevabı alıyor..
___Hayır, Paşam Çukurova cennet gibi bir yer. Bir eken yüz biçiyor. Allah millete zeval vermesin Bize de tarla çayır verdiler Hamdolsun uşaklarda (Çocuklar) çalışkandır. Değil Çukurova gibi bir yerden, taştan bile ekmeklerini çıkarırlar. Çok rahattık. Yalnız son günlerde işittim ki İstanbul’daki “ırzı kırıklar” bizim Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş. Geldim ki göreyim bu namertler kimin malını kime veriyorlar? Mustafa Kemal bu tunç çehreli aksakallı ihtiyarın sözleri karşısında gözyaşlarına hâkim olamıyor. Ve “Tek tepe tek kurşun kalana kadar savaşacağız “diyor.
Ve 8 Temmuz Salı Mustafa Kemalin ordudan istifa haberi var.9 Temmuz 1919 gazetesinde ise Hükümet kabinesinin aldığı karar metni:
”Mustafa Kemal Paşanın memuriyet bölgesi içerisinde bulunan Müslüman Halkı öbür unsurlar ve yabancılar aleyhine kışkırtma yolundaki davranışlarından dolayı İstanbul’a getirilmesinin Ingiltere fevkalede komiserliğinin ısrarla istenmesi ve adı geçenin vaki kışkırtmaları sonucu asayişi bozucu haller …….”diyerek devam eden kararı kabinede 18 bakan olmasına rağmen pek çok bakan “bulunamadı” ifadesiyle imzaları alınmadan karar geçilmiştir. Bunlardan biri de Mustafa Kemal’e yolladığı telgrafla “Sizi benden iyi kimse anlayamaz diyerek ellerinden öptüğünü” belirten Harbiye nazırıdır. Ancak baskılar yüzünden Padişahın onaylamasıyla o da imzalamak zorunda kalacaktır.
15.Kolordu ile Kazım Karabekir Paşa20. Kolordu ile Fuat Paşa Mustafa Kemal’e katıldıklarını birer telgrafla İstanbul’a bildiriyorlar. Ardından 3.Kolordu komutanı Refet bey’de Mustafa Kemalle buluşmak üzere Sivas’a doğru yola çıkacaktır.
Gelelim Sultan Vahidettin hakkında 21 Temmuz 1919 pazartesi günkü habere başlık Vahidettin’in İngiltere’ye yaptığı teklif… Ayrıntılarında padişah ve Damat Ferit’in 15 yıl için Türkiye’nin İngiliz sömürgesi olmasını istediklerini yazıyor ve İngiltere dışişleri bakanlığına sunulan bu vesikaya dair 3 Nisan tarihi ve 453 ayıt numarası veriliyor. Her şey bir ihaneti belgeler gibi görünse de gizli anlaşmanın son maddesi her şeyi gözler önüne seriyor.
“__Sultan İmparatorluğun dış siyasasını yönetmekte kesin olarak hür olacaktır.” İstiklal Harbi Gazetesinin 21 Temmuz tarihli bu gizli anlaşma haberine yaptığı yorumu aynen yazıyorum. ”Yukarıdaki kayıtlar varken bu son maddenin ne mana ifade ettiği anlaşılamamaktadır. Mevcudiyetinden ilk kez bahsedilen bu gizli anlaşma teklifinin belki de Vahidettin‘in yeniden kabine kurma görevini neden eniştesine vermiş olduğunu da izah edecektir.
Ve 24 Temmuz Erzurum kongresi 56 delege ile Ermeni Sansaryan okulunda kurbanlar kesilip Şiran delegesi müftü Hasan Efendinin ettiği dua ve hitabetin ardından açıldı. Ve Mustafa Kemal ilk nutkunda “--Vatanın kurtuluşu yolunda millet bütün engelleri kıracak süpürecek” dediği ifade ediliyor.
Mustafa Kemal’in ilk büyük nutkunda konuşmasını şu sözlerle tamamlıyor :”----En son olarak niyazım şudur ki Cenab-ı Vacibülamal Hazretleri Habib-i Ekrem hürmetine bu mübarek vatanın sahip ve müdafii ve diyanet-i celile-i Ahmediyenin ila yevm milleti necibemizi ve makamı ülkıyam harisi esdakı olan saltanat ve hilafeti kübrayı masun ve mukaddesatımızı düşünmekle mükellef olan heyetimizi muaffak buyursun…Amin..”
…..
Atatürk’te kendisine verilen bu görevi hakkıyla yerine getirir. Ancak artık Osmanlının misyonu tamamlanmış yeni bir devletin kurulması icab etmiştir.
Bu durumu asırlar öncesinden yüce peygamberimiz SAV efendimiz şu hadislerinde ifade etmişlerdir; “Yecüc ve Mecüc İskender seddini aşarlar ,Teberiye gölündeki bütün suları içerler” hadisi ile anlatılmıştır.
Dünyanın dengesini sağlayan her yerde kan akmasına engel olan ırk, din, dil ayrımı yapmadan yaratılanı yaratandan ötürü onun bir tecellisi olarak gören ve her tecellisinde onu hoş karşılayan bir anlayışla dünyaya huzur ve sükûn sağlayan Osmanlının misyonu artık bitmişti..
Osmanlı yıkılıp denge ortadan kalkınca dünyada neler oldu neler; iki dünya savaşı, iki atom bombası 100 milyondan fazla ölü, işgaller yangınlar fosfor bombaları ne deniz ne akarsu bıraktık kirletmedik en verimli tarlalarımızı tütünle doldurduk, milyonlarca insan açlıktan öldü biz çocuk mamasından daha pahalı köpek mamaları ürettik.
İşte Atatürk ve arkadaşları Ankara’da bayrak çekip yeni Cumhuriyeti kurduğunda Osmanlının misyonunu tamamlamıştı. Selçuklu devletini misyonunu tamamladığını bundan sonra Osmanoğulları ile fütuhatın devam edeceğini gören Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyaseddin Mesut, Osman Gazi’ye bağımsızlık fermanı ile birlikte tuğ takımı göndermişti
İşte Atatürk ve arkadaşları Türkiye cumhuriyeti ile bu milletin görevinin devam edeceğini bilerek misakı milli sınırlarını çizmişlerdir. Hakiki din adamı olan Mehmet Akif gibi niceleri Anadolu’ya geçerek Kuvayi milliye’ye destek için cami cami dolaşıp halkı aydınlattı.
“Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa afakı bir kızıl sarsar,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Ancak fitne fesat durmadı halifenin varlığı ile emperyal güçler Türkiye ye karşı Müslümanları tahrik etmeye devam ettiler Peygamberimiz SAV’ın “ Hilafet dörttür sonrasında saltanat başlar” Hadisi Şerifini iyi anlayan Atatürk aslıyla misyonu tamamlanmış olan hilafeti kaldırdı.
Şimdi Osmanlıdan kalan misyon Türkiye Cumhuriyeti ile devam edecektir ve etmektedir. Peygamberimiz “Ümmetimden Horasan erleri Dünyayı imar eder” diye bize bu müjdeyi de vermiştir.
Lafı çok uzatmadan diyorum ki; Vahidettin de, Atatürk de bu ülkeye candan hizmet etmiş insanlardır her ikisinden de Allah razı olsun. Mekânları cennet olsun. Bu iki büyük insanı kendi çirkin emellerine göre kalıplaştırıp kullananlara da yazıklar olsun.
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE 4 Şubat 2012
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Bir konuda yazı yazarken, hele de bu yazıyı belgelere dayandırırken bazı atlanmaması gereken çok önemli belgeler vardır. Konu Atatürk ve Padişah Vahideddin ise Atatürk'ün Nutku atlanamayacağı gibi Cemal Kutay'ın '' İstiklal Harbimizin Manevi Mimarları '' adlı eseri de atlanmamalıdır.
Bu gün maalesef bu iki ayrı eserde ele alınan iki ayrı belge maalesef kafaları karıştıran en önemli noktadır. Bunlardan Cemal Kutay'ın eserinde TB.M.M nin açılış bildirisi yer alır va orada Mustafa Kemal yüksek halifelik ve saltanat makamının kurtulmasından bahseder. Aynen yazıyorum:
1. Allah'ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.
2. Vatanın bağımsızlığı, yüksek halifelik ve saltanat makamının kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve namazın nurlarından faydalanmaktır. Namazdan sonra Peygamberimiz (sav)'in sakalı ve sancağı el üstünde olduğu halde Meclis binasına gidilecektir. Camiden buraya kadar olan merasim için Kolordu Komutanlığı'nca özel olarak askeri tertibat alınacaktır
Ama 1927 irad ettiği Büyük Nutkunda da Aynı Mustafa Kemal bu sefer: ( İlk sayfa..Onu da aynen yazıyorum ):
"1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş: Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmis, koşulları ağır bir "Ateşkes Anlaşması" imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş
Der....Yani padişaha soysuz, sadece kendini ve tahtını koruyacak alçaklça yollar arayan bir insan olarak hitap eder.
Durum böyle olunca da insanımızın kafası karışır. İşte bu noktada bazıları '' 22 Nisan 1920 de Atatürk günün şartlarında Milleti bölmemek için öyle yazmak zorundaydı ' der. Lakin Yine T.B.M.M açıldığı gün yani 23 Nisan da ''Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde bir güç yoktur'' diyebilmesini/ demesini açıklayamaz...
Kısacası işin bu kısmı açıklanamadan Atatürk ile Vahideddin'i tam bir iş ve gnül birliği içerisinde görmek ve göstermek bence yanlıştır. Orada bir pürüz var ama ne '' Ben 33 senedir bu işin öğretmenliğini yapıyorum ama çözemedim.''
Selam ve saygılarımla.
Her zaman ki gibi güzel bir yazı kaleme almışsınız. Yecüc ve mecüc kısmına biraz takılmakla birlikte sizi takdir ettim.
Yecüc ve mecüc'e gerek varmıydı bilmem. Bu küçük ayrıntının dışında 10 numara bir yazı.
Tebrikler ve selamlar.
Esmize - Perihan Kılıç
Nefis bir yazı olmuş...içeriğindeki birçok konuyu sayenizde öğrendiğim için tekrar çok teşekküre ediyorum... Her ikisi başta olmak üzere gerek Osmanılı'yı ve gerekse de Türkiye Cumhuriyetini bu günlere getirmek için gecesini gündüzüne layiki ile katan tüm devlet adamlarımıza yüce Rabbim'den Rahmet diliyorum...Mekanları Cennet olsun... Ellerinize sağlık sevgili Perihan Hocam,