Şarkılara Öyküler 1
Acılara Tutunmak
Dünyanın tüm sevinçleri birikip ayaklarına kuvvet olmuş gibiydi bu sabah. Aylardır yaptığı başvuruların sonucunda iyi haberi almış ve satış elemanı olarak işe alındığını öğrenmişti dün. O saatten beridir de ayakları yerden kesilmişçesine hafiflemiş, yüzünde lise aşkının bir zamanlar ona söylediği gamze bahçesi oluşmuştu yine. Hoş son yıllarda aldığı kilolardan sonra gamzeleri belli belirsiz olmuştu ama şimdi bu kimin umurundaydı ki.
Parasızlığa katlanacak kadar olgundu fakat bir işe yaramamak, işyeri tatminlerinden uzak kalmak ona ağır gelmişti. Ergenliğinden beri çalışıyor olması, belki zorunluluktan belki içi istediği için tatil yapmadan, yorulmak bilmeden didinmesi onu bugünkü sıkıntılara düşürmüştü. Evet, kocaman harflerle yazılabilirdi durumu. SIKILIYORDU…
En sevdiği gömleğini ütüledi, beğenmedi ıslatıp tekrar üstünden geçti. İlk gün ne çok resmi ne çok spor olmak istiyordu. Rahat ve özgüveni yüksek biri olduğunu sansınlar diye her şeye özen göstermeye çalışıyordu. Giyim kuşam da bu koşullardan bir tanesiydi. Bu gibi durumlarda ses tonuna dikkat ediyor, heyecanını gizlemeye çalışıyordu. İşe alındığını bildiren sekreter kıza attığı çığlık dışında bir falsosu yoktu son zamanlarda. Sekreterin telefondaki görünebilir tebessümü sıcacık dururken gözlüklerinde, kekeme cümlelerinin sempatikliği ile avunmuştu akşamdan beri.
Aklına geldikçe heyecanı artıyor, nasıl davranacağını bilemiyordu. Evine yakın bir mesafede olan yeni işyerine yürüyerek giderse, heyecanın etkisi ile terleyeceğini düşündü. Bu kadar kısa mesafe için de taksi bulmak imkânsız gibiydi nerdeyse. Taksiciler duraktaki sırasını kaybettiği için bu tip müşterileri sevmiyorlardı. Çok sevdiği dayısının Mardin’de yaşadığı taksi maceralarını ona anlattığı geceler geldi aklına. Ne kadarı doğru ne kadarı yalan bilmiyordu. Ama dayısını çok özlemişti.
Küçükken neden ortadan kaybolduğunu ona söylememişlerdi. Ta ki cenazesi eve gelinceye kadar da onu yurtdışında sanıyordu. Suçsuz yere girdiği cezaevinde darp sonucu beyin kanaması geçiren ve bir on gün hastanede can çekişip ölen bu umut adamının artık olmayacağına inanmak çok zor olmuştu onun için.
Bu koca yürekli adamın büyük aşkının ona miras bıraktığı bir şarkı vardı. Onlarda kaldığı gecelerde inanılmaz heyecanlı öyküler anlatan bu iri adam, uyumadan hemen önce tok sesiyle şakımaya başlardı.
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimiz de
O yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
Aramakmış oysa sevmek
Özlemekmiş oysa sevmek
Bulup bulup yitirmekmiş
Düşsel bir oyuncağı
Yalanmış hepsi yalan
Yalanmış hepsi yalan
Sevmek diye bir şey varmış
Sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konuklukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım birkaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimiz de
Acılardan arta kalan
İşte bu bakışlarmış
Buğu diye gözlerimde
Gün batımı bulutlarmış
Evden çıkmadan bağırarak söyledi şarkıyı ona iyi gelsin diye. Yol boyunca da içinden okudu, ıslıkla melodisini zihnine kazıdı.
Ne güzel bir miras bu diye düşünürken açtı şirketin kapısını, daha önce bunu yüzlerce kez yapmış gibi günaydın dedi sekreter kıza.
Gülüştüler…
04.02.2012
Nadir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.